Mehmet Ali Çelebi CHP'den istifa etti
CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi TBMM Basın Odası'nda yaptığı açıklamada CHP'den istifa ettiğini kamuoyuna duyurdu.
GERÇEK GÜNDEM- CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi TBMM Basın Odası'nda açıklama yaptı.
Çelebi ile birlikte hareket eden ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen Hüseyin Avni Aksoy ve Özcan Özel'in açıklamasına katıldı.
Çelebi açıklamasında CHP'ye yönelik eleştirilerini sıralayarak partiden istifa ettiğini duyurdu.
Çelebi'nin açıklamaları şöyle oldu:
Yüce Türk Milleti,
⦁ Aslında siyasi yaşamım, Cumhuriyetimize kurulmuş siyasi bir kumpas davası olan Ergenekon’da 2008’de başladı. FETÖ kumpaslarına karşı Silivri’de bir subay ve Atatürk genci olarak büyük Türk Milleti adına amansız mücadele verdim. 41 ay tutuklu kaldım, Fetöcü hainlerden bir kez dahi tahliye talep etmedim. Asıl milletimizin vekilliğini o zor şartlarda, Fetöcülerin yüzlerine “Beni Cumhuriyet devrimlerinin neferi olma suçundan ıslah edemezsiniz!” diyerek o zaman yaptığıma inanıyorum.
⦁ Partimizin 2016 kurultayında, liste delerek 374 oyla 24. sıradan Parti Meclisi üyesi oldum.
⦁ 2018 kurultayında, Sn. Genel Başkanımızın listesine alarak onurlandırmasıyla
576 oyla tekrar 9. sıradan Parti Meclisi üyesi oldum.
⦁ 24 Haziran 2018 seçimlerinde İzmir’den milletvekili seçildim. Şu an görev süremin yarısını tamamladım.
⦁ CHP’nin topluma hızlı veri aktarmak için kurmuş olduğu ve 24 Haziran 2018 seçim gecesi çöken Adil Seçim Platformu sisteminden sorumlu olanların istifasını istedim. Çünkü daha evvel sistemde doğabilecek aksaklıkların çözümüne dair yaptığım öneriler hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Gereği yapılmamış, ilgililer ne istifa etmiş ne de görevden alınmıştır, üstüne üstlük bu kişiler el üstünde tutularak üst yönetimde görev almaya devam etmiş ve birçok noktada ödüllendirilmişlerdir. Bu benim için ilk ciddi kırılma anı olmuştur. Halka verilmesi gereken bir hesap vardı, verilmedi. Bedel ödenmeliydi, ödenmedi. CHP yönetimindeki bu keyfiyet kan kusup kızılcık şerbeti içmemize neden olmuştur.
⦁ 2018 Temmuz’unda milletvekili olmamdan henüz 1 ay sonra partide gördüğüm sorunlara dair bir bildiriyi şahsi twitter hesabımdan yayınlayarak 20 Temmuz 2018 tarihinde partide ilkesel değişim için imza verdim.
Kurultaya gidilerek partinin dinamik bir dönüşümden geçmesi adına tartışma yapılmasını doğru buldum. Yayınladığım ilkeleri hayata geçirecek genel başkan adayına oy vereceğimi ifade ettim. Verdiğim imza şahıslarla ilgili değil ilkelere dairdi ancak kasıtlı olarak şahıslara indirgenip ötekileştirme aracı olarak kullanıldı. Yetmedi, imza sürecinde kraldan çok kralcı mevcut bir milletvekili tarafından İzmir’e sokulmamakla tehdit edildim. Yine kan kusup kızılcık şerbeti içtim.
⦁ Parti içi demokrasi istediğim ve partimizin ilerlemesi adına düşündüğüm ilkeleri talep ettiğim için Eylül 2018 Abant milletvekili kampı dâhil sonrasındaki 1,5 senelik süreçte mobinge varan ötekileştirme (imzacılar, darbeciler söylemleriyle taciz, selam vermeme, uzak durma, aba altından sopa gösterme, beraber itiraz ettiğimiz vekillerden koparmaya çalışma vb.) artan bir şiddetle devam etti. Yel kayadan ne koparırsa sonuç o olmuştur. Silivri’de yıllarca cezaevinde çürütülme tehdidine meydan okumuş Çelebi’ye bunlar işlememiştir. İktidara yürümek için çözülmesi elzem olan yapısal sorunları sürekli gündemde tutmaya devam ettim.
⦁ 2020 kurultayında türlü oyunlar, çirkin pazarlıklar, dalavereler ve siyasi ötekileştirmeye rağmen 507 oyla 51. sırada yer alarak liste deldim, kotalar nedeniyle görevimi devrettim. Görevi bıraktığımda parti meclisi üyesi olarak toplam 41 il 101 ilçede çalışma yapmıştım.
