Nass, haram, ihtikar... Bu bir 'nereden nereye' hikayesidir
Erdoğan, ekonomiyi artık Kur'an'ı Kerim üzerinden anlatıyor. İktidarının ilk günlerinde, "Din adına siyaset en büyük kötülük" diyen Erdoğan'dan bugünlere bir zaman yolculuğu hazırladık.
GERÇEK GÜNDEM - SAMİ MENTEŞ
Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlığının ilk dönemleriydi; “Milli Görüş gömleğini çıkardığını” söylüyor, Avrupa Birliği’yle uyum, serbest piyasa ekonomisinin gerekliliklerinden bahsediyordu.
10-11 Ocak 2004 tarihinde, AKP’nin siyasi hattını olgunlaştırmak adına bir “Uluslararası Muhafazakarlık ve Demokrasi sempozyumu” düzenlendi. Yerli, yabancı çok sayıda akademisyen, gazeteci, siyasetçi konuşmalar yaptı. AKP’nin bayraktarlığını yaptığı “muhafazakar demokrasi” tezinin altı doldurulmaya çalışıldı.
Erdoğan’ın, sempozyumun açılışında yaptığı konuşma ertesi günkü gazetelerin manşetlerindeydi. Partisinin yeni hattını tüm dünyaya tanıtıyor, “din üzerinden siyaset yapmayı, devleti ideolojik bir dönüşüme uğratmayı, dini sembollerle örgütlenmeyi doğru bulmamaktadır” diyordu.
Konuşma gazetelerde şu başlıklarla haberleştirildi:
-Din adına siyaset en büyük kötülük.
-‘Din partisi kötülük’
-Erdoğan: Evrimciyiz
-Erdoğan: Din üzerinden siyasete karşıyız
-Din adına parti kurmak dine kötülük yapmaktır.
Erdoğan, 2005 yılında ise ABD'deki Sun Valley konferansında “Dini, bir ideoloji haline getirerek, devlet aygıtı marifetiyle toplumu zorla dönüştürmeye çalışmak, hem topluma hem dine yapılabilecek en büyük kötülüktür” dedi. AKP’yi ve kendisini ABD’ye bu sözlerle anlatıyordu…
ARTIK DEVİR DEĞİŞTİ TABİ ERDOĞAN DA DEĞİŞTİ
Aradan yıllar geçti, AKP’nin “Hukuk devleti normlarını benimseyen, asli fonksiyonlarına çekilmiş, küçük ama dinamik ve etkili bir devletten yana olduğunu” söyleyen Erdoğan, zamanla birlikte değişti. Ya da artık “gömlek değiştirme siyasetine” ihtiyacının kalmadığını düşündü.
Devleti, kendini merkez alarak genişletti, “şahsını” bürokraside tartışılmaz bir noktaya oturttu. Hukuk devleti mi? En son AİHM’in verdiği kararların uygulanmaması nedeniyle Avrupa Konseyi’nden ihraç edilme sürecinin başlayacağı açıklanmıştı.
EKONOMİ NASS DÖNEMİ
Erdoğan’ın “dinin siyasete karışmasına karşı oldukları” dönem artık mazide kaldı. O sözlerin üstünü toz kapladı, Erdoğan miting meydanlarında elinde Kur’an’ı Kerim’le partisine oy istiyordu.
Ekonominin giderek kötüleşmeye başladığı günlerde, ayetleri referans alarak faize savaş açtı. Arka arkaya Merkez Bankası’nın başkanları değişti. Bakanlar “aflarını istedi” yerlerine yenileri atandı…
AKP’nin geçen ayki grup toplantılarında da ekonomi yönetimine mesajlar veriyor, faiz konusunda partisinde kendinden farklı düşünenleri hizaya çekiyordu: “Bu konuda nass var, nass!”
Erdoğan’ın “nass”tan kastı kesin kuraldı. Ve o ayetleri işaret ediyordu:
“Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.” (Bakara, 275)
“Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.” (Bakara, 276)
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.” (Bakara, 278)
STOKÇULUK SAVAŞI: HARAMDIR, İHTİKARDIR
Erdoğan, piyasada malların pahalılaşması, bulunamamasından stokçuluğu sorumlu tutuyordu. 8 Aralık’ta Katar dönüşü uçakta “Hem ellerindekine el koyacağız hem de cezai müeyyideleri yüksek tutacağız. Stokçuluk bizim dinimizde de haramdır. Bunun adı ihtikardır. Buna fırsat veremeyiz” dedi ve devam etti:
“Niye helalinden çalışmıyorsun arkadaş? Niye haram yollara başvuruyorsun? Stokçuluğu bırakacaksın bir defa. Kim olursa olsun, her alanda stokçuluk yapanın tepesindeyiz.”
