Kobani Davası'nda siyasetçileri olay yerinde görmeyen polis şikâyetçi oldu
Kobani davasının 5'inci duruşması devam ediyor. Duruşmada şikayetçi polis Murat Özenli, sanıkları olay yerinde görmediğini belirterek, "Yine de polis memuru olarak medyadan takip ediyoruz. İnsanları sokağa kimin döktüğünü biliyorum.
Aralarında HDP eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 21’i tutuklu 108 sanığın yargılandığı Kobani davasının 5'inci duruşması 6'ıncı gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor. Duruşmada polis Murat Özenli, sanıkları olay yerinde görmediğini belirterek, "Yine de polis memuru olarak medyadan takip ediyoruz. İnsanları sokağa kimin döktüğünü biliyorum. Bu nedenle siyasetçilerden şikayetçiyim” dedi.
Avukat Mahsuni Kahraman'ın “CMK 211’e göre tanıklık beyanlarından vazgeçtiğiniz tanıklar bu soruşturmalardan bağımsız konuşmuş kişilerdir. Bu nedenle onları buraya getirip dinlemediğiniz müddetçe bu kişilerin ifadeleri tanık beyanı olarak kabul edilemez" sözlerine istinaden Demirtaş, "Önünüze gelen herkesi, illiyet bağı kurmaya çalışıp bu dosyanın tanığı yapmaya çalışıyorsunuz." açıklamasını yaptı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davaya HDP yöneticileri ile çok sayıda avukat katıldı.
Duruşmada ilk olarak müşteki polis Murat Özenli dinlendi. Mahkeme başkanı, tutuklu ve tutuksuz yargılanan siyasetçilerin ismini okurken, müşteki Özenli olaylarda yaralandığını belirterek, şikayetçi olduğunu söyledi.
TANIMADIĞI SİYASETÇİLERDEN ŞİKAYETÇİ OLDU
Önceki dönem HDP Milletvekili ve TJA aktivisti Ayla Akat Ata, Özenli’ye, “Bu dosyada olayların azmettiricisi olarak yargılanıyoruz. Siz ifadenizde sizi yaralayan şahsı görmediğinizi belirtmişsiniz. İlk ifadenizde de olayın azmettiricilerinden şikayetçi olmadığınızı beyan etmişsiniz. Buradaki sanıkları olay yerinde gördünüz mi” diye sordu. Kimseyi görmediğini söyleyen müşteki Özenli, “Yine de polis memuru olarak medyadan takip ediyoruz. İnsanları sokağa kimin döktüğünü biliyorum. Bu nedenle siyasetçilerden şikayetçiyim” dedi.
Önceki dönem MYK üyesi Nazmi Gür’ün, “Beni tanıyor musunuz? Olay yerinde miydim” sorusuna Özenli, “Hatırlamıyorum. Sizi de şahsen tanımıyorum” cevabını vermesine rağmen şikayetçi olduğunu söylemesi dikkat çekti.
“Van Çaldıran’daki 6-8 Ekim olayları daha önceki olaylardan farklı mıydı” sorusuna Özenli, “Evet daha önceki olaylardan farklı gelişti” diye cevap verdi. Bunun üzerine Akat Ata, “6-8 Ekim olaylarının geçmiş protestolardan farklı geliştiğini söylediğiniz için teşekkür ederim”
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, “Hakkımızda verdiğiniz ifadeler politik bir tutum mudur” diye sorarken müşteki Özenli, “Medyada gördüğüm kadarıyla neyin ne olduğunu biliyorum” diye cevap verdi. Kışanak ayrıca, “Daha önceki ifadenizde bizden şikayetçi değildiniz, şimdi neden şikayetçisiniz” diye sordu. Daha önceki sorulara hemen cevap veren müşteki Özenli soruya karşı duraksadı, iddia makamı ise soruya itiraz etti, mahkeme heyeti soruyu reddetti. Kışanak’ın, “Bizim siyasi olarak sizden farklı bir görüşe sahip olmamız, şikayetinizi etkiledi mi” sorusuna da iddia makamı itiraz etti.
Demirtaş'ın "sokağa çağrı" ifadesini hatırlıyor musunuz? sorusu soruldu
Avukat Mahsuni Karaman, “Selahattin Demirtaş’ın ‘sokağa çağrı’ diye ifade ettiğiniz cümlelerini hatırlıyor musunuz” diye sorarken müşteki Özenli, tek bir cümle bile hatırlamadığını ifade etti. Bunun üzerine Karaman, yaratılan siyasi algı nedeniyle Demirtaş’ın sokağa çağırdığını düşünüyor olabilir misiniz” diye sordu ancak iddia makamı bu soruya da itiraz etti.