⦁ 2 sene boyunca onlarca itiraz ve birçok görüşmeden sonra SON ÇAĞRIMIZI 10 Aralık 2020’de CHP yönetimine ve milletvekillerine gönderdiğimiz mektupla yaptık. Partide birlik olsun, ötekileştirmeyin. Partide demokrasi olsun derinleştirin, çünkü partide olmayan ülkeye vadedilemez dedik. Kurucu değerlerden taviz vermeyin. İttifaklara baştan sarılmayın, partiyi 1. parti yapmak için çabalayalım dedik. Hiçbir adım atılmadı. 26-27 Ocak 2021 tarihlerinde Sn. Genel Başkanımız ve Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel ile yaptığımız görüşmelerde PARTİDE BİRLİK İÇİN ADIM ATILMALI! diye ısrar ederek 3 vekil imzalı görüşlerimizi sunduk. Çabalarımız maalesef sonuçsuz kaldı.
⦁ Bütün ötekileştirmelere rağmen, işime yani milletin vekilliğine odaklandım, partimize ve değerlerine Meclis kürsüsünde milyonlarca sayıda izlenmeye ulaşan konuşmalarla siper oldum. 2,5 sene sonunda yasama ve denetim faaliyetlerinde 95 kanun, 1536 soru önergesi, 79 araştırma önergesiyle, onlarca Meclis ve komisyon konuşmasıyla ortalamanın çok üzerinde, vekiller arasında en yüksek performansı gösterenlerden oldum. Hatta meclise bu dönem katılan vekiller arasında en iyi performansı sergiledim. Milli Savunma Komisyon çalışmalarında alanıma, iktidar partisi dâhil, tüm partiler içinde en hâkim kişi oldum.
⦁ Bu çalışmalarla beni Türk siyasetine sokan Sn. Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu’nu yanıltmadığımı düşünüyorum. Siyaset biter kendisine saygım asla bitmez.
⦁ Şunu tekrar hatırlatmayı ise bir vazife biliyorum: vefanın küçüğü insana, vefanın büyüğü vatana, millete, Cumhuriyet’e, Atatürk’edir.
⦁ Görevlerini onurlarıyla ve layıkıyla yapan tüm kademelerdeki gerçek partililerimize, vekillerimize ve belediye başkanlarımıza da saygılarımı sunuyor, başarılar diliyorum. Onlar Cumhuriyet’in ve altı okun neferleri, başımızın tacıdır. Onlar karşısında her daim boynumuz kıldan incedir.
- CHP 3. Olağan Kurultayı’nda Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, “Partide bir yanlışı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek son derece yanlıştır; mahsuru faydasından büyük olur.” demiştir. Bu direktife uygun olarak bugüne kadar siyasi yaşamımı şekillendirdim. Siyaseti teslim almış rant ve çıkar ağlarına asla geçit vermedim. Çünkü bizi yalnızca dürüstlük, eleştirellik ve halka adanmışlık ileriye götürebilir. Her aşamada birçok uyarıda bulundum, kayıtları ve kanıtları mevcuttur. Ama CHP yöneticileri yanlışları düzeltmektense bende bozguncu bir ruh görmeyi tercih ettiler. Hep övündüğümüz, itiraz eden bir Deniz Gezmiş, İnönü’ye dahi itiraz eden bir Bülent Ecevit görmek istemediler. Susturmak, bastırmak, yok saymak istediler.
Ben yaşadım ve gördüm ki: BU CHP O CHP DEĞİL! Ben gördüm ki CHP, CHP’den sürgün edilmiş. BAKIN NEREDEN NEREYE GELDİK!
⦁ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden doğmuş özgüveni yüksek CHP’den, AKP’nin ve saray rejiminin miadı dolmuşken, kendi değerleri ve mücadelesiyle 1. parti olmaya çabalamayan, başka partileri parlatan ve siyasi sebil gibi besleyen, iktidar çöplüğünde yeni dostlar ararken partinin başarılı evlatlarını dışlayan CHP’ye geldik.
⦁ Emperyalizme diz çöktürmüş CHP’den, S400, Mavi Vatan, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan, Suriye gibi milli konularda kekeleyen yöneticilere,
⦁ “Hangi istiklal vardır ki yabancıların planlarıyla yabancıların nasihatlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten, yabancılardan demokrasi dilenen yöneticilere,
⦁ Atatürk demekten imtina edenleri sahiplenen ve el üstünde tutan CHP’ye geldik.
