Prof. Dr. Kantarcı'dan çarpıcı uyarı: Salda’nın büyüleyici beyaz halkası ölüm tozuna dönüştü!
Prof. Dr. Doğan Kantarcı’dan tahrip edilen Salda Gölü’nün kumulları hakkında çarpıcı uyarı geldi. Kantarcı, “Huntit minerali kum değildir. Çok ince toza dönüşerek solunum yollarında, akciğerde alveollerde birikip zarar verebilir…” dedi.
Millet Bahçesi projesiyle gündemde olan Salda Gölü kıyısındaki kumulların iş makineleriyle tahrip edilmesinin ardından konuyla ilgili bir rapor hazırlayan Prof. Dr. Doğan Kantarcı, eski göl tabanı olan alandaki beyaz yapının hidromanyezitlerin kurumasıyla oluşan huntit minerali olduğuna dikkat çekti.
Gazeteci Yusuf Yavuz'a açıklama yapan Kantarcı, “Huntit minerali kum değildir. Kum yerine de kullanılamaz. Yürüyüş yolu yapılacağı söylenmiştir. Ayakkabı ile basıldığında dahi zamanla ufalanır.
Çok ince toza dönüşen huntit minerali solunum yollarında, akciğerde alveollerde birikip zarar verebilir. Çapı 2,5 µm’den küçük tanecikler akciğerden kana karışıp, kılcal damarlar ile beyne kadar ulaşabilmektedirler. Bu kadar ince toz haline gelebilen huntit mineralini kepçe ile kazımak, yığmak, yüklemek ve de üstünde kamyon dolaştırmak önemli miktarda çok ince toz oluşumuna ve tozamaya sebep olur. Huntit mineralini yol yapımı veya kaplaması olarak kullanmak oradan geçen insanlar için tehlikelidir. Üstü açılan ve kazılıp, ezilen, ince toza dönüştürülen huntit minerali Salda köylüleri ve hayvanları için de tehlikelidir” uyarısında bulundu.
Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü kıyısında 13 Nisan’da ortaya çıkan iş makineli kumul tahribatı büyük tepki çekmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Burdur Valiliği, olayın ortaya çıkmasının ardından yaptıkları açıklamada, tahribatın yüklenici firma tarafından yapıldığı belirtilerek konuyla ilgili soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
PROF. DR. DOĞAN KANTARCI’DAN ÇARPICI SALDA GÖLÜ RAPORU
Ancak Salda Gölü kıyısındaki beyaz kumulların görenleri büyüleyen güzelliğinin yanında dikkatli kullanılmadığı durumlarda ölümcül sağlık sorunlarına yol açabileceği de ortaya çıktı.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, olayın ardından hazırladığı raporda çarpıcı tespitlere yer verdi. 184 metre derinliğe sahip olan Salda Gölünün iklim değişikliğine bağlı kuraklık nedeniyle 3-4 metre çekilerek yüzeyinin küçüldüğünü belirten Kantarcı, 1955 yılında yapılan ölçümlerde 1140 metrede olan göl yüzeyinin, 2011 yılında 1136 metreye gerilediğini kaydetti. Aradaki farkın 60 yıllık süre içinde yaşanan yeraltı suyu kullanımı ve buharlaşmanın etkisi olduğunu dile getiren Kantarcı, Salda Gölünü besleyen derelere yapılan göletleri de daha sonraki yıllarda su seviyesine etki ettiğini belirtti.
GÖL ÇEKİLİNCE HUNTİT ADI VERİLEN MİNERAL ORTAYA ÇIKIYOR
Salda Gölü’nün suyunun kalsiyumbikarbonat, magnezyumbikarbonat ve sodyumbikarbonat içerdiğinin altını çizen Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı, raporunda gölün bu nedenle alkalin olduğunu belirterek, “Sığ suda bu tuzlar önce hidro-manyezit halinde çökelmekte, giderek su kaybedip, huntit mineraline dönüşmektedirler. Bu mineraller sanayide ısı yalıtımında kullanılmaktadır. Salda Gölü üzerindeki maden ruhsatlarının amacı da bu mineraller olmalıdır” ifadelerine yer verdi.
