Meral Akşener: Bir devlet krizinin tam ortasındayız
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin haftalık grup toplantısında partililere ve halka seslendi. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Akşener, "bir devlet krizinin tam ortasındayız" değerlendirmesini yaptı.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
AK Parti iktidarının beceriksiz ellerinde bugün maalesef gittikçe daha da derinleşen bir devlet krizinin tam ortasındayız. Bugün Türkiye'de özgürlüğü, hakkı ve vicdanı mumla aratıyorlar. Hukuku ve adaleti kirli emellere alet ediyorlar. Bugün Türkiye'de kadınları sahipsiz bırakmaya çalışıyorlar.
PINAR GÜLTEKİN'İN KATİLİNE CEZA İNDİRİMİ
Bugün Türkiye'de bir kadını, evladı acısı hala yüreğimizde sızlayan Pınar kızımızı vahşice aramızdan alan bir katile haksız tahrik indirimi uyguluyorlar. Bugün Türkiye'de bir psikopatın 14 yıl sonra sokaklarımızda gezebilmesine göz yumuyorlar. Kadın katillerine cesaret veriyorlar. Yazıklar olsun. Bu kararda onayı, imzası olan herkesi bugün Allah'a havale ediyorum ama yarın iki elimde yakalarında olacak. Umarım bir gün bu katillerin, vicdansızların sadece başkalarının çocuklarını, kardeşlerini değil. Bu karara imza atanlar size sesleniyorum. Sizin de kardeşinizi, eşinizi bulabileceğinin farkında varırsınız. Bizi yok sayarak unutturacaklarını, bizi yaralayarak bastıracaklarını sandılar. Bizi öldürerek eksilteceklerini sandılar ama çok yanıldılar. Çünkü her ne kadar iktidar kadınları her fırsatta hor görse de bu kirli zihniyete her fırsatta yol verse de, kadınlara yönelen şiddete her fırsatta göz yumsa da biz biliyoruz ki artık günleri sayılı. Çok yorulduk, yara aldık, can kaybettik ama artık çok az kaldı. O sandık gelecek bu kirli zihniyet çekip gidecek. O gün geldiğimizde yaralarımızı birlikte saracağız. İYİ Parti iktidarında İstanbul Sözleşmesi yaşayacak.
"MİLLETİMİZLE EL ELE, KOL KOLA İKTİDARA YÜRÜYORUZ"
Geçtiğimiz hafta 9. cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in aramızdan ayrılışının 7'nci yıl dönümüydü. Bugün ondan aldığımız ilhamla, siyasetimizin merkezine milletimizi alarak memleketimizi il il, ilçe ilçe karış karış geziyoruz. Milletimizle el ele, kol kola iktidara yürüyoruz. Biliyoruz ki çok az kaldı. Türk Devleti'nin Cumhuriyet değerlerimizle yeniden canlanmasına az kaldı. Türk milletinin hak ettiği huzura, mutluluğa ve refaha kavuşmasına çok az kaldı. Demokrasi tarihimizin üzerindeki bu kara günlerin lekesini çıkarmamıza çok az kaldı. İslamköy'den çıkıp barajların kralı, gariplerin de babası olan Süleyman Demirel'i saygı, özlem ve rahmetle anıyorum.
KKM'NİN HAZİNE YÜKÜ
Her geçen günü yeni bir zamla açıyor, yeni bir kaygı ile bitiriyoruz. Her geçen haftayı da bay kriz ve Nebati bakanın saçma sapan açıklamalarını dinleyerek geçiriyoruz. Geçtiğimiz hafta bütçe verileri açıklandı. Bizde bu vesileyle AK Parti iktidarının kobilerimize, esnaflarımıza, ihtiyaç sahiplerine bakışını bir kez daha görme fırsatı elde ettik. Bay Kriz'in bütçesinde ülkemizdeki tüm çiftçilere ve öğrencilere ayrılan paranın, Kur Korumalı Mevduat sistemine ödenen paradan daha az olduğuna ibretle şahit olduk. Sözüm ona yeni ekonomi modelinde Türk Lirası çakılması diye icat ettiği KKM sistemi ucubesi için ödenen para tarıma ve öğrenci burslarına ödenen paranın toplamından daha fazla. Maalesef bu gidişle KKM sisteminin ülkemize maliyeti 230 milyar lirayı bulacak. Bu parayla ülkemizin birçok problemini rahatlıkla çözmek varken bay kriz ve arkadaşları sırf fantastik fikirleri bir gün daha yaşayabilsin diye bu ülkenin kaynaklarını heba ediyor.
