'Marş'ını bile yapmışlar! İşte cinayetleri değil İstanbul Sözleşmesi'ni dert edinen zihniyet
Kadınlara yönelik şiddet her geçen gün artarken bireylerin şiddetten korunması ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele edilmesini öngören İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi için savaşan zihniyet cinayetleri görmezden geldi.
GERÇEK GÜNDEM - Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarken İstanbul Sözleşmesi gericiler tarafından hedef alınmaya devam ediliyor.
Katledilen kadınların isim ve 'rakam' olarak yer aldığı Anıt Sayacı'ndaki verilere göre ise 2020 yılında 185 kadının öldürüldüğü bilgisi yer aldı. Cinsiyeti nedeniyle politik olarak hedef alınarak öldürülmelerine rağmen resmi kayıtlarda ismi geçmeyen kaç kadın olduğu ise bilinmiyor.
AKP'lilerin İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açmalarının ardından kadına yönelik şiddet ile mücadele edenler hedef alınırken cinayetlere ve toplumsal cinsiyet eşitiğinin sağlanmasına yönelik adımlar hala atılmadı.
İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesi çağrısında bulunanların ise 'sözde marş hazırladığı ortaya çıktı.
10 Mayıs 2020 tarihinde Youtube'da yayınlandığı görülen sözde marşta kullanılan ifadeler şöyle oldu:
İptal edilsin
İptal edilsin
İptal edilsin
İstanbul Sözleşmesi
Neslimizi kurtaralık
Ailemizi kurtaralık
Ramana kul olalım
Belaya dur diyelim
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’nin resmi adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi. İlk olarak Türkiye'nin imzaladığı sözleşme, 10 ülkenin onayıyla 2014 yılında yürürlüğe girdi ve Mart 2019 itibariyle 33 devlet ve Avrupa Birliği tarafından da onaylandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR?
İstanbul sözleşmesi;
►Kadınların güçlendirilmesi yolu dahil, kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek, taraf devletlerin yetkililerine, görevlilerine, kurum ve kuruluşlarına kadına yönelik şiddetle mücadele yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamaları, cinsiyete duyarlı politikalar geliştirmeleri, şiddeti önlemede ve mücadelede bütüncül politikaların uygulanması,
►Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği tesisi, özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmeyi,
►Şiddet eylemlerinin tekrarlanmasından korumak amacıyla gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almayı, şiddete maruz kalanın şiddet gösterenden tazminat talep etmesini sağlamak üzere hukuki tedbirleri almayı şart koşuyordu.
♦Sözleşmenin en önemli özelliklerinden biri de, bir denetim mekanizması getirmesi. Çünkü denetim mekanizması işin takibi açısından mühim. Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan denetim komitesi yani “GREVIO” adı verilen birim, sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını izleyecek, raporlar hazırlayacak, taraf devletin rızası ile soruşturma ve gerekirse onun toprağına ziyaret edecekti.
İmzacı taraf devletlerin yükümlülükleri:
►Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar, kapsayıcı ve eş güdümlü politikalar uygulamak,
►Mali kaynaklar ayırmak,
►Resmi bir eş güdüm birimi kurmak,
►İstatistiksel veri toplamak, incelemek, yayınlamak,
►Şiddetin önlenmesi için zihniyet değişikliği sağlamak.
İstanbul sözleşmesi bütün bunların yapılması için devletlere detaylı bir yol haritası çiziyor.
*Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan ilk ülke olmasına rağmen, sözleşmeyi uygulama noktasında gün geçtikçe daha geriye gidiyor. Kadınların en büyük kazanımlarından olan ve hayati öneme sahip İstanbul Sözleşmesi, iktidar ve yandaş gazeteler tarafından tüm uyarılara rağmen kaldırılmak istenirken, kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri giderek artıyor.