RSF Temsilcisi Önderoğlu: Rusya kamuoyunun gözlerini bağlamaya çalışıyor

Abone ol

Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde yeniden gündeme gelen; basın özgürlüğünde uygulanan baskıların geldiği boyutu Gerçek Gündem'e anlattı.

GERÇEK GÜNDEM - MERVE ÇOBAN /

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Luhansk ve Donetsk'in bağımsızlığını tanımasının ardından Ukrayna'ya yönelik başlattığı askeri harekatın 23'üncü gününde.

İşgal sonucunda karşılaşılan sivil dram dünyanın gözünün önünde sürerken bölgedeki gazetecilerin karşılaştığı saldırılar savaşın diğer bir boyutunu gösterdi. Sınır Tanımayan Gazeteciler'in (RSF) tespitine göre Rusya Silahlı Kuvvetleri'nin kasıtlı saldırılarında 2 gazeteci hayatını kaybederken 3 gazeteci de ağır yaralandı. RSF tarafından yapılan açıklamaya göre en az 8 gazeteci ya da medya ekibi kasıtlı olarak hedef alındı.

Öte yandan RSF tarafından uluslararası kamuoyuna yapılan bilgilendirmelerde tam olarak doğrulatılamayan ancak Rus güçlerinden geldiği yönünde sağlam nedenler bulunan başka saldırılar olduğuna da dikkat çekildi. Rusya Ukrayna'daki radyo ve televizyon kulelerine de saldırıda bulunmuştu.

RSF, televizyon kulelerinin vurulmasının ardından gazetecilerin de Rus güçleri tarafından hedef alınmasını ikinci bir başvuru ile Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (ICC) taşıdı.

“GAZETECİLERİ HEDEF ALMAK SİVİLLERİ HEDEF ALMAK GİBİ SAVAŞ SUÇU”

Ukrayna'nın Rusya'yı işgali ile birlikte gazetecilere yönelik gerçekleştirilen, yeniden dünya gündemine oturan saldırıları, basın özgürlüğünün kısıtlanmasını Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile konuştuk.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sürecinde çok sayıda gazeteci hedef alındı. Sınır Tanımayan Gazeteciler süreci Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıdı. Medya mensuplarına yönelik saldırıları ve yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son yılın dünyadaki çatışma bölgelerine bakıldığında aslında saldırıya uğrayan ülkedeki veyahutta uluslararası düzeydeki gazetecilerin daha doğrudan hedef alındığı bir saldırıya tanıklık ediyoruz. Dolayısıyla Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler açısından gazetecilerin bu kadar hedef gözetilerek taciz edildiği ya da hedef alındığı bir ortamda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurmaktan başka bir çare yoktu. Savaşlar çabuk gelişiyor. Sivil kayıplar da çok önceden ortaya çıkıyor. Fakat bunun hesabı çok sonraya bırakıldığı zamanda adalet anlamında hiçbir anlamı olmuyor. Dolayısıyla bu 3 haftalık savaş itibariyle RSF şimdiden uluslararası ceza mahkemesinin harekete geçmesi için girişimde bulunmuş oldu. Gazeteciler Cenevre Sözleşmesi dahil olmak üzere uluslararası sözleşmeler itibariyle sivil unsur olarak görülürler ve çatışan taraf olarak görülemezler. Uluslararası, ulusal, yerel medya temsilcilerine çatışan bir unsur olarak bakılamaz. Dolayısıyla sivilleri hedef almak nasıl bir savaş suçu ise gazetecileri hedef almanın da o kapsamda bir prosedür görmesi gerekir.

“RUSYA KENDİ KAMUOYUNUN GÖZLERİNİ BAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR”

Rusya daha önce televizyon vericilerini de vurdu. Yayınların ve haber alma hakkının engellendiği bu saldırılar ile Rusya ne hedefliyor?

Televizyon vericilerinin hedef alınması, sokak ucunda açıkça üzerinde press (basın) gazetecilerin taciz edilmesi silahla hedef alınması tamamen bir savaş mekanizmasının bir parçası gibi işletildiği izlenimi veriyor. Rusya öyle anlaşılıyor ki kendi kamuoyunun gözlerini bağlamaya çalışıyor. Dolayısıyla insan hakları için savaştığı tezini doğrulatacak teyit bir körlük yaratmaya çalışıyor Rusya'da. Bu nedenle de uluslararası medyanın Rusya'ya veyahut da dünya kamuoyuna taşıyacağı görüntüleri gerçekleri olguları silmek istiyor ve bunların bu şekilde kaydedilmemesinin yollarını arıyor. Bunu da insan hakları itibariyle en ağır ihlallere girişerek sağlama peşinde. Uluslararası kamuoyu Ukrayna'nın nasıl yerle bir edildiği ve karşılıklı tezlerin ne şekilde ortaya konulmaya çalışıldığı gibi gerçekleri bildirmek zorunda. Rus yetkililerden çok Ukrayna, Rus kamuoyu bu gerçeklere ulaşma hakkına sahip. Rus yetkililer bunu inkar etseler dahi.