Bir de Nebati bakanın üstadı damat bakan vardı. Hatırlarsınız o da affını istemeden önce yine dahiyane bir fikirle bu ülkenin hazinesini dolar ve altın üzerinden borca sokmuştu. Peki bu muhteşem borçlanma sisteminin maliyeti ne kadar oldu? Bugün itibariyle 710 milyar lira. Bir damat bakan kolay yetişmiyor, büyük emek var üzerinde. Nebati bakanın böyle baktığımız zaman gideceği çok yol var. Kayınpeder, damat ve Nebati'den oluşan ve artık pek güldürmeyen bir komedi dans üçlüsünün dahiyane fikirlerinin ülkemize maliyeti en az 940 milyar lira.
SANSÜR YASASI
Tüm bunlar olurken de, olan milletimize ve memleketimize oluyor. Türkiye’nin CDS puanı, son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkmış, 800 puanı aşmış. ama bu arkadaşların rahatı, pek bir yerinde… Enflasyon milletimizin belini bükmüş, Bay Kriz, maaşına zam peşinde… Ekonomi rayından çıkmış, bunlar sosyal medyayı kontrol etme derdinde… Biliyorsunuz önümüze, “Sosyal Medya Yasası” adı altında, yeni bir yasak getirdiler. Neymiş? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış. Neymiş? Dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Neymiş? Sosyal medya yalancıymış. Çünkü onlara göre yolsuzluk yok; haberi yapanlar yalancı. Aslında sığınmacı sorunu da yok; var diyenler yalancı. Ekonomide her şey tıkırında; ekonomi kötüye gidiyor diyenler yalancı… Değerli dava arkadaşlarım; Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı, internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır!
Peki neden böyle bir yasaya gerek duydular biliyor musunuz? Çünkü korkuyorlar. Gerçeklerden korkuyorlar. Adaletten korkuyorlar. Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar. Uğruna her şeyi verecekleri o koltukları, kaybetmekten korkuyorlar. Kurdukları rant düzeninin dağılmasından korkuyorlar. Maskelerin düşmesinden, saraydaki sefanın bitmesinden korkuyorlar. Ne kadar beceriksiz olduklarının yazılmasından, Ülkemize ne büyük kötülükler ettiklerinin çizilmesinden, Kapı arkalarında döndürdükleri dümenlerin, açığa çıkmasından korkuyorlar. Artık öyle bir panik halindeler ki; Havuz medyasındaki düzeni, sosyal medyaya da taşımak için uğraşıyorlar. Varsın olsun. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Biz; “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri yasağı getirsinler. Biz; “Kahrolsun zulüm, yaşasın adalet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri kadar gerçeklerden kaçsınlar. Biz; Her türlü haksızlığın, adaletsizliğin ve yasağın karşısında; Sözü milletimize vermeye devam edeceğiz!
Nitekim bu hafta, yine özel konuklarımız var. Basın örgütlerinin, başkan ve yöneticileri aramızda. “Basın hürdür, sansür edilemez” ilkesine olan tüm inancımla, görevini onuruyla yapan gazetecilerimizi selamlıyorum.
Bugün Milletin Kürsüsü’nde; Fikirlerine kelepçe, kelimelerine pranga, haberlerine de sansür uygulanmak istenen, basın mensuplarımızı dinleyeceğiz. Bu istibdat kanununa karşı durmak için, bugün Ankara’da buluşan, medya mensupları adına, kürsümüzü, duayen bir isme, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Sayın Nazmi Bilgin’e bırakıyorum. Buyurun Nazmi Bey, söz de kürsü de sizindir.
Ne kadar kadersiziz. Dön baba dönelim hala 'Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet' diyoruz. Kaç yıl evvel söylenmiş, bugün aynı şey söyleniyor. Bunu değiştirmeye az kaldı. Hakların askıya alınışını alkışlayan bir müessese kendi lüzumsuzluğunu da ilan etmiş olur. Milletin haber alma hakkına göz dikenleri unutmayacağız. Emanete ihanet edenleri unutmayacağız. Yüce Meclis'imizi lüzumsuzlaştırmaya kalkanları unutmayacağız.
MARMARİS'TE ORMAN YANGINI
Yaz aylarının gelişi ile birlikte iklim krizinin yol açtığı görüntüleri izliyoruz. Geçen sene yaşadığımız korkunç günlerin, bir daha tekrar etmemesi için dua ediyoruz. Ancak uzmanlar, Akdeniz'den gelen sıcak hava dalgasının Türkiye'yi de etkisi altına alabileceğini söylüyor. Bu durumun yangınlara ve orman yakan hainlere davetiye çıkaracağı aşikar. Nitekim daha dün akşam Marmaris'ten felaket haberi geldi. Gelen bilgilere göre yine uçak, hazırlık yok. Yine kontrol odası pozları ve bol miktarda hamaset var. Bu nedenle iktidarı bir kez daha uyarmak istiyorum. Geçtiğimiz sene günlerce yüreğimizi yakan, nefesimizi kesen ve canlarımızı alan yangınlarını unutmadık.
