Partili yoldaşları Behice Boran’ı andı: ‘Toplumsal dönüşüm mücadelesi, onun yaşam tarzının ifadesiydi’

Abone ol

TİP'in unutulmaz Genel Başkanı Behice Boran, ölümünün 35. Yıldönümünde mezarı başında yoldaşları tarafından anıldı. Anmada “Boran'ın aydın birikimiyle, militanlığıyla toplumsal dönüşüm mücadelesi, onun doğal bir parçası olarak yaşam tarzıydı" denildi.

GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Behice Boran, ölümünün 35. yıldönümünde, İstanbul’da, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabristan başında yoldaşları tarafından anıldı.

İlk konuşmayı Gezi davasında tutuklanan Can Atalay'ın babası Mustafa Atalay yaptı.

Anmadaki basın açıklamasını Günseli Andaç Atalay okudu. Açıklamada, Atalay’ın Behice Boran'ın kendisine ait belgelerden derlemiş olduğu "Mektuplar, Günlükler, Şiirler, Bir Hikâye" kitabından da söz edildi.

Açıklamada şunlar söylenildi:

“Sevgili Başkanım Behice Boran ve sevgili Behice Boran dostları,

Dün 8 Ekim 2022'ydi Bahçelievler'de hunharca katledilen, Türkiye'nin aydınlık geleceği için mücadelede yoldaşlarımız olan, sevgili arkadaşlarımızı, yedi fidanımızı mezarları başında andık. Hepsinin anısı bol olsun, hiçbiri unutulmadı unutulmayacak.

Bugün Sevgili Genel Başkanımız Behice Boran'ı kaybedişimizin 35. Yılında yine onu anmak ve saygılarımızı sunmak için mezarı başında bir aradayız.

Sevgili dostlar, 2020 yılında, Behice Boran'ın kendisine ait belgelerden derlediğimiz "Mektuplar, Günlükler, Şiirler, Bir Hikâye" kitabını yayınladı. Bu yıl da Behice Boran'ı kaybedişimizin 5. Yılında yapılan "mezar başı anması". "Tanıyanların Gözüyle Behice Boran" başlıklı toplantılarda ve 10. Yılında yapılan "Düşündüğü Gibi Yaşayan Yaşadığı Gibi Düşünen Bir İnsan" başlıklı toplantıda konuşmacı olarak yer alan her biri demokrasi mücadelesine ve sosyalist harekete emek vermiş aydınlarımızın Boran hakkında yaptıkları serinkanlı, abartısız, hakkını vermeye çalışan içten değerlendirmelerinin yer aldığı bir kitap daha yayınlıyoruz. Bu çalışmaya da katkı da bulunma olanağına sahip olduğum için onur ve mutluluk duydum.

Bu çalışmayı toparlarken yaptığım okumalar sırasında söylenenlerin bir bölümünün tanığı olduğum için de sevinç duydum.

Partili yoldaşlarım ve benim de tanık olduğumuz gibi, Boran'ın aydın birikimiyle, militanlığıyla toplumsal dönüşüm mücadelesi, onun doğal bir parçası olarak yaşam tarzının ifadesiydi. Sadun Aren yoldaşımızın sözleriyle; 'Behice Hanım ve onun gibiler, biraz da bunları kendi içlerinden geldiği için yaparlar: yoksa bir vazife ifa etmek için yapmazlar.'

Evet Behice Boran bir bilim insanı olarak, bir aydın olarak, bir yurttaş olarak mücadelesiyle dünyaya ve ülkesine bakışının sonuçlarına karşı duyduğu aydınlık bir Türkiye için toplumsal sorumluluğun gereğini yerine getiriyordu, doğal bir vazife yapıyordu. Uğur Mumcu'nun, bu mücadelede tuttuğu yolun gereklerini eksiksiz yapan bir insan olarak "Behice Boran'a saygı duymayan bir tek insana rastlamam. Görüş ayrılıkları olabilir ama bir direnç ve kararlılık insanıdır" sözleri yine hepimizin duygularına bu anlamda tercüman oluyor. Bu mücadelesi uğruna baskılara karşı direndi, hapis yattı, sürgüne gitti ve sürgünde yaşamını yitirdi. Ne için? Ülkesinin özgür, Ülkesinin insanlarının yaşamlarının özgür, eşit, sömürülmeyen yurttaşlar olması için. On binlerce insan onu son yolculuğunda uğurladılar.

