Karamollaoğlu'ndan Giresun'daki sel felaketine: 'Doğayı betona kurban etmenin sonucu'
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Giresun'da 9 kişinin ölümüne sebep olan sel felaketine ilişkin "Bilmeliyiz ki bu felaketler bir sonuçtur, bir şeyin başlangıcı değil. Neyin sonucu? Doğayı betona kurban etmenin sonucu." dedi.
Karamollaoğlu, sosyal medya hesaplarından da canlı yayınlanan partisinin Balgat Eğitim Merkezi'ndeki basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Anadolu'nun barış ve esenlik yurdu haline gelmesini sağlayan Malazgirt Zaferi'nin 949. yıl dönümünün kutlandığını belirten Karamollaoğlu, bu zaferin Anadolu'nun kapılarının Türk milletine açılmasının simgesi olduğunu ifade etti.
Karamollaoğlu, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın da 98. yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak, bu zaferle o tarihte yaşanan büyük imkansızlıklara rağmen manda ve himayeyi kabul etmeyen ve tam bağımsızlık yolunda canını vermeyi göze alan Milli Mücadele kahramanlarının, Anadolu'da icra edilmeye çalışılan haçlı seferlerini göğüslerindeki imanla söndürdüğünü dile getirdi.
Gelecek nesillerin bu şuurla Milli Mücadele'yi ve Büyük Zaferi hakiki manada anlaması durumunda Türkiye'nin üzerindeki emperyalist emellerin hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini vurgulayan Karamollaoğlu, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı en kalbi duygularıyla kutladığını, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitler ile gazileri şükran ve minnetle yad ettiğini söyledi.
Karamollaoğlu, tarihi olayları anarken, bir uyarı yapmayı da kendisine bir görev addettiğini vurgulayarak, "Tarihi olayları bir kutuplaştırma aracına dönüştürmek bilinmeli ki hiç kimseye fayda sağlamaz. Bu tarih hepimizin tarihidir. Malazgirt de bizimdir, 30 Ağustos da bizimdir. İstanbul'un fethi de bizimdir, 23 Nisan da bizimdir. Bu anlayışa ne kadar sahip çıkarsak, bu ülkede birlik beraberliği o kadar koruyabiliriz kanaatindeyim." diye konuştu.
"Sel felaketi sonrasında ortaya çıkan tablo, milleti derinden üzdü"
Giresun'da yaşanan sel felaketi sonrasında ortaya çıkan tablonun milleti derinden üzdüğünü belirten Karamollaoğlu, şöyle devam etti:
"Bilmeliyiz ki bu felaketler bir sonuçtur, bir şeyin başlangıcı değil. Neyin sonucu? Doğayı betona kurban etmenin sonucu. 'Şehrin silüeti bozuldu.' diyorlar. Eğer siz doğanın silüetini bozarsınız, elbette ki bu felaketlerle karşı karşıya kalırsınız. Sadece şehrin değil doğanın silüetini bozuyorsunuz. Böyle bir felaketle karşı karşıya kalmamak için 3 madde halinde önerilerimi arz etmek istiyorum. Betonlaşma zihniyetinden mutlaka ülkemiz kurtarılmalıdır. İmar izinlerinde çevre faktörü dikkate alınmalı, dere yataklarına bina yapılmasına izin verilmemelidir. HES'ler yani hidroelektrik santrallerin bu bölgede doğaya yaptığı tahribatı gidermek için gerekli tedbirler alınmalıdır."
Karamollaoğlu, Adana'nın Kozan ilçesindeki orman yangınıyla ilgili süreci yakından takip ettiklerini anlatarak, Kozan halkına geçmiş olsun dileklerini iletti.
"Kimsenin Türkiye'yi müstemleke ülkesi gibi görmeye hakkı yok"
ABD'nin Demokrat Partili Başkan Adayı Joe Biden'ın Türkiye'ye yönelik açıklamalarını aynı günlerde en sert şekilde kınadıklarına dikkati çeken Temel Karamollaoğlu, kimsenin Türkiye'yi bir müstemleke ülkesi gibi görmeye hakkı olmadığının altını çizdi.
Karamollaoğlu, Erdoğan'ın Biden'a yönelik açıklamalarını değerlendirerek, şunları kaydetti:
"Geçmişte Trump'ın yazdığı hakaret dolu mektuba bile doğru dürüst bir tavır sergileyemedik. Böyle bir tavır Türkiye'yi mahcup duruma düşürür ve düşürdü de üzülerek ifade ediyorum. Şimdi bunun üzerine Türkiye'de içeride sanki kahramanlık yapmışlar gibi bir politika izliyoruz havasını oluşturmaya çalışmak akıllara ziyan. Burada iktidarın, bütün muhalefeti de kucaklayarak, 'Biz kendi içimizde birtakım problemlerimizi müzakere edebiliriz ama afedersiniz size halt etmek düşer.' demesi icap ederdi."
Karadeniz'deki doğal gaz keşfine değinen Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, "Milleti, 'Karadeniz'de bulduğumuz gaz bizim bütün problemlerimizi çözecek' kanaatine getirmeye çalışıyorlar. Bizim böyle bir kaynağı bulmuş olmaktan dolayı sevinmemiz elbette gerekir. Ancak marifet o kaynağı bulmak değil, o kaynağı millet hizmetine sunabilmektir." değerlendirmesinde bulundu.