“RUSYA’DA, UKRAYNA’DA YAŞANAN, KAMUOYUNUN BİLGİ EDİNME HAKKINI DERİNDEN ETKİLEYEN VAKALARDAN TÜRK KAMUOYU DERS ALMALIYIZ”

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle yeniden gündeme gelse de dünyanın demokratik ya da Türkiye gibi görece demokratik ülkelerinde de gazetecilere yönelik saldırılar mevcut. Gazeteciler Avrupa dahil olmak üzere pek çok yerde hedef alınabiliyor. Basın özgürlüğü açısından bakıldığında dünya ve Türkiye nereye gidiyor?

Dünyanın başka bölgelerinde de adına herkesin savaş demediği fakat düşük yoğunluklu çatışmalar veyahut kriz bölgeleri denilen bölgelerde de gazetecilerin haklarının en ağır şekilde ihlal edildiği durumlara biz sınır tanımayan gazeteciler ayna tutmaya çalışıyoruz. Fakat çatışma görülen savaş yaşanan bölgeler dışında da aslında örgütlü suçların, mafyanın veyahut paramiliter güçlerin de örneği Meksika, örneğin Latin Amerika'da birçok ülke, Mali veyahut Afrika'da başka çatışma bölgeleri... Silahlı grupların hukuku tanımayarak topluma belirli bir ideolojiyi empoze ettiği ortamlarda da gazetecilerin çok rahat bir şekilde hedef alındığını görüyoruz. Bunlar daha az popüler daha az dünya kamuoyuna yansıyabiliyor. Fakat gazeteciler açısından keyfi tutuklama, keyfi saldırıya uğrama, rehin alınma gibi durumlar oldukça yaygın.

Bu soru sadece diğer kıtalar için de geçerli değil. Avrupa içerisinde de Avrupa kamuoyu Ukrayna krizi ile karşılaşmadan önce özellikle Polonya ve Macaristan üzerinden hukuk devletinin bütün kazanımlarının yok edilmeye çalışıldığı bir süreç yaşandı. Bu popülist politikalar medyanın kutuplaşmasına da neden oldu. Ve bilgide fakirleşmeye de yol açtı.

Son 10 yılda Türkiye'de demokratik deneyimin geriletilmesi, demokratik kurumsallaşmanın zayıflatılmasına dönük olarak yargı kurumlarının iktidar talimatlarıyla yavaşlatıldığı, yoğun müdahale gördüğü durumlara tanıklık ettik. Polis genelgeleriyle sokakta gazetecilere görüntü çekme yasağının dayatıldığını gördük. Fakat açıkça söylemek gerekirse 2021 yılında yargının, özellikle ağır ceza, asliye ceza ve idare mahkemelerinde bazı kazanımlar, bazı bu sürece direnen kararların çıkması ileriye dönük olarak bir umut ışığı yaktı. Umarım ki bu kazanımlar önümüzdeki aylarda çok daha görünür hale gelir. Ancak Türkiye'de endişe veren bir başka boyut idari yaptırımlarla gazetecilerin akreditasyondan, basın kartından ve yayın hakkından yoksun bırakılmaya çalışılmasıdır. Özellikle RTÜK'ün keyfi kararları, Basın İlan Kurumu'nun keyfi ilan yaptırımları, basın kartının keyfi şekilde yüzlerce gazeteciden esirgenmesi gibi pratikler aslında bizim gazetecilik alanlarımızın daraltılmasına neden olduğunu, hukuka aykırı müdahale gördüğünü gösteriyor.

Dolayısıyla gazetecilerin de fiziki saldırıları bir kenara bırakırsak hukuk devletinden geri adım atılmasından dolayı belki de Türkiye'nin geleceğini belirleyecek tarzda yoğun müdahalelerle karşılaştığını söyleyebiliriz. O nedenle Ukrayna'da, Rusya'da yaşanan ve kamuoyunun bilgi alma hakkını derinden etkileyen vakalardan biz Türkiye kamuoyu ders almalıyız. Aslında habere erişim hakkının vatandaş gözünde ne anlam ifade ettiğini çok iyi canlandırmalıyız. Ve gazetecilerimizin kıymetini bilmeliyiz.

RSF: Rus güçleri gazetecileri kasten hedef alıyor

RSF: Rus güçleri gazetecileri kasten hedef alıyor Medya ÇGD, 2021’in başarılı gazetecilerini açıkladı: Ödüller sahiplerini buldu Medya Gazete Duvar'ın yeni Genel Yayın Yönetmeni'nden ilk mesaj Medya EXXEN yayını dondu, Galatasaray taraftarı Acun Ilıcalı'ya sosyal medyadan ateş püskürdü Medya