Özdil 'mesleği bırakırım' dedi! 'İddia ediyorum...'
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında 'tek adam' rejimini anlattı.
Yılmaz Özdil, "Ben iddia ediyorum, İsmet Yılmaz'a mesela “ayakta dur” desin, toplantı bitene kadar ayakta durmazsa mesleği bırakırım." dedi.
Özdil'in bugünkü "Yeni devlet sistemi" başlıklı yazısı şöyle:
Asrın liderimiz başbakan oldu, bismillah ilk iş hükümetin yönetim şeklini değiştirdi.
Oval masa kaldırıldı, yerine U şeklinde masa konuldu.
Eskiden bakanlar kurulu toplantısına katılan bakanlar, bakanlıkların önemine göre otururdu. Mesela ulaştırma bakanı başbakana en yakın koltukta otururken, orman bakanına zurnanın son deliği muamelesi yapılırdı, en sondaki koltukta otururdu.
Asrın liderimiz devletin bu şeklini değiştirdi.
Alfabetik düzene geçildi.
Bakanlıklar a'dan z'ye sıralandı.
Adalet bakanı en baş köşeye kurulurken, orman bakanı bi koltuk yana kayarak dış kapının mandalı psikolojisinden kurtuldu, u'laştırma bakanı en faça koltuktan en sona gitti.
Memleketin en önemli meselesi çözülmüştü.
Yalaka medyamız “devlete çeki düzen verildi” diye manşet yaptı, sayın ahalimiz eski Türkiye'nin hükümet modelinden kurtulup, yeni Türkiye'nin hükümet modeline geçtiğimiz için alkışladı.
*
Bakanlar kurulunu düzelten asrın liderimiz, Yüksek Askeri Şura'nın yönetim şeklini değiştirmeye karar verdi.
Eskiden, başbakanla genelkurmay başkanı U şeklindeki masanın en başında yan yana oturur, kuvvet komutanları yan koltuklara sıralanırdı.
U şeklindeki masa U şeklinde kaldı.
Ama… Genelkurmay başkanı başbakanın yanındaki koltuğunu kucakladı, öbür komutanların yanına koydu, genelkurmay başkanı yan tarafa taşınınca, masanın o tarafındaki kuvvet komutanları birer yan koltuğa kaydı, asrın liderimiz masanın başında tek başına kaldı.
Memleketin en önemli meselesi çözülmüştü.
Yalaka medyamız “devlet derlenip toparlandı” diye manşet yaptı, askerliğini onbaşı olarak yapan sayın ahalimiz amiral olmuş kadar gurur duydu.
*
Asrın liderimiz cumhurbaşkanı oldu, bismillah ilk iş Milli Güvenlik Kurulu'nun yönetim şeklini halletmeye karar verdi.
Eskiden, cumhurbaşkanı dikdörtgen masanın en başına oturur, sağ tarafına hükümet, sol tarafına komutanlar dizilirdi, basına poz verirken sinema seyrediyormuş gibi karşılıklı birbirlerine bakarlardı.
Devletin bekası için diktörtgen masa kaldırıldı, yerine oval masa konuldu.
Cumhurbaşkanı en faça yerde kaldı ama, öbürleri karışık kuruşuk oturmaya başladı. Savunma bakanı adalet bakanının yanından kalkıp, karşı tarafa deniz kuvvetleri komutanının yanına geçti, kara kuvvetleri komutanı genelkurmay başkanının yanından kalkıp, karşı tarafa içişleri bakanının yanına oturdu.
Sert mizaçlı dikdörtgen masa yerine daha mülayim hatlara sahip oval masa konulması, devletin zirvesinde daha samimi bi ortam yarattı.
Memleketin en önemli meselesi çözülmüştü.
Yalaka medyamız “devletin zirvesindeki dağınıklığa son verildi” diye manşet yaptı, sayın ahalimizin koltukları kabardı.
*
(Bunları gırgır olsun diye yazdığımı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Lütfen Google'a girip arayın, bu haberlerin hepsinin gerçek olduğunu, bütün medyamızda “müjde” olarak yayınlandığını görürsünüz.)
*
Asrın liderimiz kendisine bin yüz elli küsur odalı saray yaptırdı, bakanlar kurulunu saray'da toplamaya başladı.
