Mahfi Eğilmez, 'doların geleceğini' yazdı: 'Böyle gitmesi mümkün değil'
Ekonomist Mahfi Eğilmez, doların halen 'dünya parası' konumunda bulunduğunu belirterek "Ne var ki bunun sonsuza kadar böyle gitmesi mümkün değil. Çin, bir süre sonra gücünü parasına da ilişkilerine de yansıtacak" dedi.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, ülkelerin ekonomilerinde küresel çapta sarsıntıya yol açtı. ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülke Rusya'ya yaptırım uygularken, Çin de ekonomik olarak baskı altına alınmış durumda.
İktisatçı Mahfi Eğilmez kişisel blogunda, mevcut ekonomik gidişat sürecinde doları nasıl bir akıbetin beklediğini yazdı.
'Doların Geleceği' başlığıyla 'mahfiegilmez.com'da yayınlanan yazının ilgili bölümü şöyle:
(...) Madeni para, üzerinde yazılı değer kadar olmasa bile bir değer taşır. Altın karşılığı kalmamış olan kâğıt paranın üzerinde taşıdığı değere karşılık gerçek değeri ise yalnızca kâğıt ve mürekkep değeridir. Bu tür paraya ‘fiat para’ deniyor. Fiat, Latince “öyle olması gereken” anlamını taşıyan bir sözcük. Kâğıt paraların altın karşılığı basılması ortadan kalkınca kâğıt paranın üzerindeki değer, yalnızca hükümet veya yasalar öyle söylediği için var olan bir değere dönüştü.
Uzun süre tek başına altın karşılığı taşıyan para olarak tedavül etmiş olmasının yarattığı itibarla altın karşılığı kaldırıldıktan sonra bile dolar, sanki altın karşılığı varmış gibi dünyada kabul görmeye devam etti.
Gelişme yolundaki çoğu ülkenin kendi parası yeterince güçlü olmadığı ve sürekli değer kaybettiği için, konvertibiliteye geçiş sonrasında insanların bir bölümü paralarını dolara çevirerek saklar oldular. Buna ‘para ikamesi’ veya ‘Dolarizasyon’ deniyor. Eğer ulusal para dolara tercih edilmeye başlanmışsa buna da ‘ters para ikamesi’ deniyor
DOLARIN TAHTI SARSILIYOR MU?
Bretton Woods sisteminin çökmesinden önce birçok yorumcu doların artık dünya parası olarak kalamayacağını, tahtının sarsılacağını öne sürmüşlerdi. Belçikalı iktisatçı Robert Triffin, 1960 yılında Bretton Woods sisteminin sonunda gelip bir açmaza dayanacağını ileri sürdü. O yıllarda altın karşılığı basıldığı için rezerv para konumundaki dolara, ABD içinden olduğu kadar dış dünyadan da talep vardı. Triffin’e göre cari açık veren ABD, bu açığı kapatmak için dolar basıp dünyaya dağıtmaya devam ettikçe insanlar, ABD hazine kasalarındaki altının bu kadar doların karşılığını vermeye yetmeyeceğini düşünecek ve dolara güven azalacaktı. Cari açığı kapatmak üzere dolar basmakla dolara güven sağlamak arasında oluşan çelişki Triffin Çelişkisi (Paradoksu) adıyla anılır oldu. Triffin’in öngörüsü 1971’de gerçekleşti ve Bretton Woods sistemi çöktü, dolar da diğer paralar gibi karşılıksız kalmış oldu. Ne var ki bu gelişme doların dünya parası olarak devam etmesine engel olmadı.
2008 Küresel Finans Kriziyle birlikte Triffin’in öngördüğü aşırı dolar basılması gündeme geldi ve ABD Merkez Bankası Fed’in bilanço büyüklüğü bu dönemde on kat arttı. Bu büyük bolluk bollaşan her şeyin değerinin düşmesinde olduğu gibi doların da değerini düşürdü ve güven sarsılmasına uğramasına yol açtı. Bu dönemde bir yandan Çin Yuan’ının IMF tarafından rezerv para olarak kabul edilmesi ve SDR sepetine dâhil edilmesi, bir yandan ülkelerin birbiriyle karşılıklı ticaret ilişkilerini kendi paralarıyla kurmaya çalışmaları doları devirmese de sallamaya başladı.