"POLİS OLAN MÜŞTEKİNİN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NA AYKIRI BEYANDA BULUNMASI BEKLENEMEZ"
Ayla Akat Ata tekrar söz alarak, müşteki beyanlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
Müştekinin İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir kamu personeli olduğuna hatırlatan Akat Ata, “Kişinin bağlı bulunduğu bakanlığa aykırı beyanlarda bulunması beklenemez. O zaman kamu personeli olan ve şikayetçi olan ancak daha sonra emekli olmuş kişilerin beyanlarını da dinledik. ‘O zaman koşullar farklıydı, şimdi farklı’ dediler. İşte durum bu kadar basit” dedi.
“Müşteki, 6-8 Ekim’deki olayların geçmiş olaylardan farklı olduğunu söyledi. Bu söz bile size bir mesaj vermeli. O gün sokakta olanların hesabı bugün demokratik siyaseti savunan bizlerden soruluyor ancak olayın gerçek failleri dışarıda dolaşıyor” diyen Akat Ata, şöyle konuştu:
“O günkü sorumlulardan kaçı FETÖ’den ihraç edildi? Bunları sormanız lazım. Olayların arkasında belli bir güç var. 6-8 Ekim Çözüm Süreci’nin baltalanması için devreye sokuldu. 4 Ekim’de Başbakanlık Genelgesi var. 6 Ekim’de olaylar başlıyor. Bizim üzerine çalıştığımız tüm konular hakkında bir genelge hazırlanıyor, sonrasında olaylar başlıyor. Garip değil mi? Biz 6-8 Ekim olaylarının arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkmasını istiyoruz. Maraş’taki gibi Sivas’taki gibi on yıllar sonra ortaya çıkarılmasın”
Müşteki söylemezse görevden alınacak: Devletin bütün kurumları karşımızda
Müştekinin olay esnasında hiçbir şeyin farkında olmadığını söyleyen Sebahat Tuncel ise, “Çevik kuvvette çalışıyor ve gidip müdahale etmiş. Sizin buraya getirdiğiniz her müşteki yalan söylemek zorunda hissediyor. Yalan söylemez ise görevinden alınacağını biliyor. Faşizan yönetimlerde yalan en temel araçtır. Bugün bu ülkede iktidar topluma hep yalan söylüyor. Doğal olarak da yukarıdan aşağı doğru bu yaygınlaşıyor. Bugünkü müşteki aslında devlet adına konuştu. Devletin duygusunu yansıttı. Bu dava bir intikam davasıdır” şeklinde konuştu.
"ADİL BAĞIMSIZ BİR DAVA SÜRECİ YOK"
“Buradan adalet çıkmayacağını biliyoruz” şeklinde konuşan Tuncel, mahkeme heyetinin ve savcının tanıklara soru sorma biçiminden bile bunun görüldüğünü aktardı.
Tuncel konuşmasına şöyle devam etti:
“Siz kendinizi bir taraf olarak ilan ediyorsunuz. İktidarın çıkarları doğrultusunda hareket ediyorsunuz. Devletin bütün kurumları bizim karışışımızda müşteki konumunda. Adalet Bakanlığı gibi bağımsız olması gereken bir kurum bile bizim müştekimiz ise bu dava bitmiştir. Adil bağımsız bir dava süreci yok. Bugünkü müşteki duygularını ifade ettiği için daha net anlaşıldı. Bir intikam davası var ancak intikam duygusuyla ne Kürt sorunu çözülür ne de Türkiye demokratikleşir. Sorunlar da burada değil siyaset kurumlarında çözülür”
Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak’ın birleştirilen dosyalarında yer alan Kadri Cihan, Sami Batmaz, Barış Kızılçay, Nesibe Mordeniz ve Gökçen Gökberk, Nurettin Doğru, Gazanfer Koç, Şeyhmus Kaplan, Süleyman Çakmak, Kadir Gülmez, Ferit Önder Karakoç, Umut Esman, Zülüf Ceyhan, Şahin Ateş, İrfan Kaplan, Mehmet Sayın Karaaslan, Elvan Karataş, Hüseyin Tekdemir, Zülküf Karatekin, Yunus Emre Şaki ve Ergül İnce isimli tanıkların kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenmelerinin, ifadelerin önem dereceleri göz önüne alınarak yer olmadığına karar verildi.