⦁ Kuldan yurttaş yaratan CHP’den; ülkeye hem demokrasi vadedip hem parti içinde AKP tipi demokrasiyi yani “itaat et rahat et” anlayışını hâkim kılanlara,
⦁ Parti Meclisi üyelerine, milletvekillerine, il-ilçe başkanlarına tuzluk muamelesi
yapan anlayışa,
⦁ “Işığımız Öcalan” diyen kumpas tetikçilerini CHP için şans görebilen yöneticilere,
⦁ Atatürk’ü alenen soykırımcı olarak niteleyen HDP yönetimine ses çıkaramayan yöneticilere,
⦁ Kadınlara seçme seçilme hakkı veren CHP’den, grup başkanvekili seçimlerinde milletvekillerinin dahi seçme seçilme hakkını yok sayan, grup başkanvekillerini dahi atayan CHP’ye geldik.
⦁ Yapılan yanlışlar kendi çıkarlarına uygunsa susmayı tercih eden yöneticilere,
⦁ Parti içinde muhalefet etmeyi dahi pazarlık artırmanın parçası gören makama kadar muhalefet eden, vatanla değil makamla susan omurgasızlara,
⦁ Kumpas üreticileri Ahmet Altanları, Nazlı Ilıcakları alkışlatan, Arınçları vicdan ile yan yana getiren, kumpas müdahili Şebnem Korur Fincancı’ları baş tacı eden anlayışa,
⦁ Atatürk’le, orduyla, milli değerlerimizle ilgili hadsizce konuşan etnik/mezhepsel siyaset yapan bir kısım milletvekili danışman bozuntularına ses çıkaramayan, onları kollayan, yüce Meclis’te tutan kimi vekillere,
⦁ Cumhuriyet kuran, devlet kuran liyakatli kadrolardan yandaş kayırmacılığının, itaat kültürünün, rantsal ekipçiliğin, mezhepsel grupçuluğun şekillendirdiği kadrolara ve bu liyakatsiz düzenin yol açtığı partimizi yıpratan skandallar zincirlerine,
⦁ Aday çokluğunu demokrasi şenliği gören anlayıştan il/ilçe kongrelerinde tek aday dayatması yapan kafalara,
⦁ Örgütünün kararlarına değer veren anlayıştan, belediye başkanlıklarını, belediye meclis üyeliklerini parselleyen anlayışa,
⦁ Örgütünün emrinde olan belediye başkanlarından, parti meclisi şekillendirip
“Ben seni seçeyim, sen beni seç!” kirli organizasyonuna dahil olanlara,
⦁ Partinin ve ülkenin rotasını dizayn eden kurultaylardan, gizli liste dolaştırarak türlü oyunlar çevrilen, kumpaslarla dizayn edilmiş kurultaylara,
⦁ Uzmanlık alanı olmasa dahi koltuğa oturabilen, başaramayınca dahi koltuğa yapışan aklına istifa gelmeyen makam sevicilere,
⦁ Fikir özgürlüğünün kalesi partiden, parti yönetiminden farklı düşününce ötekileştiren, kurucu felsefeye ve parti programına aykırı bölücü söylemleri düşünce özgürlüğü kapsamına alan CHP’ye geldik.
⦁ Devletin kurucu felsefesini her şeye rağmen korumayı miras bilen CHP’den, iktidara gelebilmek uğruna Cumhuriyet düşmanlarına göz kırpan, FETÖ işgaline nezaret eden Abdullah Gül ve türevlerine, “Hayatım CHP zihniyetiyle mücadele etmekle geçti.” diyenlere bel bağlayan, ama partinin evlatlarını farklı düşündüğü için acımasızca ötekileştiren, kendi öz gücünü yükseltmekte çekingen davranan bir CHP’ye geldik.
⦁ “Anadilde eğitim” tartışmalarına net tavır koyamayan, “yerel yönetimlere özerklik” adı altında bölgesel yönetimleri 2018 Anayasa ilkeleri görüşmelerinde tartışabilen, “eşit yurttaşlık” adı altında farklı etnisitelerin veya grupların eşitliğini ikame etmeye çalışan anlayışa prim veren CHP’ye geldik.
⦁ Ulusçu ve çağdaşlaşmacı CHP’den, ayrıştıran ve bölen siyasete tepki koyamayan, etnisite/mezhep üzerinden sorun tarifi yapan; HDP’nin gölgesinde, dostların dizinin dibinde, AKP’nin hurdalığında iktidarın güneşini arayan CHP’ye geldik.
