'Ofise metrobüsle gidip gelmek zorunda olduğum için mikrop muamelesi görüyorum'

Abone ol

Salgın sürecinde evden çalışamayan bir gazeteci anlatıyor: “Sosyal mesafeyi koru, zaten metrobüse biniyorsun diyen ve sana mikropmuşsun gibi davranan adam gazetenin aracıyla gidip geliyor.”

Koronavirüs salgını her geçen gün artarken sahada çalışan işçiler, evde kalamayan emekçiler her gün risk ve tehlike ile karşı karşıya kalıyor. Evde kalamayan çalışanlar arasında gazeteciler de var. Kimi gazeteler evde çalışmaya geçerken kimisi ise stüdyo, büro ve ofislerde çalışmasını sürdürüyor.

Ekmek ve Gül'den Hayal Tok'a konuşan İstanbul merkezli ulusal bir yayın yapan gazetede çalışan bir kadın gazeteci de her gün metrobüsle iki saat yol giderek gazeteye ulaşıyor. “Gazeteye vardığımda zaten delirmiş gibi oluyorum” diyen genç kadının bu süreçte yaşadığı taciz ve psikolojik şiddet de endişesini büyütüyor. Metrobüsle gidip geldiği için gazeteye özel araçları ve kurumun özel aracıyla gelen üstleri tarafından mikrop muamelesi gördüğünü anlatan kadın gazeteci insan yerine konulmak istiyor…

“Şu an ideal mideal kalmadı bende. Bana deseler ki ‘gel çiftçi ol’ çiftçi olabilirim, şu an o kafadayım. Bu çalıştığım gazetede 2 yıla yakındır çalışıyorum. 10 senedir de bu sektör içindeyim. Pandemiye rağmen çalışıyorum, gidip geliyorum. Bir kere kadın olsun erkek olsun meslek hakikaten bitti, basın diye bir şey kalmadı. Çok küçük bir umudum var. Türkiye yeni bir sürece giriyor. Bu yeni süreçte medya da doğru düzgün bir sürece girer diye umut etmek istiyorum. Ben inanıyorum ki her sektörde kadın olarak çalışmak çok büyük bir sorun. Çok büyük baskılar var. Dersiniz ki medya düzeni daha aydın bir kesimdir, ama burada Türkiye’nin ‘mış’ gibi bir ülke olduğunu görüyorum. Herkes söylediğinin, yaptığının aksini iddia ediyor. Aydınlarla çalışıyorsunuz ama kafa tamamen gericileşmiş, tamamen yobaz. Adamı konuştursan mangalda kül bırakmıyor ama tam tersini icra ediyor. Kadın gazeteci olarak bunlarla çalışırken ne görüyorsun; ben onuncu yıldayım sürekli aynı psikolojiyi yaşıyorum, 7 yaşında tacize uğramış bir çocuk psikolojisi yaşıyorum sürekli. Genci yaşlısı, evlisi bekarı… Bakıyorsun adam 70’ine merdiven dayamış, sana gazetecilikte inanılmaz bir perspektif sunduğunu düşünüyor, çok iyi yerlerde çalışmış yılların gazetecisi, ama tacizi hak görüyor… Amiral gemilerde çalışmışlar, dirsek çürütmüşler, konuşurken seninle aydın gibi konuşuyor ama yaşına bakmadan sürekli seninle bir flörtleşme tarzında. Söylüyorsun, rahatsız olduğunu belirtiyorsun adam da hiç tınlama da yok. Müdür falan da psikolojik bir tacizle, mobbingle bunu yapıyor. Biraz yüz vermiyorsan işi hemen şirretliğe döküyorlar. Sürekli bunun arasında kalıyorsun. Hiçbir şey olmamış gibi çalışacak mısın, para mı kazanacaksın, yoksa köprüden geçerken ayıya dayı mı diyeceksin? Ama bir yerde de senin psikolojin var, nereye kadar dayanacaksın? Bir de senden çok büyük olunca karşındaki kişi daha da miden bulanıyor. Bir süre de reklam bölümünde çalıştım, büyük markaların reklam müdürleri ile yüz yüze geliyorsun… İnanamazsın! Böyle bir markanın reklam müdürünün düştüğü duruma bakar mısın hani diyorsun. Bizim insanımızda hakikaten çok ciddi bir ahlaki çöküntü var. Herkes bir yerden bir şekilde nemalanmaya çalışıyor. Seni elinin altında kullanabileceğini düşünüyor.”