‘BU MİNERAL KUM DEĞİLDİR, KUM YERİNE KULLANILAMAZ’
Gölün alçalmasıyla birlikte tabanına çökelen hidromagnezitin kuruyarak huntit mineraline dönüştüğü bilgisini veren Kantarcı, “Bu mineral kum değildir. Kum yerine de kullanılamaz. Salda Gölü kıyısına ‘Millet Bahçesi’ adı altında bir turistik tesis yapılmak isteniyor. Bu tesisin alt yapısı için eski göl tabanını kazıp tahrip etmişlerdir. Göl ve çevresindeki kıyı kuşağı ve eski göl tabanı dünya çapında değerli bir jeoloji harikasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Salda Gölü kıyısında yapımına başlanan ve iki bölgede projelendirilen Millet Bahçesi’nin canlandırması.
BU KADAR DEĞERLİ OLAN GÖLÜN KIYISINA HİÇ BİR TESİS YAPILMAMALI
Salda Gölü gibi ipliğimsi yosunların (Cyanobakterler vb.) üstüne hidromagnezit çökelmesi ve organomineral oluşumlarının dünyada nadir alanlarda bulunduğunun altını çizen Kantarcı, “Bu kadar değerli bir tabiat harikası ekosistemin çevresi ile birlikte mutlak olarak korunması, kirletilmemesi, kıyılarına hiçbir tesis yapılmaması gerekmektedir. Göl ve kıyıları sadece karşıdan ‘Dünyanın 7 harikasından biri’ olarak seyredilip, resim çekilecek turistik bir alan olarak kullanılabilir” ifadelerini kullandı.
‘140 DEKARLIK MİLLET BAHÇESİ HANGİ İHTİYACI KARŞILAYACAK?’
Değerlendirmesinde, kırsal bir bölgede yer alan Salda Gölü’nde 140 bin metrekarelik Millet Bahçesi yapmanın nasıl bir ihtiyacı karşılayacağını sorgulayan Kantarcı, raporunda şu bilgilere yer verdi: “Bu alan, ihaleye konu edilen alandır. Gerçekte tasarım-I ile tasarım-II alanı toplam 158000 m² (15,8 ha) alanı kapsamaktadır (Emsal % 5 için inşaat alanı 7900 m²). Millet Bahçesi veya benzeri park ve yeşil alanlar betonlaşmış kentlerde yaşayan halkın ihtiyaçlarını karşılamak için düşünülebilir. Projeye göre burada yapılacak olan tesisler; Çadırlı kamping alanları (Proje tadilatında iptal edildi), karavan alanları, bungalovlar, kafe veya kafeler (Cafe-bar gibi), pastane, lokanta, çay bahçesi ve mekânı, mutfak veya kamping alanına hizmet verecek mutfaklar, soyunma kabinleri, fosseptikli helalar, duşlar, oturma alanları, çatılı ve çatısız piknik masaları, mescit, büfe, öteberi satan dükkânlar, sergi yerleri, otopark, yönetim binası, giriş-çıkış kontrol barakası (Veya barakaları) vd. olarak sıralanmıştır. Bu tesislerden çatı altında kapalı olanların 28100 m² alanı kaplayacağı belirtilmiştir.