⦁ AKP çökmüş, kayırmacılık tüm kamu kurumlarını esir almış, ekonomik sefalet halkı perişan etmiş, yoksulluk ve yolsuzluk almış başını gitmişken, saray rejimi memleketi talan etmişken, böylesine karanlık bir uçurumun kenarındayken halen umut olamayan bir CHP’ye geldik.
CHP yönetimi,
Burada ben bir tercih yapmıyorum. Biraz önce saydığım tercihler sizin iradenizdir. Hem kurucu felsefeye aykırı tercihler hem Çelebi olmaz. Hem Ahmet Altan hem Çelebi olmaz. Hem Abdullah Gül ve türevleri hem Çelebi olmaz. Hem PKK terör örgütüdür demeyenlerle iş tutma hem Çelebi olmaz. Hem Cumhuriyet yıkıcılarla ve kumpasçılarla dostluk hem Çelebi olmaz. Hem özgüvensizlik, hem ürkeklik, hem liyakatsizlik hem Çelebi olmaz.
Silivri’de teslim olmamıştım, şimdi de teslim olmuyorum. Müebbet hapisler karşısında tehditlere boyun eğmemiştim, şimdi de eğmiyorum. Atatürk, Cumhuriyet ve Halk için boynumu kaldırıyorum.
Vefakâr CHP seçmeni,
Sizlere, yakama Gazi Meclisimizin rozetini takarak beni milletin vekilliği ile onurlandırdığınız için teşekkür ediyorum. Beni sevdiğiniz ve sahiplendiğiniz için teşekkür ediyorum. Ben de sizleri çok sevdim.
Şunu bilmenizi istiyorum: Yanlışları görüp susabilirdim, itaat edip rahat edebilirdim, “gelene ağam gidene paşam” anlayışına teslim olabilirdim; bunu size yapamam, kendime yakıştıramam. Onurlu olmanın en büyük değer olduğu halkçı ve devrimci bir gelenekten geliyorum.
Bizi Amasya’nın bir köyünden alıp asker yapan, pilot yapan ve onun kurduğu Meclis’in milletvekili yapan Cumhuriyet’e ve milletimize bunu yapamazdım. Bize halkın kalbine kazınmak yeter, Halkın Çelebi’si olmak yeter, makam ve mevkiler varsın onlar için her şeyi yapmayı göze almışlara kalsın.
CHP içerisinde çok güzel insanlar tanıdım, çok şey öğrendim. CHP’nin altı okunu, Cumhuriyet’in ateşini Anadolu’nun ücra köşelerinde imkânsızlıklar içerisinde taşımaya çalışan nice onurlu insanlara dokundum. Bunca kirlenmişlik içerisinde o duru ve namuslu yüzleri görmek beni her şeye rağmen evimde, yuvamda hissettirdi. Sonsuza dek saklayacağım hatıralar için teşekkür ediyorum.
Ancak, ısrarla vurgulamak istiyorum, sizler beni onca yanlışa, onca çarpıklığa susmam için vekil tayin etmediniz. Ben halkın çocuğuyum. Buraya millete vekillik yapmaya geldim, sindirilmeye ya da susturulmaya değil.
Tarafım sizler gibi kurucu 29 Ekim ruhudur, 10 Aralık ve kuyrukçularının zihniyeti değil.
Tarafım sizler gibi Atatürk Cumhuriyetidir. Bölücü, ayrılıkçı, rantçı, kumpasçı 2. Cumhuriyet değil.
Sizin Silivri’de tanıdığınız Atatürk Cumhuriyetinin evladı “Teğmen Çelebi” ateş parçasıdır, şahsi çıkarı ve ikbali için sönmüş mum olamaz! Sönerek yok olmayacağım. Yanıyorum o halde varım!
“Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Hakkınızı helal edin!
Mesele Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini, altı oku, demokrasiyi, birlik beraberliğimizi, ülkemizin bütünlüğünü yaşatmaksa bu bir veda değildir. Bu anlamda ayrılık yoktur. Doğrular ve doğrunun yolcuları mutlaka ilerde buluşacaklardır!
İzlenen politikalarla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerinin zarar göreceğine dair derin kaygılarım, bu yönetimle yan yana yürümemi engelleyecek çok ciddi politik görüş ayrılıkları, eksik parti içi demokrasi uygulamaları, ötekileştirme, birlik beraberliği bozan saygısızlık, sevgisizlik ve çıkarcılık ortamı nedeniyle partimden istifa ediyorum.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” demişti Yüce Atatürk. Özgürlüklerin en büyüğü doğru olanı yapabilmektir.
BAZEN GÖREVİN KENDİSİ FEDA OLUR.
KENDİMİ, CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN VE MİLLETİMİZİN SELAMETİ ADINA, ARZI FEDA EDERİM!