DÜŞÜK ÜCRET, AŞAĞILAYICI TAVIR, TACİZ, MOBBİNG…

“İkincisi, ücretler çok kötü. Şu an açlık düzeyi 3 bine yaklaşmış, senin verdiğin maaş asgari ücret. Burada da sana verdiği maaşla da geçinmenin imkanı yok. Öbür taraftan bakıyorsun adama makam aracıyla geliyor, özel aracıyla geliyor, kendini garantiliyor sana da diyor ki ‘eldivenini tak, maskeni tak öyle metrobüsle gel’. Zaten başka şansım yok, metrobüsle gidiyorum, bari iş yerine gittiğimde biraz saygı görsem, mikrop muamelesi görüyoruz. O kendi özel şoförüyle gelen üst kademe sana böyle biraz öksürünce “Çekil zaten metrobüse biniyorsun, mikrop taşıyorsun” diyor. Çok itici bir tavır. Sorsan ‘şaka yapıyor’, daha iki gün önce bunu yaşadım. ‘Sosyal mesafeyi koru, zaten metrobüse biniyorsun, sosyal mesafeyi korumuyorsun’ diyen adam gazetenin aracıyla gidip geliyor. Ben empati yapıyorum mesela ben bu gazetenin tepesinde olsam ve makam arabasıyla gelsem ben bir muhabire bunu diyemem, yüzüne bakmaya utanırım. O insan bu süreçte ölümü göze alarak metrobüse biniyor, bir de utanmadan mikrop muamelesi yapıyorlar ‘ileri git, buraya gelme’ diye…”

“SANKİ BİZ ERKEKLERLE AYNI KİRAYI VERMİYORUZ, AYNI MARKETE GİTMİYORUZ”

“Erkeklere bir de her zaman daha fazla para veriyorlar. Sanki erkek daha çok çalışıyormuş gibi… Bence biraz bu sektörde bu da var. Erkeklerin ücreti daha üst noktada kalıyor. Ama çalışırken öyle değil. Tasarımda mesela… ‘Erkek bunu yapamaz diye’ kadını çalıştırıyorlar. Örneğin hafta sonu yasağında çalışan tasarım ekibindeki herkes kadındı. Hep bir kayırma var erkek biraz daha fazla yatsın, kadın biraz daha fazla çalışsın ama ücret tarafına bakınca erkeklere daha yüksek. Sanki biz erkeklerle aynı kirayı vermiyoruz, aynı markete gitmiyoruz…”

“65 YAŞ ÜSTÜ ÇALIŞANLARA ‘KOVULDUNUZ’ DEDİ PATRON”

“Korona sürecinde kimi gazeteler evden çalışmaya geçti ama bizde hâlâ devam... Bizim ‘Bunlar da gazete mi’ diye küçümsediğimiz yerde insanlara bakış açısı daha merhametli… Ben çalıştığım kurumun insani bir yer olduğuna inanmıyorum. Ben çalıştığım sürece bir kere temizlendiğini görmedim ofisin. 15 seneden fazla çalışan bir kadın bana ‘Sen yine iyisin ben iki kere falan temizlendiğini gördüm’ diyor. Bir pislik yuvasında çalışıyoruz. Normalde zaten dezenfekteyi problem etmemişler, koronada da böyle bir şeyi problem etmiyorlar. Kendilerini garantiye almışlar, bizi düşünen yok. Ben iki saat gidiş, iki saat geliş yol yapıyorum… Şimdi metrobüse biniyorsun insanlar tedirgin, ‘buraya oturma, şuraya geçme…’ Ben zaten gazeteye vardığımda psikolojik olarak delirmiş geliyorum. Bir de gazetede bu sorunları yaşıyorum. Evde çalışmayı talep edenlerimiz oldu ama yönetim “istifa etsinler” dedi karşılığında. Bizim orada 65 yaş üstü çalışanlar var. Yaş ortalaması 60 falan çalışanların. Bu insanlar risk grubundalar. Ama birkaçı mesela 65 yaş üstüne yasak geldiğinde adamlar haliyle ‘gelemiyoruz’ dediklerinde ortalığı yıktı patron. ‘Kovdum gitti, onlar gelmesinler’ diye duyurdu. Bu kadar keskin hatları olan bir yer. Şartları çok kötü.

