'OHAL'de seçime giren iktidar güçlü olamaz'
CHP İstanbul Milletvekili adayı Özgür Karabat, "OHAL’de seçime giren iktidar güçlü olamaz" dedi.
BUSE İLKİN YERLİ/BİRGÜN- CHP İstanbul 3. Bölge Adayı Mali Müşavir Özgür Karabat, 24 Haziran seçimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Yıllardır sahada, halkla iç içe çalışan bir siyasetçi olarak öncelikle bu seçimde ciddi bir motivasyon farkı olduğunu görüyorum. İnsanlarımız daha umutlu…Görüştüğümüz insanlar tüm olumsuz ekonomik ve siyasal iklime rağmen bu süreçte büyük değişimlerin yaşanacağına tam anlamıyla inanıyorlar” diyen Karabat, “OHAL, muhalefetin seçim çalışmalarını engellemek için keyfi yasakların önünü açarken, iktidara da sınırsız propaganda olanağı tanıyor. Bu durum aslında iktidarın nasıl bir acizlik içinde olduğunu göstermektedir. Olağan koşullarda muhalefetin karşısında çıkamayan bir iktidarın güçlü olduğunu söyleyebilir miyiz?” sorusunu yöneltiyor.
»24 Haziran’a sayılı günler kaldı. İnsanların bu seçimde sandığa gidişindeki motivasyonunun altında hangi temel nedenleri görüyorsunuz? Geçmiş seçimlerle kıyasladığınızda, bu seçimin seçmen açısından nasıl bir farkı çıkıyor?
Yıllardır sahada, halkla iç içe çalışan bir siyasetçi olarak öncelikle bu seçimde ciddi bir motivasyon farkı olduğunu görüyorum. İnsanlarımız daha umutlu… Görüştüğümüz insanlar tüm olumsuz ekonomik ve siyasal iklime rağmen bu süreçte büyük değişimlerin yaşanacağına tam anlamıyla inanıyorlar. İnsanları değişime inandırmak belki de siyasetçilerin en zor sınavıdır. Bu anlamda muhalefet yıllardır başaramadığı bir siyasi atılganlık ve yaratıcılıkla girdi bu seçim sürecine. Kuşkusuz bu motivasyonu hazırlayan süreç birkaç ayla sınırlı değil.
15 yıllık AKP faşizmi ve ona karşı giderek şekillenen, birleşen dinamiklerin varlığı, “Adalet Yürüyüşü” ile ortaya çıkan sinerji, hatta beşinci yıldönümünde olduğumuz Gezi’nin de bunda büyük payı olduğunu düşünüyorum. İktidarın giderek otoriterleşmesi ve inandırıcılığını kaybetmesi karşısında muhalefet cephesinin yıllardır ivme kazanan etkinliği, seçimlerin ilan edilmesiyle birlikte olmazsa olmaz bir iktidar hedefine yöneldi. Seçim ilanından önce belirgin şekilde kendini hissettirmeye başlayan ekonomik kriz, zamlar; OHAL ve KHK düzeni dışında başka türlü yönetemeyen AKP iktidarının yarattığı usanç da düşünüldüğünde, değişim kaçınılmaz oluyor. AKP’ye oy veren kemik bir kitle var, bunu kabul ediyorum, ama unutmamak gerekir ki, insanlar sofrasındaki ekmek eksildiğinde, mevcut eğitim sistemiyle çocukları geleceksizleştirildiğinde AKP’nin kemik kitlesi de sorgulamaya başlayacaktır, ki kanımca şu an o süreç yaşanıyor.
24 Haziran yaşadığımız tüm haksız, hukuksuz, kontrolsüz sürecin bir hesaplaşması olacaktır. Sonuç ne olursa olsun, hiçbir şey bitmeyecek, yani mücadele devam edecek.
»24 Haziran’a bir Cumhurbaşkanı adayı cezaevinde giriyor. Bu ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçim bildirgemizde de ifade ettik. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nun da sürekli vurguladığı gibi ülkemizde yargı artık tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının dahi uygulanmadığı bir çıkmazdayız. Böylesi hukuksuzlukların yaşandığı bir ortamda HDP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olması da ifade ettiğimiz bu garabetlerin doğal bir sonucu.
»İnsanların seçim güvenliğine ilişkin ciddi kaygıları var. Siz bu seçimlerin güvenli bir ortamda yapılacağını düşünüyor musunuz?
Öncelikle OHAL koşullarında seçime gitmek en büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Bu durum aslında iktidarın nasıl bir acizlik içinde olduğunu göstermektedir. AKP, seçim ilanından önce seçime giden yolu kendi açısından çiçeklerle bezedi. Sonucunu kendi lehine güvence altına alacak bir dizi önlem aldı. MHP ile ittifak yaptı. Seçim yasasını değiştirerek şeffaf ve demokratik seçim güvencelerini ortadan kaldırdı. Son darbeyi de can çekişen medyaya vurdu.
