KHK ile uzaklaştırılan Aksoy: Odamın kapısına gamalı haç çizildi
Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Mustafa Aksoy üniversitede yaşadığı baskı dolu günleri anlattı.
HÜSEYİN ŞİMŞEK/BİRGÜN - Akademisyenlere yönelik kıyım 701 nolu Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile devam etti. 199’u akademik, 52’si idari personel olmak üzere 251 kişi son OHAL KHK’si ile üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edildi.
İhraç edilen 251 akademik personel arasında yer alan Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Mustafa Aksoy, bir yıllık açığa alınma ve soruşturma sürecinin ardından görevine dönemediğini ve üniversitede yaşadığı baskı dolu günleri anlattı.
»Konya Selçuk Üniversitesi’ndeki görevinizden ihraç edildiniz. Neler yaşadınız?
İletişim Fakültesinde 2013 yılından bu yana araştırma görevlisiydim. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde de doktoramı sürdürüyorum. Konya ve Ankara arasında geçirdiğim vakit, muhalif bir akademisyen olarak yaşadıklarımı daha derinden hissetmeme neden oldu. Radikal’de medya eleştirilerinden oluşan yazılar yazıyordum. Buradaki yazılarım üniversite yönetiminin epey dikkatini çekmiş olacak ki çeşitli baskılarla karşı karşıya kaldım. Üniversitedeki odamın kapısına gamalı haç çizilmesi, başka akademisyenler tarafından ‘terörist’ şeklinde adlandırılmam gibi. İletişim Fakültesi, İletişim Bilimleri Ana Bilim Başkanı beni tehdit eder gibi bir iletişim kurarak baskı altına almaya çalışırdı. O zamanlar bunu ciddiye almadım. Okuldaki ülkücü yapılanma nedeniyle de tehdit ediliyordum ama önemsemiyordum.
»Daha somut olaylarla da karşılaştınız mı?
Sosyal medya paylaşımlarım yoğundu. Konya gibi bir yerde de dikkatlerini çekmiş olacak ki OHAL’in ardından okulda yapılan fakülte kurulu toplantısında benimle ilgili çeşitli dosyaların açıldığını öğrendim. Benim katılmadığım ancak tanıdığım hocaların katıldığı toplantıda benimle ilgili 90 sayfalık bir dosyanın varlığından haberdar oldum. Fişleme dosyasından. Dosyayı hazırlayanın öğrenci mi yoksa akademisyen mi olduğunu öğrenemedim. Fakat detaylı bir çalışma yapılmıştı. Sosyal medyada takip ettiğim sayfalar kırmızı kalemle işaretlenmişti. O dosya okuldaki sağcı bir hocaya gönderilmişti. Toplantıda benimle ilgili, ‘Bu adam teröristtir’ cümlesi de sık sık kuruluyor.
»Girişimde bulunmadınız mı?
Bulundum. Bana “terörist” diyen hoca hakkında suç duyurusunda bulundum ancak üniversite yönetimi bana bu suç duyurum nedeniyle kınama cezası verdi. Bana “terörist” diyen hoca hakkında ise takipsizlik kararı çıktı. Ayrıca hakkımda dosya hazırlayan ve mail ile bunu servis eden kişi de bulunamadı.
»Daha sonra ne oldu?
Sonrasında hakkımda üst üste soruşturmalar açıldı ve geçen yıl 22 Ağustos’ta açığa alındım. 16 Eylül’de ise Rektörlük bir soruşturma daha açtı. Soruşturmada 14 soru soruldu ve akıllara ziyan sorulardı bunlar. Örgütün lider kadrosu ile nerede görüştüğüm soruldu. Hangi eylemlere katıldığım gibi sorular da yöneltildi. Akıllara durgunluk veren bu soruşturmalar benim üniversitedeki sonumu hazırladı.
»Adli bir soruşturma açıldı mı?
Evet, ikametgâhımın olduğu eve polislerin gittiğini ve beni sorduklarını öğrendim. Daha sonra gidip ifade verdim ve dört saatlik bir mini gözaltının ardından serbest kaldım. Daha sonra bu soruşturmadan da takipsizlik kararı çıktı. Sanırım barış imzacısı olmadığım için böyle bir kararla yetindiler.
Nefes alabilmek için her şeyi yapacağım
»Bundan sonra ne gibi girişimlerde bulunacaksınız?
Bir hafta sonra OHAL’in kaldırılacağı söyleniyor. Üniversiteye dönmek gibi bir amacım yok fakat hakkımı sonuna kadar arayacağım. Hangi gerekçe ile üniversiteden atıldığımı öğrendikten sonra buna ilişkin bir dava açacağım. OHAL Komisyonuna başvuracağım. KHK ile mesleğinden ihraç edilenler kamuda çalışamadığı gibi özel sektörde de son derece zor iş buluyorlar. Yaşayan birer ölü haline getiriliyorlar. Bu nedenle umudum az olsa da gazetecilik, çevirmenlik, yayıncılık gibi iş ilanlarına bakacağım ve bu alanda bir iş arayacağım. Doktora eğitimim sürüyor. Ona daha çok yoğunlaşacağım. Aynı zamanda İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden de lisans eğitimi alıyorum. Ona devam edeceğim. Yaşamımı sürdürebilmek için, nefes alabilmek için her şeyi yapacağım. Yurt dışına çıkış yasağı konulmazsa eğitim hayatımı orada da sürdürebilirim.
»Konya gibi bir kentte bulunmanın zorlukları da olmuştur sanırım...
Taşrada bir üniversitede çalışmak çok zor. Örgütlü olmamanın sessizliği var. Mesela ihraç edildikten sonra Ankara’daki arkadaşlarım bir an olsun beni yalnız bırakmadılar. Senelerimi verdiğim Konya’dan ise sadece bir arkadaşım aradı. Tüm Konya’da çıkan tek ses bu.»Yargı yoluna gideceğinizi ifade ettiniz. Umutlu musunuz?
Kendimi sürekli toparlamak zorunda hissediyorum. Hukuk yolumuz açık, evet bunu da kullanacağız ancak kimi kime şikâyet edeceğiz? Konya’da müthiş bir düzen kurulmuş. Milliyetçi muhafazakâr kesim kendilerini her alanda koruyor. Uydurma tezler, uydurma proje danışmanı profesörler, rektörlükten alınan teşvikler. Asistanlara makale ve çeviri yaptıranlar ile İletişim Fakültesi bir rant fakültesi haline gelmişti. Böyle bir düzende ses çıkaran, buna razı olan kim varsa sesini kısmaya çalışıyorlar.
»Yıllarca emek verdiğiniz mesleğinizi kaybettiniz. Ne hissettiriyor bu?
İsmimi Resmi Gazete’de görünce artık tüm Türkiye tarafından fişlenmiş gibi hissediyorum. Bir boşluk hissi oluştu. Tam olarak ne yapacağımı da bildiğim söylenemez. Devlette çalışma imkânım kalmadı. Özel sektör KHK ile atılanlara FETÖ’cü gözü ile baktığı için iş bulma imkânımın olduğunu pek sanmıyorum. Doktora eğitimimi tamamlasam dahi bu alanda devam edemeyeceğimi biliyorum. Haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.