Ben tedbirimi alıyorum, yapacak başka bir şey yok kafasındayım, başka türlü de aşamam bu süreci. Asgari ücretle geçim zor, ek iş yapmaya çalışıyorum. Her şey ucu ucuna anca geliyor. Taşınamıyorum iş yerime yakın bir yere mesela, o yüzden günde bu kadar saat yol gidip geliyorum.”

“BURADA ÇÜRÜDÜM”

“Bu sektörde özellikle bekar, ailesi yanında olmayan kadınların çok ciddi sıkıntılar yaşadığını düşüyorum; taciz, psikolojik şiddet baskı bitmiyor. Şu son altı ayda o kadar çok şey yaşadım ki… Medeni görünen, nerelerde çalışmış adam kafasında seninle aşk yaşıyor! Ve bu beni psikolojik olarak çökertti. Genel müdürüm de annemle yaşıt, mide bulandıracak tarzda üzerimde baskı kuruyor. Burada çürüdüm, hem gazeteci olarak hem insani olarak çürüdüm ama ekonomi bu kadar kötüyken, işsizlik varken sabredebildiğim yere kadar sabredeceğim, yerimden kıpırdayamam şu anda.”

TGS: 1 MAYIS’TA SOSYAL MEDYAYI MEYDANLAŞTIRACAĞIZ

TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna da korona sürecinde kadın gazetecilerin yaşadıklarını şöyle özetliyor:
“Evden çalışma sistemine geçen kadın gazetecilerin erkek meslektaşlarına kıyasla daha fazla zorlandığını izliyorum çünkü toplumsal cinsiyet rolleri devam ediyor. Evde ‘kendine ait bir oda’ bulamayan kadın gazeteciler, ev ve çocuk bakımıyla ilgilenirken performanslarını düşürmeden çalışmaya çabalıyor.
Hükümetin baskı politikalarına bakacak olursak… Mart ve nisan aylarında koronavirüs haberi yapan gazetecilere pek çok soruşturma açıldı. Tutuklamalar ve gözaltılar oldu…

Gazeteciler pandemi koşullarında sokağa çıkıp işlerini yapmak zorunda olan meslek gruplarından biri. Gazetelerin editoryal kadrosu evlerden çalışmaya başlamış olsa da muhabirler, foto-muhabirler, kameramanlar her gün sokakta, hastane önlerinden, hastane koridorlarında haber peşinde. Bir de matbaa işlerinin durumu var. Biz TGS olarak bu konuda bir dizi önlem talebinde bulunduk. Vardiyaların yeniden düzenlenmesi, her vardiyanın bir diğeri ile temasının en aza indirilmesi, kronik rahatsızlığı olan ve risk grubundaki tüm çalışanlar ile çocuk, yaşlı ve engelli bakımından sorumlu çalışanların, salgın bitene kadar ücretli izinli sayılması, işe girişlerde işçilerin ateş ölçümü düzenli olarak yapılması, iş yerlerinde her çalışana yetecek kadar maske, eldiven, dezenfektan bulundurulması, yemeklerin kapalı tabldot şeklinde servis edilmesi, servis araçlarının günlük olarak dezenfekte edilmesi gibi. Ancak bazı kurum yönetimleri tarafından önlemlerin gerektiği gibi uygulanmadığı, ciddiye alınmadığı yönünde duyumlar da alıyoruz.

Bu yıl 1 Mayıs’ı olağanüstü koşullar altında kutlayacağız. Muhtemelen bir sokağa çıkma yasağı da ilan edilecek. Sokaklarda, meydanlarda sesimizi duyurmak mümkün olmayacak. Ancak sosyal medyayı meydanlaştıracağız. Öncelikli talebimiz iş güvencesi ve sağlıklı bir ortamda çalışmak için gereken önlemlerin alınması.”

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici: Sanırım koronavirüse yakalandım Medya İsmail Saymaz'dan Atatürk düşmanı Fatih Tezcan'a: Soytarı! Medya Limon Film'in dizisi Savaşçı'nın set ekibi aylardır maaş alamıyor: 'Açız ve borç içindeyiz!' Medya Yandaş yazardan sınırları zorlayan çıkarım: Bu isimler tesadüf mü? Medya