Doğan Grubu’nu kendi yandaşlarına devlet bankası kredileriyle peşkeş çektiler. OHAL’in yedinci kez uzatılmasını da bu seçim stratejisine eklemek gerek. Ve arkasından da baskın seçim ilan edildi. Başta kendi seçim bölgemizde büyük bir hazırlığa giriştik. İstanbul İl Başkanımız Dr. Canan Kaftancıoğlu öncülüğünde “Sandık Güvenliği ve Kriz Merkezi” kuruldu. Bu merkezde 163 gönüllümüz sabahtan akşama kadar aktif olarak çalışıyor. Sandık görevlilerin belirlenmesinden seçimde oluşabilecek problemlere müdahale etme noktasında planlamalar yapılıyor. Normalde devleti yönetenlerin asli sorumluluğu olan işleri bizler muhalefet olarak üstlenmiş durumdayız. 200 bin sandıkta sonuçları hızla öğrenmemizi sağlayacak bir sistemi partimizin Bilgi ve İletişim Teknolojileri birimi hayata geçirecek.
Vatandaşlarımızın iradesinin tam anlamıyla sandığa yansıması için gereken tüm önlemleri aldık ve almaya devam ediyoruz. CHP olarak, bizler seçime hazırız!
»Türkiye uzun zamandır adaletten yoksun bir ülke. Ancak bugün AKP’nin seçim vaatlerine baktığımızda, kendilerinin yok ettikleri hak, hukuk, adalet gibi değerleri yeniden getireceklerini vaat ediyorlar. İronik değil mi?
Ülkemizde adaletin durumu ortada. Artık adalet deyince aklımıza düğmesiz cübbelerini iliklemeye çalışan, Cumhurbaşkanı salona girince ayağa kalkan, çay toplayan yüksek yargıçlar geliyor. “Yüksekleri” böyle olunca varın gerisini siz düşünün!
İktidar, siyaset üretemez olduğu için bu değerleri yeniden piyasaya sürmeye başladı. Baktılar ki toplumda bu kavramlara karşı önemli bir hassasiyet ve beklenti var, onlar da yabancısı olsalar da bu kavramlara sığınmak zorunda kaldılar.
AKP, 15 yıldır ülkedeki demokrasi, özgürlük ve adalet namına yaratılmış tüm birikimi yok etti. İsminde adalet olan bu partinin 15 yıllık iktidarın ardından hak, hukuk, adalet vaat etmesi gerçekten trajikomik. AKP Genel Başkanının her zaman yaptığı gibi söylersek: Eeeeyyy AKP yöneticileri madem adalete, hakka, hukuka bu kadar düşkündünüz, 15 yıldır sizi engelleyen mi vardı! Siz ülke demokrasisi adına bir adım attınız da muhalefet önünüze taş mı koydu! Hepimiz bunların cevabını biliyoruz.
»24 Haziran’da CHP’nin adayının seçilmesi durumunda toplumdaki güven ortamını yeniden inşa etmenin yolu nedir?
24 Haziran seçimlerinden büyük bir zaferle çıkacağız; ancak bu her sorunun hemen çözülebileceği anlamına gelmiyor. Ülkede siyaset kurumundan tutun da adalete, eğitime kadar her noktada derin sorunlarla karşı karşıyayız.
Toplumdaki güven ortamı, ekonomiden siyasete, özgürlüklerden hukuka kadar her alanda büyük yaralar almış durumda. Demokrasiyi yeniden inşa etmek ve toplumsal barışı sağlamak en büyük önceliğimiz olacak. Biz OHAL ile yönetilen, gazetecileri cezaevinde olan, eğitimcileri, memurları sorgusuzca işten atılan, çiftçisi kan ağlayan, emeklisi geçinemeyen bir ülke konumuna geldik ne yazık ki! Bugün; Türkiye genç işsizlikte OECD ülkeleri arasında en kötü ülke! Genç işsizlerin sayısı 1 milyonu aştı. Bir ülke düşünün ki gençleri en umutsuz kitleyi oluşturuyor. Gençlere bir gelecek vaadimiz yoksa, bizim de gelecekten beklentimiz olamaz. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Muharrem İnce’nin ilk seçim vaadi de gençlere iş ve güvenli gelecek oldu. Partimiz iktidara gelip Cumhurbaşkanlığı koltuğuna da Muharrem İnce oturduğunda ilk iş olarak adaleti ve eşitliği tesis edeceğiz. Bunu parlamenter demokrasiyi yeniden inşa ederek yapacağız, gelir eşitsizliğini ortadan kaldırarak ve adaleti eski saygınlığına kavuşturarak yapacağız.