Nazlıaka'dan Nurettin Yıldız'a sert tepki
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamasına, "Afrin’de şehit düşen Mehmetçiklerimizi anarak başlamak istiyorum. Bir kez daha tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dilerim. Anaların, babaların, evlatların yüreğine düşen kor, millet olarak hepimizin içini dağlıyor" sözleriyle başlayan Nazlıaka konuşmasını şöyle sürdürdü.
Ülke gündemi sıcak. Meclis gündemi hararetli. Hızla akıp giden bu siyasi atmosferde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle sizlere bir gerçeği açıklamak istiyorum. Kendini din adamı olarak tanıtan bir sapkın zihniyetin arkasındaki güçlerden bahsedeceğim bugün size.
Önce bu canlının bazı demeçlerini hatırlatmak isterim. Hepimizi dehşete düşüren, kanını donduran, böyle bir canlıyla aynı ülkede yaşamaktan kaygı duyduğumuz o sözlerden bazıları şöyle:
6 yaşında kız çocuğu evlenilebilir.
Kız çocuğu cehennem kadar risktir.
Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşsa hazırlık yapmış olur.
Kadınlar, kocalarından dayak yedikleri için şükretmeli.
İşkence yapmak için değil deşarj olmak için vurdurtuyor Allah.
Okulda öğretilen ve ahirette işe yaramayacak faydasız ilimden çocuğu korumak için onu dezenfekte edin.
Hak arayan kadınlar ümmetin önünde engel.
Kadınlar ne yaparlarsa yapsınlar, namaz da kılsalar, oruç da tutsalar, ümmetin sorunu olmaya devam edecekler.
Bir erkeğin kadın spiker izlemesi caiz değil.
Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir.
Bu açıklamalar yetmiyormuş gibi bir de yorgan ve battaniyeyle şehvet bağı kuruyor. Çay, kahve gibi içeceklerin cinsel dürtüyü arttırdığından bahsediyor. “Bir kadınla bir erkek aynı asansöre binerse halvet olur” diyor. Konuşuyor da konuşuyor.
Bu açıklamalar adı Nurettin Yıldız olan ve din adamı olduğunu iddia eden biri tarafından yapılmıştır. Oysaki onun farklı bir unvanı ve görevi vardır. Bu şahıs son 10 yılda yüzde 700 artan çocuk istismarına çanak tutandır. Bu şahıs her gün katledilen kadın kardeşlerimize bir yenisinin daha eklenmesinin bizzat sorumlularından biridir. Bu şahıs din kisvesi altında ülkemizi şeriat kurallarına göre şekillendirmeye çalışandır.
Laik ve demokratik bir hukuk devletinde yaşama arzumuza rağmen, Nurettin Yıldız adlı bu canlı müthiş bir yargı zırhı ile korunmaktadır. Suç duyurusunda bulunuyoruz; daha dosyanın mürekkebi kurumadan takipsizlik kararı çıkıyor. Bu karara itiraz ediyoruz; “ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü”gibi gerekçelerle itirazımız da reddediliyor. ÜstelikYıldız’ın “6 yaşında kız çocuğu ile evlenilebilir” açıklamasını haber yapan sitelere erişim engeli getiriliyor. Yetmiyor, adlı adınca pedofili hamili olan bu şahsa pedofil dediği için soL Haber Portalı yazarı Orhan Gökdemir para cezasına çarptırılıyor; Oda TV yazarı Barış Terkoğlu bu sapığa sapık dediği için hakaret suçlaması ile yargılanıyor. Bu arada, tüm bu haberlere çok zor ulaşabiliyorsunuz; çünkü bu şahıs hakkında yazılan en ufak bir olumsuz haber anında erişim engeline takılıyor. Diğer yanda ise Nurettin Yıldız’ın tüm gerici ve sapkınsözleri “düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve yayma kapsamında kaldığı” gerekçesi ile AK’lanıyor. Sanki gazeteciymiş gibi “basın özgürlüğü” kapsamında değerlendiriliyor. Açıkça suç işleyen bu şahsa tanınan bu hak nedense muhalif gazetecilere, yazarlara, bizlere tanınmıyor.