Muasır medeniyet seviyesine yükselmemiz için devletin yönetim şeklini yeniden değiştirmekte fayda vardı, devletin şeklini gene değiştirdi.
Sıfır kilometre, hiç kullanılmamış at nalı şeklinde masa konuldu.
Masanın başına gene asrın liderimiz oturdu.
Bakanlar kurulunu bu sefer “çaprazlama” oturttu.
Eskiden alfabetik sırayla yan yana oturan bakanlar, gene alfabetik sırayla ama biri bu tarafta biri karşı tarafta, bi öyle bi böyle yerleştirildiler, aile bakanı adalet bakanının yanından kalktı, karşısına oturdu, çevre bakanı çalışma bakanının yanından kalktı, karşısına oturdu, böyle ne olmuş oldu, devletin seviyesi muasır medeniyet seviyesine yükseltilmiş oldu.
Memleketin en önemli meselesi çözülmüştü.
Yalaka medyamız “devletin zirvesine dünya lideri modeli” diye manşet yaptı, devlet dediğin işte böyle yönetilir diyen sayın ahalimiz kendisiyle onur duydu, kendi kendine onore oldu.
*
Ve şimdi…
Tek adam sistemine geçildi.
*
Asrın liderimiz bismillah ilk iş devletin yönetim şeklini değiştiriyor.
Televizyonlarda şema yayınlanıyor.
Halka içinde halka, daire içinde yarım daire, kırmızı mavi noktalı bakan koltukları, siyah noktalı başkanlıklar, yanlarında pembe noktalı ofisler filan.
Neticede, masanın başında tek başına asrın liderimiz oturuyor.
*
Yeni sistem denilen, budur.
*
Masayı istersen üçgen koy, istersen kare koy, başına tek başına asrın liderimiz oturuyor, gerisine tabure bile versen, itiraz edilmiyor, sistem budur.
*
Ben iddia ediyorum, İsmet Yılmaz'a mesela “ayakta dur” desin, toplantı bitene kadar ayakta durmazsa mesleği bırakırım.
Bekir Bozdağ'a uzan şöyle halıya desin, uzanır, yüzükoyun dön desin, yüzükoyun döner, kulaç at desin, kulaç atar.
Tarım bakanına türkü oku dese, okur.
Binali beye amuda kalk desin, kalkar.
Deniz otobüsleri müdürü ol diyor, oluyor, ulaştırma bakanı ol diyor, oluyor, sen şimdi milletvekili olma diyor, olmuyor, şimdi sen git İzmir'den belediye başkanı adayı ol diyor, oluyor, Akp genel başkanı ol diyor, oluyor, başbakan ol diyor, oluyor, sen şimdi başbakanlığı lağvet diyor, lağvediyor.
Bin Ali deyince, biniyor, in Ali deyince, iniyor.
Amuda kalk dese, niye kalkmasın?
Ofis müdürlüklerinin yanına oturttuğu genelkurmay başkanı Hulusi beye “sen bundan sonra diyanet işleri başkanısın” dese, Hulusi bey “euzübillahi mineşeytaniracim” diye başlamaz mı?
Mit müsteşarı milletvekili olmak istedi, olma dedi, olmadı, git meteoroloji genel müdürü ol dese, olmaz mı?
*
Tek adam rejimi…
Hiç adam rejimidir.
*
Memleketin tek adama bırakılması, etrafta başka adam olmadığının itirafıdır. Çünkü birisinin “tek” olabilmesi için, gerisinin “hiç” olması gerekir.
*
“Tek adam”ın tehlikelerinden konuşuyoruz ama, aslında “hiç adam” çok daha büyük tehlikedir.
*
Mustafa Kemal Atatürk bu çok daha büyük tehlikeyi şöyle tarif etmiştir: “Bir adam ki, büyük olmaktan bahseder, benim hoşuma gitmez. Bir adam ki, memleketi kurtarmak için evvela büyük adam lazımdır der, ve bunun için kendisine bir örnek seçip, onun gibi olmayınca memleketin kurtulamayacağı kanaatinde bulunur… Bu, adam değildir.”
*
Tek adam'ın ne demek olduğunu sayın ahalimize anlattık, dinlemedi.
Hiç adam'ın ne demek olduğunu, hatta tek adam'ın bile başına neler açacağını, sayın ahalimiz ağır ağır çok ağır bedellerle öğrenecektir.