Prof. Dr. Yeşildere: Üniversite yukarıdan kontrol edilemez
Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ‘üniversite fikrinin’ aşağıdan yukarıya tartışılması gerektiğini söyledi. Yeşildere, yukarıdan üniversitenin kontrol edilemeyeceğini aktardı.
Akademide yaşanan sorunlara ilişkin BirGün’ün sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ‘üniversite fikrinin’ aşağıdan yukarıya tartışılması gerektiğini söyledi. Yeşildere, yukarıdan üniversitenin kontrol edilemeyeceğini aktardı.
Pandemiden en çok etkilenen alanlardan birisi eğitim oldu. Bu dönemde hem Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda hem de üniversitelerde öğrenciler ve eğitim emekçileri ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldı. Vize döneminin başlamasıyla birlikte geçen sene olduğu gibi üniversitelerde kamera ve mikrofon zorunluluğu getirilmeye başlandı.
Ayrıca akademinin halihazırda var olan problemleri de bu dönemde devam etti. Liyakatsiz yöneticiler ve vakıf üniversitelerinde akademisyenlerin yaşadığı sorunlar daha da arttı.
Bütün bu sorunları eski Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere BirGün’e değerlendirdi. Siyasal iktidardan bağımsız ‘üniversite fikrinin’ aşağıdan yukarıya tartışılması gerektiğini ifade eden Yeşildere, “Bugün AKP iktidarı üniversiteleri istediği gibi yönlendirebiliyor. Tepeden idare ediyor” dedi.
► Pandemide YÖK nasıl bir sınav verdi?
YÖK işlevini tamamen yitirmiş durumda. Üniversitenin en önemli kriteri fikirlerin özgürce tartışıldığı ortamlar olmasıdır. YÖK’te bile bu yok. Rektörler, dekanlar atanmış. Üniversite sistemleri çökmüş durumdayken YÖK’ten bir şey bekleyemiyoruz. YÖK, pandemi dönemindeki sınavdan da kaldı. Koronavirüs sürecinde yatay geçiş meselesi bile YÖK’ün iflasının göstergesidir. YÖK’ün iflas ettiğinin bir göstergesi de bu yatay geçişlerde oldu. Bütün zengin çocukları kriterlere bakılmadan Türkiye’deki üniversitelere kaydını yaptırdı. Hukuk, tıp, diş hekimliği fakültesi gibi kota olan bölümlere öğrenciler girdi. Bu büyük bir haksızlık. Burada YÖK’ün sorgulanması gerekiyor. Daha önce yabancı dil sınavlarında da yaptı. Burada da akademik yükseltmelere izin verdi. 1980 Askeri Darbesi’nin ürünü olan YÖK sisteminin giderek siyasi bir vesayet altına girdiğini görüyoruz. Akademik özgürlüklerin, demokratik, özerk bir üniversite modelinin Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Bugün AKP iktidarı üniversiteleri istediği gibi yönlendirebiliyor. Tepeden idare ediyor.
► Vizelerde geçen yıl olduğu gibi kamera ve mikrofon zorunluluğu getiren üniversiteler var. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
Eşitsizlik aynı şekilde uzaktan eğitim sisteminde de devam ediyor. Öğrencileri gözetleyerek hele de pozitif bilimlerde sınav yapılamayacağını hepimiz biliyoruz. Siz ne kadar kamera da koysanız kopya ihtimalini kaldıramazsınız. Bu aşamada yüz yüze eğitim de zor. Bu tip uygulamalar da ‘sınav yaptık’ demek amacıyla yapılmaktadır. Proje ödevleri verilerek her öğrenciye farklı konular verilebilir. Çocuk o konuyu araştırır, kütüphaneye gider, literatüre bakar. Daha sonra gelip size sunum yapar. Bunu rahatlıkla sosyal bilimlerde ve pozitif bilimlerde yapabilirsiniz. En azından spesifik bir konuda çocuğun gelişmesini sağlayabilirsiniz. Diğer türlü sınav sadece göstermelik olarak yapılmaktadır. Zaten bireylerin özgürlükleri kalmadı, bu şekilde öğrencinin evine kadar kameranın getirilmesi insan haklarına aykırı. Dolayısıyla bu sistem kabul edilebilir değil. Her öğrenciye ödevler verilmesi, bu ödevler üzerinden tartışmalar yapılmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum.
► Akademinin en önemli sorunlarından biri liyakat. 15 Temmuz’dan sonra başlayan dekan vekilliği uygulaması hâlâ devam ediyor. Ne düşünüyorsunuz?
Birçok tıp fakültesinde öğretim görevlisi yok. O fakülteye hukuk fakültesindeki profesör dekan olmak zorunda. Bu şekilde atıyorlar. Bir üniversite açılması, bunların kriterleri varken hocası olmayan fakültelere öğrenci aldılar. Bu asla olmaması gereken bir konu. YÖK ne yapacağını şaşırmış durumda. Öğretim üyesi sayısı çok az. Dünyada bir profesöre düşen öğrenci sayısı 14 iken, bizde 17 ile 350 arasında değişiyor. Böyle bir yerde nitelikli eğitim-öğretim yapılamayacağını herkes bilir. Yukarıdan üniversite kontrol edilemez. Üniversitenin özerk, demokratik ve özgürce bilim üretecek bir yapıya kavuşması için kendi sistemini kendi kurmalıdır. Bu da bugünkü şartlarda
Vakıf üniversiteleri bilim üretmiyor
► YÖK’ün vakıf üniversiteleriyle kamu üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin eşit ücrete çalışmasına yönelik bir yazısı oldu. Bu yazının ardından vakıf üniversitelerinde adeta kıyamet koptu. Vakıf üniversitelerinde akademisyenlerin yaşadığı sorunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Vakıf üniversiteleri kurulduğu günden bugüne kâr amacıyla hareket ediyor. Ucuz emekle eğitim-öğretim sürdürmeye çalışıyor. Yazın öğretim görevlilerinin sosyal güvencelerini dahi yatırmayan üniversiteler var. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan bir yapı. YÖK genelgeyi çıkarıyor ama işten çıkarmaları önleyemiyor. Dolayısıyla almış olduğu kararın hiçbir önemi olmuyor. Aymazlık bu üniversitelerde devam ediyor. Tamamen ticari amaçlarla kurulan bu üniversitelerin bilim ve liyakatle alakası yok. Yüksekokul gibi eğitim yapıyorlar, herhangi bir bilim üretmiyorlar. Kriterlere uymayanların kapatılması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir durumda da yüzde 80’i kapatılır zaten.