13 makam aracınız olmasına rağmen 'Yangın söndürme uçağımız yok' diyen kepazeliği unutmadık. Siz de unutmayacaksınız. Ağacına, ormanına, cennet doğamıza sahip çıkan milletimizin nasıl yalnız bırakıldığını unutmadık, siz de unutmayacaksınız. Bu sefer çok daha geç olmadan gereken önlemleri alacaksınız. Bu seferde beceriksizliğiniz, ihmaliniz, hatanız yüzünden aynı felaketi yaşarsak bizimde, milletimizin de iki eli yakanızda olacak.
MARMARA GÖLÜ KURUDU
Geçtiğimiz hafta Manisa'daydık. Salihli'de tatlıcı dükkanında çalışan bir kardeşim, 'Evim kira. İki asgari ücretli zor geçiniyor. Eti zaten alamıyordum da en azından 30 liralık kıyma alıyordum ama artık onu da alamıyorum. Artık ayda bir yemek içine koymak için 50 liralık kıyma alıyorum' diyor.
Mesela; Butik işleten bir esnaf kardeşim dedi ki; “İşlerimiz durgun. Alım gücü düştü, insanlarda para yok. Mal almaya gittiğimde, bir baktım ki elimdeki para da gitmiş. Her şey dolar bazında. Gelen her ürün, 3 katı fiyatıyla geliyor. 1 pantolon satıyorum: 300 lira. 1 etek, gömlek: 600 lira.”
Mesela; Soma’da kebapçı işleten bir esnafımız dedi ki; Aldığımızı yerine koyamıyoruz. 15 liraya satarken para kazanıyordum. Şimdi 30 lira oldu, kazanamıyorum. Çünkü; Lavaşı 75 kuruşa alıyorduk, şimdi 3 lira. Domates dün 8 liraydı, bugün 18 lira. Et olmuş, 160-170 lira. Çalışanım 4253 lira alıyor, 2 çocuğu var, nasıl geçinsin? Yıllardır bu işi yapıyorum. Ben böyle bir şey görmedim. Ecevit’e yazarkasa atıldığı zaman bile, böyle değildi. 5 bin lira kira, 3 bin lira elektrik ödüyorum. Bu para nasıl dönecek? İnsanlar çarkı nasıl çevirecek?”
Manisa ziyaretimizin acı tablolarından biriyle de; Gölmarmara’da karşılaştık… Marmara Gölü kurumuş. Çiftçilerimiz perişan. Bölgedeki vatandaşlarımız durumu; “Gölmarmara, oldu Çöl Marmara.” diyerek tarif etti. İşte o nedenle, bugün Milletin Kürsüsü’nde, bir misafirimiz daha olacak. Gölmarmara’daki vahim tabloyu, bizzat Gölmarmaralı kardeşlerimizden dinleyeceğiz.
KRİZLER SARMALI GENÇLERİMİZİN ÇABALARINI YOK EDİYOR
Gölmarmara'daki bu hazin tablonun içinde 25 yaşında bir gencimizle karşılaştım. '4 yıllık maliye bölümü mezunuyum, çiftçilik yapıyorum. Yevmiyeye çağırırlarsa gidiyorum.' dedi. Elleri parça parça, kesik kesikti. Bay Kriz ve arkadaşlarının ülkemizi içine soktuğu krizler sarmalı yine gençlerimizi can evinden vuruyor, gençlerimizin çabalarını yok ediyor. Ben de tam olarak bu nedenle gençlerimizle buluşuyorum.
Hepimizin cebinde bulunan bu kimlik kartı, paşa dededir, ağada budur, gümüş kaşıkla doğanlarda budur. Bu ülkenin onurlu, şerefli vatandaşlarıdır.
Bugün AK Parti iktidarı için millet, AK Partiliyse kayrılan, değilse ayrılan, susarsa makbul, konuşursa hain çıkan, erkekse kabul, kadınsa vitrin süsü olan, zenginse gözde, fakirse sözde kalan demek.
Millete hizmetkar olmaya gelenler, milleti hizmetkarı olarak görmeye ve aşağılamaya başladı. Artık milletle değil tam tersine millete rağmen, yandaşlarıyla el ele yürümeye çalışıyorlar. Bu yüzde partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte saray sefasını ve koltuğunu korumayı kutsal bir amaç olarak gören sayın Erdoğan yoluna çıkan her şeyi de züccaciye dükkanına giren fil misali kırıp parçalıyor. Adı gibi biliyor ki millet bir arada olursa bu ucube sistem yürüyemez.
Bu ucube paralel evrenin ardında tek bir yanlış var. Milletin varlığına ve birliğine, bizzat ondan aldığı yetkilerle el koyup bir avuç beceriksizi bir milletin tepesine çıkartan tek bir yanlış var. Ülkemizi adım adım uçuruma sürükleyen tek bir sistem, tek bir adam var. O yanlış sensin sen.