Kirlenen denizler, balıklardaki ağır metal riskini artırdı: Hangi balıkta ne kadar arsenik var?
Kirlenen denizler, başta balıklar olmak üzere denizlerden alınan besinlerde ağır metal riskini artırıyor.
Kirlenen denizler, başta balıklar olmak üzere denizlerden alınan besinlerde ağır metal riskini artırıyor. Riskin derecesini görebilmek için market ve pazardan aldığımız balık ve balık konservelerini laboratuvara analize gönderdik. Birçoğunda yüksek oranda arsenik tespit edildi.
Denizler endüstriyel ve evsel kirlilik nedeniyle her geçe gün kirleniyor. Denizlerdeki kirlilik içinde yaşayan canlıları ve onlarla beslenen insanları da etkiliyor. Tehlikenin boyutlarını görebilmek için İstanbul’daki balıkçılardan ve marketlerden aldığımız dokuz farklı balık ve beş değişik marka ton balığı (orkinos) konservesini akredite bir laboratuvarda test ettirdik. Project Zoom kapsamında desteklenen bu çalışma denizlerdeki kirliliği bir kez daha gözler önüne serdi.
Arsenik tehlikesi
Balıklarda, arsenik, kurşun, cıva ve kadmiyum ağır metallerinin birikimine baktık. Dört balık ve bir ton balığı konservesinde kilogramda 1 miligram değerinin üzerinde arsenik tespit edildi. Bazı balıklarda da sınır değerlerinin altında olsa da diğer ağır metallere rastladık. En yüksek miktarda arsenik 4,292 mg ile sardalyadaydı. Onu 3,196 gram ile hamsi, 2,283 mg ile uskumru ve 1,1 mg ile çipura izledi. Ton konservesindeki arsenik miktarı ise 4,861 gram olarak belirlendi.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Şafak Ulusoy, Türk Gıda Kodeksi balıklarda arsenik miktarının kilogramda 1 mg sınırının altında olması gerektiğini, ancak bizi ilgilendirenin inorganik arsenik kısmı olduğunu söylüyor ve laboratuvarda daha detaylı inceleme yapılması gerektiğini vurguluyor.
Şafak Ulusoy, “Sizin yaptırdığınız balık örneklerinde arsenik yüksek fakat bu diğer ağır metallerin risk taşımadığı anlamına gelmiyor. Belki avlandığı tarih, bölge, hava koşulları, mevsimsel faktörler, sanayi, belediye atıklarının o gün çevrede çok ya da az oluşuna göre değişiyor. Alınan bu örnekler o yüzden tam olarak ‘harika bir ürün, insan sağlığı için toksik metal açısından risk teşkil etmiyor da diyemiyoruz, ‘çok zararlı, kesinlikle deniz ürünlerinden uzak durmamız lazım’ dememiz de doğru değil.
“Ağır metal olmaması tercih edilir”
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala da sınır değerlerin neden konulduğuna dair şu açıklamayı yapıyor;
“Sınır değerler kirliliğe karşı hiçbir balık ya da benzeri ürünün tüketilmemesi sıkıntısıyla karşılaşmamak için konulmuş değerlerdir. Aslında sınır değere yakın, onun biraz altında olması balık ya da o ürünün sağlıklı olduğunu göstermiyor. Bizim yiyeceğimiz ürünlerin hiçbirinde ağır metal olmaması tercih edilir. Bugün itibarıyla geldiğimiz noktada, ağır metal düzeyleri Türkiye’de kabul edilen sınır değerin olsa bile aslında yüksek düzeyde ciddi bir ağır metal kirliliği içeriyor, arsenik değeri ise hemen hepsinde çok yüksek.”
Balıkları izleme programları yetersiz
Balıklarda ağır metal kirliliğini azaltmak için denizlerdeki çevre kirliliğini azaltmak gerekiyor bu da kolay bir iş değil. Bugün için en iyi çözümün izleme ve analizlerin artırılması konusunda uzmanlar hem fikir. Pala, “Elbette masamız gelen her balığı denetleme olanağımız yok. Ama bunları belli bir sistematik örneklemeyle denetleyen ve bunu kamuya açık bir şekilde toplumla paylaşan bir mekanizma olursa biz balıkları tüketirken biraz daha gönlümüz rahat tüketebiliriz. Çok iyi bir izleme ve kontrol mekanizmasının kurulması zorunlu görülüyor.” diyor.
Ulusoy da yurt dışında daha kirli denizlerden avlanan ürünlere rağmen bu izleme programları sayesinde tüketiciye doğru zamanda doğru ürün sunulabildiğinin altını çiziyor. “Risk içermiyor dememiz için mutlaka yüksek derecede izleme programı ile sürekli takip ediliyor olması lazım. Daha çok tüketilen türlerin her yıl her ay, hatta ayda iki kez olmak üzere farklı bölgelerden örneklenerek hem avlandığı bölgeye, hem de o ürünün diğer sezona göre ne kadar ağır metal içerip içermediğini görebiliyoruz. Türkiye’de şu an bu tip ticari ürünlere yaptığımız ciddi bir izleme programı maalesef yok” diyen Ulusoy, “Tüketiciyi şöyle uyarabiliriz. Bakın bu ayda hamsi tüketimine dikkat edin, belki haftada bir kez yiyin diyebiliriz. Bu tüketiciyi kandırmak değil, ağır metal yok da diyemeyiz, ama bilinçli bir tüketici oluşturup bu kadar sağlıklı bir üründen de mahrum etmemiş oluruz” açıklamasını yapıyor.
Ne kadar balık tüketmeliyiz?
Balık tüketmenin çok sağlıklı ve beslenme açısından önemli olduğunu vurgulayan Kayıhan Pala, “Ancak ağır metallerle kirlenmiş balığı çok sık tüketmek bu sefer sağlığımızı risk altına alabilir. Özellikle balıkçılıkla geçinen, balık ürünlerini sık tüketen hem balıkçılarda hem de ailelerindeki çocuklarda ağır metal birikiminin olduğuna ilişkin bilimsel çabalar var” uyarısını da yapıyor. Ulusoy ise yaptıkları araştırmaların sonuçlarına göre tavsiyede bulunuyor;
“Kendimizin ton konservesi üzerine yaptığı çalışmada haftada iki büyük kutunun üzerine çıkılmaması gerektiğini söyleyebiliyoruz. Kabuklular (midye gibi) içinse geçmişte bilim insanlarının ve bizim yaptığımız çalışmaları baz alarak ayda iki porsiyonu geçmeyin diyoruz.”