"MAHKEMEYE GETİRMEDİĞİNİZ TANIKLARI DOSYAYA EKLEYEMEZSİNİZ"
Ardından mahkeme başkanı belirtilen tanıkların yazılı ifadelerini okudu.
Avukat Kenan Maçoğlu ve siyasetçi Nazmi Gür, tanık ifadelerinin okunmasına tepki gösterdi. Maçoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Tanık ifadelerinin okunmasına başlanmadan önce ne bizden ne de iddia makamından görüş alındı. Belki biz dinlemek istiyoruz. Bu tanıklar 5 senedir Kışanak ve Tuncel’in dosyasında yer alıyor. Mahkeme bunları dinlemeyi tercih etmedi. Bu ifadeler 2011-2012 yılları arasında alındı. Üstelik iddianamede bile yok. Siz algı yaratmaya çalışıyorsunuz. O ifadeleri alan savcıların tamamı FETÖ’cü. Bunlar gün gelir ayağınıza dolanır. En azından kendinize saygınız olsun” dedi.
Avukat Mahsuni Karaman, mahkeme heyetinin ifadeleri okunmasına dair verdiği ara kararın usulsüzlüğüne dikkat çekerek, “CMK 211’e göre tanıklık beyanlarından vazgeçtiğiniz tanıklar bu soruşturmalardan bağımsız konuşmuş kişilerdir. Bu nedenle onları buraya getirip dinlemediğiniz müddetçe bu kişilerin ifadeleri tanık beyanı olarak kabul edilemez. İsmi cismi belli olmayan ve bu kovuşturma-soruşturma kapsamında olmayan tanıkları dinleyerek dosyaya konu edemezsiniz. Bu fahiş bir hatadır. Bu kişilerin bir tanıklık sıfatı varsa bizim de bu tanıkları sorgulama hakkımız var. Ya da bu beyanları okumayacaksınız çünkü hal böyleyken onlar tanık sıfatı taşımaz”
"TÜRKİYE'DEKİ 10 BİN TANIĞI GETİRİP DOSYAYA YERLEŞTİRİN"
Önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise şöyle konuştu:
“O zaman gidin 1978’den bu yana ifade veren bütün tanık ifadelerini alıp burada okuyun. Türkiye’de 10 bin tanık varsa getirin hepsini o zaman. Önünüze gelen herkesi, illiyet bağı kurmaya çalışıp bu dosyanın tanığı yapmaya çalışıyorsunuz. Birleşen dosyalardaki dinlenen tanıklarda hepimizi soruyorsunuz. Peki birleşmemiş olsaydı? Dinlenen tanıklara kim bizi soracaktı? Nasıl bir alaka kurabilirdi? Bugün neden soruyorsunuz? Zoraki bir iddianameyle tanıklara bütün isimleri okuyup beyan almaya çalışıyorsunuz. Bu tanıkların beyanları dosyadan çıkarılmalıdır.”
"ÇÖPTEN TANIK TOPLUYORSUNUZ"
Bir kez daha söz alan Sebahat Tuncel, mahkemenin son bir haftadır tanık dinlenme konusunda yaptığı usulsüzlüklere itiraz etti.
Tuncel, şu ifadeleri kullandı:
“Birleşen dosyalardaki tanıkları getiriyorsunuz ve bütün yargılanan arkadaşlarımızı soruyorsunuz. Belli ki sizin elinizde bu dosyayı güçlendirecek tanık yok. Gelen bütün açık tanıklar da bizim aleyhimize konuşmuyor. Bu nedenle çöpten tanık topluyorsunuz. Bu kabul edilemez. Bir yandan da dinlemeye değer bulmadığınızı ifade ediyorsunuz. Bunun kıstası nedir? Bize açıklayın. 2011-2012’de alınan bu ifadelerin 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen Kobani protestolarıyla ne alakası var?”
SİYASETÇİLER VE AVUKATLAR SALONU TERK ETTİ
Talepler sonrası ara karar kuran mahkeme başkanı, itirazların reddine karar verirken, karara yönelik söz isteyen avukat Kenan Maçoğlu’na söz vermedi ve ifadeleri okumaya devam etti. Siyasetçiler ve avukatlar, tanık ifadelerinin okunmasına dair tepki gösterirken, mahkeme başkanının cevap dahi vermemesi üzerine durumu protesto ederek duruşma salonundan ayrıldı. Buna rağmen heyet boş salonda ifadeleri okumaya devam etti.