Hiç uzatmadan söyleyeyim. Kimse kusura bakmasın, bizde hırsıza hırsız, katile katil, sapığa sapık derler. Ve bir kez daha iddiamı yineliyorum: Nurettin Yıldız yeni dönemin Fetullah Gülen’idir. FETÖ elebaşından boşalan koltuğa bu kez Nurettin Yıldız oturtulmak istenmektedir. Geçmişte Fetullah Gülen için “dokunan yanar” yasası bugün Nurettin Yıldız’a uygulanmaktadır. Bu şahsın kimler tarafından korunduğunu bilmek hakkımız. Mesela; onun bir hayranı var. Üstelik bu kişi bir müsteşar. Hem de Adalet Bakanlığı müsteşarı. Göreve gelmeden önce Nurettin Yıldız’ın konuşmalarını sosyal medyada paylaşan, beğenen Selahaddin Menteş’ten bahsediyorum. Şimdi buradan kendisine soruyorum: Sayın müsteşar, bu pedofilihamili nasıl oluyor da yargılanmıyor? Nasıl oluyor da günlerce, aylarca bekleyen dosyalar varken bu kişiye yönelik suç duyuruları 24 saat geçmeden takipsizlikle sonuçlanıyor.
Nurettin Yıldız adlı adınca AKP’nin kurduğu hukuk düzeni tarafından korunuyor. İşte tercih de tam olarak burada başlıyor. Onlar Nurettin Yıldız’dan; biz kadınlardan, çocuklarımızdan yanayız!
İşte kadın cinayetlerinin, çocuk tacizlerinin arkasında yatan bu sapkın zihniyettir. Bu zihniyet aydınlık bir Türkiye için karanlık, çocuklar ve kadınlar için tehlike; AKP içinse korunması gereken bir zattır.
Kadınlar 8 Mart’a Nasıl Giriyor?
Yarın kadınların tarihsel kazanımları ve mücadele alanlarında büyük önem kaplayan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yıldönümü. 129 kadın işçinin hayatları ile alınan bu kazanımlar bugün halen kadın mücadelesinin mihenk taşlarını oluşturuyor.
Peki 8 Mart’ta kadınlar açısından durum ne; bir bakalım:
Kayıtlı rakamlara göre her gün en az 4 kadın şiddet mağduru. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre sadece 2018 yılının Şubat ayında 47 kadın kardeşimiz katledildi. Yapılan araştırmalar (Bianet2017 verisi) 2017 yılında en az 286 kadın ve çocuğun öldürüldüğünü söylüyor. 2017 yılında 101 kadın tecavüze, 248 kadın tacize, 377 çocuk istismara ve 418 kadın şiddete maruz kaldı. Tüm bunlarla birlikte TÜİK verilerine göre 17 bine yakın kız çocuğu doğum yaptı. Doğum yapan kız çocuklarının 234’ü 15 yaşın altında!
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2017 yılına dair hazırladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi sonuçlarında Türkiye 145 ülke içerisinde 131. sırada yer alıyor. Yine aynı araştırmada “ekonomik katılım ve fırsat eşitliği” göstergesinde Türkiye’nin 144 ülke içerisinde 128. ülke olduğuna işaret ediyor. TÜİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması ise her 10 kadından 4’ünün kendisini güvende hissetmediğini gösteriyor.
Her 10 kadından yalnızca 3’ünün çalışabildiği, kadınların neredeyse yarısının kayıt dışı çalıştırıldığı, üniversite mezunu kadın işsizliğinin OECD ve AB Üyesi ülkelerin ortalamasından 4 katına ulaştığı, haftalık yasal çalışma süresi olan 45 saatin iş kadınlara gelince yok sayıldığı ve yoksulluğun en çok kadınları etkilediği bir düzenden geçiyoruz. Bugün kadınlar var olma savaşının yanında; mobbinge karşı mücadele ediyor, “eşit işe eşit ücret” talebini yinelemek zorunda bırakılıyor, geleneksel rollerin içine hapsedilmeye çalışılıyor.
Tüm bu söylediklerim birer veriden, rakamdan, istatistikken çok daha fazlası. Her biri birer hayat, birer soluk, birer yaşam öyküsü demek…
Yaşamakta olduğumuz bu korku filmini, alacakaranlık kuşağını değiştirmek bizlerin elinde. Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde diyorum ki; kadınların yüreğindeki sevgi, sahip oldukları merhamet ve yaratıcılık, gözlerinde ışıldayan ışık bu ortaçağ karanlığını er ya da geç yok edecek, tarihin kirli çöplüğüne atacaktır. Derler ki “bizim topraklarda önce kadınlar uyanır; sonra güneş doğar. Çünkü kadınlar doğurur güneşi…” Güneşi doğuran kadınların, dünya emekçi kadınlarının 8 Mart’ı kutlu olsun. Biz kadınlar vardık, varız, hep var olacağız!