Dolara son darbe Rusya’dan geldi. Ukrayna savaşı nedeniyle kendisine ambargo uygulanan Rusya, kendisine cephe alan ülkelere yapacağı doğalgaz satışını dolar ya da euroyla değil rubleyle yapacağını açıkladı. Rusya, bu hamleyle savaş nedeniyle değeri hızla düşmüş olan rubleye değer kazandırmayı hedefliyor. İlk ağızda Rusya Merkez Bankası faizi yüzde 10’dan 20’ye çıkararak rubledeki değer düşüşünü frenlemeye yöneldi. Bu adım, Rus vatandaşlarının rubleden dolara dönmesini (dolarizasyon) önlemek için atılmıştı. Ardından da bu önlem geldi. Bu durumda Rusya’dan doğal gaz alan ülkeler ellerindeki dolar veya euroları rubleye çevirecekler. Bu da rubleye olan talebi artırarak rublenin değer kazanmasını sağlayacak.
Bunlara ek olarak dünyada hızla artan bir kripto para piyasası var. Kripto para piyasasında işlem gören paraların toplam değeri bugün itibarıyla 2 trilyon doların üzerinde bulunuyor. Her ne kadar bunlar bu aşamada para gibi satın almalara aracılık edemese de ileride bu konuma geçmeyeceklerini söyleyemeyiz. Dolayısıyla kripto paralardan doların tahtına gelen ve giderek artacak olan darbeyi de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Öte yandan dolara dayalı bir takım ödeme sistemlerinin yerine yerel paralara ve özellikle Çin Yuan’ına dayalı bazı sistemlere geçiş için çalışmalar yürütülüyor. Çin’in, dünyanın en büyük ticaret hacmine sahip ülkesi konumunda olduğu dikkate alınırsa Asya’dan başlayarak dünyaya yayılan bir siteme liderlik etmesi sürpriz olmaz.
Son olarak ABD’de enflasyonun giderek hızlanması dolara olan güveni sarsacak önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkacaktır. Yıllık yüzde 2 hedefine karşılık enflasyonun yüzde 8’e gelip dayanmış olması doların güçlü konumunu yıpratıcı bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Bunlara karşılık doların tahtını hemen terk etmesini beklemek doğru olmaz. Bunun birkaç nedeni var: (1) Böyle bir paranın herkesçe kabul edilmiş bir dünya parası işlevi görmesi alış verişlerde ve değer ölçümünde önemli bir kolaylık sağlıyor. İki ülkenin karşılıklı kendi paralarıyla ticarete girmesi kur meselesi ve değer ölçme meselesi açısından çeşitli sorunlar yaratabilir. Bir para biriminin dünya parası konumuna geçebilmesi için dolar kadar tanınmış ve kabul edilmiş olması gerekiyor. Mesela euro bu konuma erişemedi. (2) Çok sayıda ülkenin merkez bankalarının rezervlerinde ciddi tutarda dolar ve dolara bağlı ABD Hazine kâğıdı bulunuyor. Bu ülkeler arasında Japonya (1,3 trilyon dolar), Çin (1,1 trilyon dolar) ve İngiltere (609 milyon dolar) ilk üç sırada bulunuyor. Bu ülkeler doların başına bir iş gelmesini, en azından rezerv yapıları değişmeden, desteklemezler. (3) ABD’nin küresel finans sistemi üzerindeki etkisi devam ettiği sürece doların bu darbelerden etkilenmekle birlikte yıkılmasının zor olduğunu da belirtmemiz gerekir.
SONUÇ VE ÖNGÖRÜ
Siyaset bilimi jargonuyla ifade etmek gerekirse ABD, küresel sistemin ‘hegemon’ gücü konumunda bulunuyor. 20’inci yüzyılın başlarında, birinci dünya savaşı sonrasında, İngiltere’den devraldığı bu konumunu ikinci dünya savaşı sonrasında iyice pekiştirdi. Soğuk savaş döneminde iki kutuplu hale gelen dünyanın batı tarafında ABD’nin hegemon durumu devam etti. Karşısında Rusya vardı ve Çin o dönemde yeni yeni güçleniyordu. Küreselleşmeyle başlayan gelişmeler ve Çin’in giderek güç kazanması dünyadaki dengeleri de değiştirmeye başladı. ABD, halen dünyanın en güçlü ekonomisi ve dolar da halen dünya parası konumunda bulunuyor. Ne var ki bunun sonsuza kadar böyle gitmesi mümkün değil. Çin, bir süre sonra gücünü parasına da ilişkilerine de yansıtacak.
Geleceğin dünyası tek bir devletin hegemonyasında yürüyen bir dünya olmaktan çıkıp bölgesel hegemon devletlere dayalı hale gelecek, ABD de muhtemelen Kuzey Amerika ve Avrupa’nın hegemonu olarak kalacak."