AYETLİ MESAJ: MALLARDAN, CANLARDAN VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTMEKLE DENERİZ
Erdoğan’ın, iki gün önce İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği 16. Konferansı'ndaki konuşması da çok tartışıldı.
Ekonomik sorunların zirve yaptığı, temel gıda fiyatlarına arka arkaya gelen zamların konuşulduğu günlerde Erdoğan, Bakara Suresi 155'inci ayetini okudu.
Erdoğan, “Dünya hayatını imtihan olarak gören insanlarız. Rabbimiz Kuran'ı Kerim'de 'Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele' bu şekilde buyurmaktadır” dedi.
AKIL HOCASI İLAHİYATÇI
Faiz kararları, ekonomide atılan adımlar… Erdoğan, yeni bir model denediklerini söylüyor. Ekonomistler ise, oyunun kurallarının dışına çıkıldığı uyarısında bulunuyor.
Erdoğan, “Ekonominin kitabını yazdık” dese de, danıştığı isimler merak ediliyordu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Sağlam, 23 Kasım’daki yazısında, faiz kararlarının arkasında iki isim olduğunu yazdı:
“Son dönemde, dolar kurunu 11 TL’nin üzerine çıkarıp ekonomiyi altüst eden, faiz indirim kararlarının arkasında kimlerin olduğu merak konusu. Ankara kulislerinde Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinde iki ismin etkili olduğu konuşuluyor. Bunlardan biri Cumhurbaşkanlığı Ekonomik Kurul üyesi, ilahiyatçı Prof. Dr. Servet Bayındır; ikincisi ise eski Bakan Nurettin Canikli.”
İnsan merak ediyor “Kim bu Servet Bayındır” diye…
Erdal Sağlam, onun da yanıtını veriyor yazısında:
“Piyasaların pek tanımadığı ama faiz kararlarında epeyce etkili olan Prof. Dr. Servet Bayındır’ın özgeçmişine gelince... İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi olarak görev yapan, Erzurum doğumlu Bayındır, üniversitenin internet sitesindeki özgeçmişine göre; Fatih İmam Hatip Lisesi’ni bitirip Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden, 1993 yılında mezun olmuş. 2005 yılında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitiren Bayındır, doktorasını ‘Faizsiz bankacılık işlemlerinin islam fıkhındaki yeri’ konusunda vermiş.
Ürdün ve Malezya’da çalışmalar yapan ilahiyat kökenli Servet Bayındır, İslam iktisadı ve finansı alanındaki çalışmalarıyla doçent olup 2014 yılında profesörlüğünü almış.
‘HARAMDIR’ GÖRÜŞÜ
Bayındır’ın finans sistemiyle ilgili görüşleri çok açık. ‘Dini Cevaplar’ adındaki YouTube kanalında “... caiz midir?” ya da “.... Haram mıdır?” şeklindeki sorulara yanıt veren İslam uzmanlarının başında geliyor. Örneğin “Banka faizi haram mıdır” sorusunu, “kesinlikle haram” olarak nitelendiriyor.
“Bankayla altın hesabı açmak caiz midir” sorusuna ise “eğer gerçek altın üzerinden hesap yapılıyorsa caiz, o altınla türev işlem yapılıyorsa caiz olmadığını” söylüyor. Bayındır, faizsiz bankacılık yapan kurumların çoğunu da aslında İslama uygun işlem yapmadıkları için eleştiriyor.
Bayındır’ın faizle ilgili görüşleri konusunda, başkanı olduğu İslam İktisadi Araştırmaları Derneği’nin internet sitesinde çokça bilgi var. Burada da yer alan Anadolu Ajansı’yla yaptığı söyleşi ise “Faizli finansman reel sektör ile finans sektörünü karşı karşıya getiriyor” başlığını taşıyor. Faizli finansal sistemlerde varlıkların mutlak sahibinin insan olduğunu belirten Bayındır, iktisadi faaliyette temel hedefin kârın maksimizasyonu olduğunu belirtiyor. Faizli finansmanda bütün riskin reel sektörün omuzlarına yüklendiğini belirten Bayındır, ‘Bu sistemde reel sektör ile finans sektörü adeta birbirinin rakibidir, nimet külfet paylaşımı yoktur’ diyor.”
GEÇMİŞ GEÇMİŞTE KALDI
Erdoğan’ın, iktidarın ilk günleri söyledikleri artık geçmişte bir hatıra. O günlerde Erdoğan ve AKP’ye inanıp destek olanların bazıları bugün pişmanlığını anlatmaya çalışıyor, bazıları da deve kuşu misali başını kuma gömüyor.
Görüldüğü üzere, toplumun, devletin ve ekonominin dümeni, dini kurallar uyarınca kırılıyor.