FİKRE BAĞLILIK, ÖZGÜVEN VE MİLİTAN İNANCI

Yıl 1997, okuyacağınız gibi, Şerafettin Can Atalay da üniversite öğrencisiyken, hayatın bütününe dair olması gereken aydın tavrını, açık bir biçimde gördüğü Behice Boran'ın şahsında örnekliyordu.

Sevgili Başkanım, 22 yaşında bir genç üniversiteli için ilham kaynağıydın. 10. Yıl anma toplantısında seni şöyle anlatıyordu:

'Behice Boran'ın kişiliğini belirleyen dört unsur var. Fikre bağlılık, fikri savunmada özgüven. Örgütlü mücadelenin dinamikliğine inanç. Bunların hepsi kadar önemsediğim militanlığı.'

Yıl 2013, "kendisine ait olmayan ancak kentte yaşayan herkese ait bir parka sahip çıkıyordu bir avuç insan..." diyor Can Atalay ve "...ağaca sarılıyor, çadır kuruyor, müştereğimiz olanı savunuyor, müşterek geleceğimiz için direniyordu. İşte çok fazla ilgilenmese de toplumun önünde süren bu kadar "ak" bir direnişe insafsızca yapılan müdahale infiale neden oldu. "ağaca sarılan genç" kendisi için değil müştereğimiz için oradaydı bütün memleket bunu gördü. Kendi malını değil, bir ağacı savunan gencin müşterek geleceğimize sarıldığı idrak edildiği için ona uygulanan polis şiddeti bu kadar farklı kesimin; tüm memleketin damarına bastı. Geniş toplumsal kesimler yalnızca bir zorda kalmışın imdadına koşmadı. Gezicilerin taşıdığı içsel değerlere, "aşağıdan", "özgürlükçü", "itirazı olan herkese açık" mücadele tarzına saygı duyduğu için de alanlara çıktı..." diye devam ediyor.

ANMADA “GEZİ’Yİ SAVUNUYORUZ” DENDİ

Farklı görüşten milyonlarca insanın tüm ülkede meydanlara çıktığı, omuz omuza durduğu Gezi Direnişini mahkûm etmek için yedi arkadaşımızı mahkûm ettiler. Olmayan delillerle ağırlaştırılmış müebbet hapislere ve onlarca yıl cezalara hükmettiler.

Neden? Talanlarına ve yağmalarına devam edebilmek için hukukun ve denetimin olmasını istemiyorlar. Demokrasiyi seçimle, sandıkla eşitlemek istiyorlar. Beş yılda bir oyunu ver ve sus, konuşma, karışma diyorlar. En önemlisi karşı çıkış, itiraz, direniş istemiyorlar. Denetim olmasın, direniş olmasın özetçe demokrasi olmasın istiyorlar. Mümkün mü? Elbette değil çünkü bugün de senin gibi direnenler var. Geziciler var, Silivri Cezaevinde onlar adına dimdik durarak ağır yükü taşıyanlar var. Yıl 2022, işte bunlar için yedi arkadaşımızı mahkûm ettiler. Senin önünde "Gezi'ye Özgürlük", Gezi'yi savunuyoruz" diyoruz. Can'da, bizler de sana saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz."

Kızını okula bırakan kaptana silahlı saldırı Güncel KPSS ön lisans sınavı soru ve cevapları yayımlandı Güncel Hızlı tren hattından 20 ton demir çalındı Güncel CİMER açıkladı: Emniyet amiri Hanifi Zengin hakkında yeni gelişme Güncel