Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: Enkazda yaşamın sırrı, su kaybını minimumda tutmak
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, depremde enkaz altında su kaybını minimum seviyede tutmanın çok önemli olduğunu söyledi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, depremde enkaz altında su kaybını minimum seviyede tutmanın çok önemli olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ceyhan, 3 yaşındaki Elif Perinçek'in 65 saat, Ayda Gezgin'in 91 saat sonra yaralı kurtarılmalarını da böyle düşünmek gerektiğine dikkat çekerek, "Çünkü ortam çok sıcak değil, terleme ile sıvı kaybı az, hareket de etmediği için farkına varmadan kaybettiği su miktarı minimumdur. Böyle durumlarda kişinin susuzluğa dayanabildiği gösterilmiş" dedi.
Prof. Dr. Ceyhan, insan vücudunun aç kalmaya daha dayanıklı olduğunu, susuz kalmaya ise daha dayanıksız olduğuna dikkat çekerek, "Vücut enerji depolar; ama su depolamaz. Açlık o kadar sürede çok büyük problem almaz; çünkü bir insan hiç hareket etmiyorsa ve ortam da çok sıcak değilse yaklaşık 3 hafta açlığa dayanır. Vücutta depolanan yağı, proteini kullanır; zayıflar, kilo verir; ama hayati organlarına çok önemli etki etmeden dayanabilir. Susuzluk daha kısa süre dayanılan bir şey. Yetişkin insanın vücudunun yüzde 60 kadarı, küçük çocuklarda yüzde 70 kadarı sudur" diye konuştu.
"Ölüm çizgisi yüzde 10"
Prof. Dr. Ceyhan, çocukların susuzluğa dayanma kapasitesinin yetişkinlere oranla daha yüksek olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Vücuttaki su ihtiyacı harcadığı ya da kaybettiği su ile ilgilidir. Su kaybını minimum seviyede tutarsanız ki Elif'in, Ayda'nın durumunu böyle düşünmek lazım; çünkü ortam çok sıcak değil, terleme ile sıvı kaybı az, hareket de etmediği için farkına varmadan kaybettiği su miktarı minimum. Böyle durumlarda kişinin 3 güne kadar susuzluğa dayanabildiği gösterilmiş. Elif'in çıkarıldığı zamanı düşünürseniz bu zamanlar içerisine giriyor. Ortam çok önemli; çok sıcak bir ortamda ve aktivite içerisindeyseniz bu dayanıklılık zamanı azalır, 2 güne düşer. Bir insanın 'ölüm çizgisi' dediğimiz su kaybı miktarı vücudundaki suyun yüzde 10'u kadardır. Elif'in vücuduna göre hesaplarsanız yaklaşık 2 litre falan ciddi bir kayıp oranıdır. Hareketsiz, ortam serin, su kaybı yok, terleme yok öyle bir ortamda daha fazla dayanır. Susuz kalmanın ilk belirtilerinden biri halsizlik, uyku hali, bu da uyumaya sevk eder. Biraz da çocuk olmasının özelliği bu, yetişkin bir insan o gerginlik, korku içinde daha zor uyur. Çocuklar daha kolay adapte olur."
Prof. Dr. Ceyhan, özellikle çocukların bu gibi travmalardan derinden etkilendiğini, bu yüzden mutlaka psikolojik destek gerektiğini; ama diğer taraftan çocukların bu gibi travmalara yetişkinlerden daha dayanıklı olduğunu, bir süre sonra normal ortama alışmalarının yetişkinlerden daha kolay olduğunu kaydetti.
"Kendi çabaları ile bir şeyler yaparak kurtulmaya çalışmak bazen daha kötü sonuçlanır"
Olası bir depremde enkaz altında kalan kişilerin yoğunlaşarak doğru düşünme kapasitelerini korumaları gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ceyhan, "O ilk anlar çok önemlidir. Eğer ulaşabiliyorlarsa sert, dayanıklı bir cisim varsa onların altına girerek kendilerini koruma altına almaları lazım. Ulaşabilecekleri su kaynağı varsa su içebilirler; ama yoksa en güvenilir yerde kurtarılmayı beklemeleri lazım. Kendi çabaları ile bir şeyler yaparak kurtulmaya çalışmak bazen daha kötü sonuçlanır, daha tehlikeli bölgeye girebilirler. Şunu bilmeleri yeterli; açlık onlar için problem olmayacaktır. Vücutları susuzluğa da bahsettiğim şartlar içinde dayanır. Telaşa kapılıp, 'susuz kalırsam öleceğim' diye bir düşüncenin içine girmemeleri lazım" dedi. (DHA)