Konya katliamındaki kilit ismin daha önce yargılandığı dava şoke etti
Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Konya'da katledilen 7 kişilik Dedeoğlu ailesini yazdı.
Sözcü yazarı İsmail Saymaz, Konya'da katledilen 7 kişilik Dedeoğlu ailesini yazdı.
Saymaz'ın bugünkü yazısı şöyle:
Kolombiya'nın küçücük kasabasında yaşayan herkes pazartesi günü genç ve yakışıklı Santiago Nasar'ın, Pablo ve Pedro Vicario kardeşler tarafından öldüreceğinden haberdardı. Ne var ki kasabalılar cinayetin işleneceğini bilmelerine rağmen Nasar'ı uyarmadılar.
Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez'in ‘Kırmızı Pazartesi' adlı ünlü romanı önceden bilinen fakat önlenmeyen bu cinayeti anlatıyor.
Bir benzeri geçen 30 Temmuz'da Konya'da meydana geldi.
Yedi kişilik Dedeoğlu Ailesi katledildi.
Kars'ın Kürtlerinden olan Dedeoğlu Ailesi, Konya'ya göçüp Meram'daki Hasanköy'e yerleşmişti.
Tarım ve hayvancılıkla meşguldüler.
Baba Yaşar ve anne İpek ile hepsi bekar olan Metin, Sibel, Serap, Serpil ve Barış kardeşler aynı evde kalıyordu. On yılı aşkın süredir K. ve Ç. ailesi ile husumetliydiler.
KURBANLAR O GECEYİ ANLATIYOR
Geçen 12 Mayıs'ta Ramazan'ın son iftarı bitmiş ve sofra toplanmıştı.
Saat 22.30'du.
Evin kızları adet olduğu üzere ellerine kına yaktı.
Birden bire avluda torpil patladı.
Katliamda öldürülen baba Yaşar, o geceyi 11 Haziran'da savcılıkta şöyle anlattı:
“Duvarımızdan Ali Ç. ve Ali K. atladı. Ellerinde sopa vardı. Kapıdan Yahya Ç. ile Veli, Lütfi ve Ayşe K. sopalarla girdi. Oğlum Metin'e vurdular. Metin düştü. Önlemek için araya girdim. Bana da vurdular. Düşünce sopalarla vurdular. Kızlarıma saldırdılar. Oğlum Barış'ı darp ettiler.”
Baba Yaşar, komşusu Yahya Ç. ile 10 yıldır husumetli olduklarını anlatarak, “Husumetin sebebi Kürt olmamız sebebiyle Kürtlük mevzusudur” diye konuştu.
Kızı Serap'a göre Şerife Ç.'nin elinde bıçak, diğerlerinde sopa vardı.
Serap, şöyle devam etti:
“Metin abime sopalarla saldırdılar. Beni saçımdan sürüklediler. Barış'a saldırdılar. Şerife, bıçağı Ali K.'ye uzatıp ‘Bıçakla' dedi. Kardeşimi korumak için üzerine kapandım. Sopayla darp ettiler. Babama vurdular. ‘Ülkücüyüz, sizi buradan kaldıracağız' dediler. Kürt oldumuz için saldırdıklarını düşünüyoruz.”
Komşular: Onlar bize saldırdı
Dedeoğlu Ailesi'nin komşularının ifadesinde etnik temelli bir nefretten söz edilmiyor. Ali K. sigara için kapıya çıktıklarını, Barış Dedeoğlu'nun el feneri tutarak, küfrettiğini iddia etti. Dedeoğlu Ailesi'nin sopalarla saldırdığını, Sibel'in tüfekle ateş ettiğini ileri sürdü.
İbrahim K. de şunları anlattı: “Barış, babası Yaşar, annesi İpek, kardeşleri Sibel, Serpil ve Serap ile ağabeyi Metin sopalarla bize doğru yürürken, birinde bıçak gördüm. Altı el ateş edildi. Kafama demirle vuruldu. Abime, anneme ve babama vurdular.”
İki taraf da yaralandığını ileri sürdü.
Ertesi gün Ayşe, Lütfi, Veli ve Ali K. ile Yahya ve Ali Ç. tutuklandı.
Dördü serbest bırakıldı.
İki aile 22 Mayıs'ta bir daha karakolluk oldu. Baba Yaşar'ın ifadesine göre kendisine küfredildi. Komşuları ise Dedeoğlu Ailesi'nin taş attığını iddia etti.
Koruma isteği yanıtsız
Dedeoğlu Ailesi'nin avukatı Abdurrahman Karabulut, 17 Haziran'da savcılığa dilekçe vererek, koruma talep etti.
Şöyle dedi:
“Şüpheliler saldırgan tavır ve tutumlarına devam etmektedir. Eylemlerine son vermemesi nedeniyle uzaklaştırma ve koruma tedbirinin uygulanmasını talep ederiz.”
12 Temmuz'da isteğini yineledi.
Yanıt verilmedi.
Dedeoğlu Ailesi, önlem olarak evlerine kamera kurdu.
Kamera cinayet anlarının ortaya çıkmasını ve katilin belli olmasını sağladı.
Katil zanlısı, İbrahim K.'nin dayısı olan 33 yaşındaki Murat Altun.
Şimdi polis, Altun'u arıyor.
Nefret mi, husumet mi?
Avukat Karabulut, cinayetin etnik temelli bir nefretten kaynaklandığını iddia ediyor.
Emniyet ve savcılık yetkilileri ise husumete bağlıyor. Öyle bile olsa bu, ihmali ortadan kaldırmaz.
Dedeoğlu Ailesi'nin 12 Mayıs'ta dövüldüğü biliniyor.
Ölen Barış Dedeoğlu, 12 Temmuz'da ‘Duvar' adlı internet gazetesine, “Birbirimizin başına bir şey gelmesinden korkuyoruz” dedi. Koruma için başvuru yapıldı.
Kamu görevlilerinin kılını kıpırdatması için daha ne olması gerekiyordu?
Neden Dedeoğlu Ailesi korunmadı?
Neden Dedeoğlu ya da
K. ve Ç. ailelerinin mahalleden taşınması sağlanmadı?
Başsavcılık ve Emniyet önlem almayarak, Konya'daki Kırmızı Pazartesi'ni yazdılar.
Yine Dinç!
Konya Emniyet Müdürü Engin Dinç, gazeteci Hrant Dink'e suikast için hazırlanıldığı ihbarı alındığında Trabzon'da İstihbarat Şube Müdürüydü.
Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'na kadar yükselen Dinç, Dink Davası'nda yargılandı ve ceza almaktan zaman aşımı ile kurtuldı.
Şimdi Konya'da karşımıza çıkıyor.
İçişleri ve Adalet bakanları, toplumsal çatışmanın önüne geçmek için katliamın etnik nefret saikiyle işlenmediğini vurgulama gereği hissediyor. Oysa ilk yapmaları gereken, Emniyet Müdürü Dinç ve Başsavcı Ramazan Solmaz'ı görevden almak olmalıydı. Bir gün bile o koltukta oturmamalılar.