'Otoyola pavyon tarifesi!'
İstanbul-İzmir otoyolu açıldı. Tartışmalar ise bitmiyor. Ekonomi yazarı Murat Muratoğlu 89 kilometrelik yol kısalması ile yoldan nasıl 5 saat tasarruf edileceğini sordu. Muratoğlu, "Yola gideceğine, pavyona girsen önüne gelen aynı fatura!" diye yazdı.
İstanbul-İzmir otoyolu açıldı. Tartışmalar ise bitmiyor. Ekonomi yazarı Murat Muratoğlu 89 kilometrelik yol kısalması ile yoldan nasıl 5 saat tasarruf edileceğini sordu. Muratoğlu, "Yola gideceğine, pavyona girsen önüne gelen aynı fatura!" diye yazdı.
Muratoğlu'nun yazısı şöyle;
İstanbul-İzmir otoyolu açıldı, seyahat süresi 8.5 saatten, 3.5 saate indi. Hem de 515 kilometrelik yol, 426 kilometreye düştü. En azından Anadolu Ajansı broşürü, projeyi böyle anlatmayı uygun gördü.
Bu hesaba göre, mesafe 89 kilometre kısalacak ve yol 5 saat azalacak. Bu nasıl hesap? Kim işe alıyor bunları? Bari önce dört işlem testine soksalardı!
★★★
İstanbul-İzmir arası sadece yola ödeyeceğin ücret 256 lira… İzmir'e geldiğinde sağa çek, sigara yak, üstüne rahat bir şeyler al tadında…
Gidiş-dönüş 512 lira… Yola gideceğine, pavyona girsen önüne gelen aynı fatura!
Şirketin biri elini taşın altına koyar, İstanbul-İzmir arası yol yapar, istediği fiyatı da koyar. Eyvallah… Burada garip olan devletin geçiş garantisi vermesi. Yolu yapan şirketlerin milyarları cebe atmasının kesinleşmesi…
★★★
Yıllarca; “Bu vergiler size yol, su, elektrik olarak geri dönecek” denildi. Yol ateş pahası, elektrik ve su her daim paralı.
Fakirler geçmesin, parası olmayan trafikte beklesin! Sahi nereye gidiyor toplanan vergiler?
Maaşlardan vergi ödeniyor, ÖTV, KDV, harç kesiliyor, eldeki arsalar, madenler, akarsular satılıyor ve bütün bunların parasıyla devlet bir köprüyü bile kendi yapamıyor!
★★★
“Merhaba ben İktidara yakın bir firmadanım” diye başlar. “Önce şuraya bir yol, yanına köprü, ötesine tünel yapalım” teklifini getirir.
“Maliyeti hesaplarız, üzerine karımızı da koyarız, ücreti de biz toplarız, olur da kar edemezsek farkı siz Hazine'den tamamlarsınız” cümleleriyle projeyi geliştirir.
“Yalnız, Türk Lirası riskli, dolar üzerinden hesaplayalım da…” diyerek son pürüzler giderilir. Ve açılış günü gelir; “Devletin cebinden kuruş çıkmayacak” denir! Klasiktir.
★★★
Yap-işlet-devret de ana fikir finansmanın ve proje riskinin yüklenicide kalmasıdır. Bugün sistem rant dağıtım organizasyonuna dönüştü. Yol falan yapmıyorlar, bildiğin dükkân açıyorlar.
Kefili devlet olunca projeyi göster krediyi ilk yılları ödemesiz al. Devlet sana, sen kredi taksitine, artan da cebe… İyi de şirket işletirken hani kâr-zarar ortaktı?
★★★
Bu denklemde şirketin zarar etme şansı yok ki! Devlet hem finansmana, hem proje riskine kefil oluyor. Yüklenici risksiz…
Yap, aç, sonraki ihaleye geç… Para zaten akacak! Canı çeken gelsin uçağa, trene binsin ya da arabayla gitsin. İsteyen köprüden geçsin, pahalı bulursa iki saat feribot beklesin, keyfi bilir… O para zaten vergilerden ödenecek!
★★★
Şeffaf değil, adil değil, ekonomik hiç değil… Anlaşma şartlarını bilmiyoruz. “Ticari sır” kapsamında… Türkiye kim bilir yıllık kaç milyar dolarlık taahhüt altında?
Yap-işlet-hüplet-devret denen Türk-AKP kırması modelde elektrik santrali, köprüsü, tüneli, yolu, tren garı, gemi limanı, hava alanı, hastanesi, şehir hamamı, bölge hali bile var. Sonra neden geliyor bu zamlar?