‘PROJEDE İNSAN SAYISININ YARATACAĞI KİRLİLİK HAFİFE ALINMIŞ’
Bir yandan ‘Özel Çevre Koruma Alanı’ ilân edilmiş ve ‘Ekolojik bakımdan çok hassas’ olan bir doğal ve kırsal arazi ile Salda Gölü kıyısında bu kadar yoğun yapılaşmayı öngören proje ile ‘Millet Bahçesi’ adı altındaki girişim yadırganmıştır. Yapılar kazıklar üstüne oturtulacak, ahşap olarak yapılacaktır. Ahşap kazıkların kısa zamanda nem ve mantarlar ile çürüyeceği düşünülmemiş veya gizlenmiştir. Kazıkların demir olması da devamlı bir bakımı gerektirir. Kazıklı yapının tabanı beton olacak mıdır? Eğer bu tesisler Salda Gölü kıyısına kurulursa ve de yaz ayları boyunca her hafta kamp alanına gelecek insan sayısı, hafta sonları tesislere gelecek insan sayısı on binlere ulaşır. Salda Gölü kıyısında böyle bir tesise gelecek insan sayısının 4-5 aylık yaz döneminde 400-500 bin kişiye ulaşması beklenir. (2019’da 1.4 milyon) Bu kadar insanın yemesi, içmesi, duş suyu, dışkısı, dolaşıp, gezinmesi, göle girip, terini, güneş yağını ve hatta çişini suya bırakması miktar ve çeşitlilik itibariyle çok kapsamlı kirliliğe yol açar. Projeyi yapanlar insan sayısını ve yaratacağı kirliliğin kara ve su ekosisteminde yapacağı etkiyi hesaplamamış veya hafife almış görünmektedirler.”
‘MİLLET BAHÇESİNİN GETİRİSİ EKOLOJİK MALİYETİ KARŞILAYACAK MI?’
Salda Gölü ve çevresinin doğal sit alanı olmasının yanında uluslararası sözleşmelere de konu edildiğini vurgulayan Kantarcı, “Ayrıca dünyada pek az yerde ve Salda Gölü sularında yaşayan, fotosentez yapan ve oksijen üreten tek hücreli Siyanobakterler (Cyanobacteria) (mavi-yeşil alg olarak da isimlendirilirler) ve bunların ipliğimsi yapıları üstüne çökelen CaCO₃ ve MgCO₃ jelleri ile taneciklerini tutarak oluşturduğu organo-mineral taşlar (Stromatolitler) yok olursa, ‘Millet Bahçesi’ tesislerinin geliri bu yok oluşu (Ekolojik maliyet) karşılayabilecek midir?” ifadelerini kullandı.
GÖRENLERİ BÜYÜLEYEN BEYAZ KUMSAL ÖLÜM TOZUNA DÖNÜŞEBİLİR
Gölün çekilmesiyle eski tabanının yüzeye çıktığını dile getiren Kantarcı, şunları kaydetti:
“Salda Deresi ağzındaki Karakova Sazlığının göl tarafındaki bölümü de gölün eski tabanıdır. Burası bir ‘Huntit minerali yatağı’ durumundadır. Huntit, ısıya karşı yalıtım ve yangına karşı dayanıklı kumaş yapımında kullanılmakta olup, ihraç edilen bir mineraldir. Arazide kazılan materyal, kamyonlar ile ‘Millet Bahçesi’ yapılmak istenen yere taşınıp, yığılmıştır. Bu materyalin yürüyüş yolu yapımında kum olarak kullanılacağı bildirilmiştir. Huntit bir organomineraldir. Kum değildir. Üstünde ayakkabı ile basılarak yüründüğünde zamanla ezilip, ufalanıp, çok ince toza dönüşür. Ama yol malzemesi olarak kullanılmıştır. Bu yoldan geçen ve geçecek olan araçların sürücüleri ve halk ince tozu akciğerlerine alınca ne olacağını da iyi düşünmek gerekir. Konu çok ciddi bir sağlık sorunu olduğu kadar sağlık ile ilgili hukuki bir sorun olarak ta ortadadır. Yola serilen huntit mineralinin oradan hemen kazınıp, kaldırılması gerekir. Kazılıp üstü açılan alanda da kepçe ve kamyon dolaşımı ile önemli miktarda huntit minerali tozu oluşmuştur. Bu tozun da çevrede yaşayanlara ve yaz boyunca yöreye gelecek insanlara etkisi yetkililerce iyi değerlendirilmelidir. Kazılan alan jeolojik bakımdan çok değerli ‘Dünya harikası’ bir oluşumdur.