Saray İttifakı'nın güç dengesi değişti mi? 'Bahçeli, Erdoğan'ı mecbur bıraktı!'
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 günlük suskunluktan sonra, ancak Devlet Bahçeli’nin ardından Süleyman Soylu’ya sahip çıkması AKP içi ittifaklar konusunda soru işaretleri yarattı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 günlük suskunluktan sonra, ancak Devlet Bahçeli’nin ardından Süleyman Soylu’ya sahip çıkması AKP içi ittifaklar konusunda soru işaretleri yarattı.
BirGün, ‘İki Soru İki Cevap’ köşesinde bu hafta Erdoğan’ın Soylu açıklamasını ve iktidar içi ittifakların geleceğini gazeteci ve siyaset bilimcilerle konuştu.
Gazeteci, yazar Prof. Dr. Murat Yetkin desteğin gecikmesiyle Soylu’nun yıprandığına dikkat çekerken gazeteci Barış Pehlivan, ‘Erdoğan’ın sahip çıkmasında itici güç Bahçeli’ değerlendirmesinde bulundu.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Murat Somer ise Erdoğan’ın Soylu’ya sahip çıkmasının nedenini ‘iktidar bloğunun dağtmama çabası’ olarak değerlendirdi.
‘BAHÇELİ ZORUNDA BIRAKTI’
1) Erdoğan’ın 15 günlük sessizliğin ardından Soylu’ya sahip çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Murat Yetkin: Erdoğan bir tercih kullandı. Soylu’ya verdiği desteğin gecikmesiyle Soylu aslında yıpranmış oldu. 2020’de “ihtiyacımız var” diyerek istifasını geri çevirdiği gücünde değil bence artık Soylu. Bir de neticede önemli bir bakan. PKK ile mücadelede öne çıkmış bu nedenle de özellikle Cumhur İttifakı tabanında popülaritesi yüksek bir siyasetçi. Soylu’nun mafya pisliği dediği Peker’in dünyanın merkezine kendisini koyan bir kısmı kanıtlanamayacak iddialarıyla feda edilmesinin hasarı çok ağır olurdu.
Barış Pehlivan: Pazartesi günü, Soylu Habertürk TV’de “yalnız olup olmadığımı görürsünüz” dedi. Soylu biliyordu desteğin geleceğini. Keza salı günü Devlet Bahçeli “Bu meselede tarafsız kalmak, köhne köhne tribünde oturup üç maymunu oynamak Türkiye’ye kastetmek için kullanılan ve kiralanan çevrelere destek vermektir. Buna da vatan ve millet sevgisiyle bezenmiş hiç kimsenin hakkı yoktur” dedi.
Bahçeli’nin Soylu’ya sahip çıkmamayı bu kadar ağır suçlarla itham ettiği bir atmosferde, Erdoğan’ın sessiz kalmasını beklemek doğru olmazdı. Bu nedenle çarşamba günü Erdoğan “İçişleri Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız” dedi. Özetle, Erdoğan’ın Soylu’ya sahip çıkmasındaki itici güç Bahçeli’dir. Bunu yapmak zorunda bırakıldı.
Murat Somer: Soylu’ya sahip çıkması kadar on beş gün sonra çıkması manidar. Sahip çıkmasının nedeni iktidar bloğunun dağılmaması, bu çok açık. AKP içindeki otoriter milliyetçiler ve MHP ile ortaklığın bozulmaması. Soylu bu kesimin temsilcisi hatta gelecek önderi olarak öne çıkmıştı. Zaten Erdoğan’ın açıklaması da Bahçeli’ninkinden sonra geldi. Peki niye on beş gün sonra? Soylu aynı zamanda otoriter iktidar bloğu içinde bir odak ve Erdoğan’ın potansiyel halefi olarak yükseliyordu.
Benzer ihtirasları olan Cumhurbaşkanı’nın damadı Albayrak’ın grubuyla rekabeti ve çıkar çatışmaları tartışılıyordu. Bu on beş gün içinde çok yıprandı ve iktidar içinde kalmakla beraber ileride bu rolleri ne kadar oynayabilir bilmiyorum. Erdoğan bir yandan da hiçbir şekilde gücü paylaşmayı sevmiyor, kendi gücüne rakip istemiyor, bunu geçmişten de gayet iyi biliyoruz. Ayrıca Peker’in iddiaları sadece Soylu ile ilgili de değil. Dolayısıyla on beş günlük sessizlik iktidar bloğu içinde başkalarına da mesaj olabilir.
‘ÇIKAR İTTİFAKI’
2) AKP içerisindeki çatlakların ileriye yönelik olarak artık yönetilebilir noktayı geçtiğini düşünüyor musunuz?
Murat Yetkin: Hayır, bence yönetilemez noktada değil ama artık görmezden gelinecek boyutta da değil. Numan Kurtulmuş’a destek veren, çoğu Milli Görüş kökenli muhafazakâr çoğunluk bu ilişkilerden rahatsız; dükkanın sahibi kendileriyken ikinci plana düşmelerinden şikâyetçiler.
Erdoğan onları daha çok -siyaseten kendi işine de gelen- ideolojik tavizlerle sakinleştirmeye çalışıyor; Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi, şimdi Taksim Camii gibi. Ancak diğer tarafta siyasi ve ekonomik kazanımların paylaşımının söz konusu olduğu iddiaları var. Sorun Erdoğan’ın Soylu’ya verdiği destekle bitmiş görünmüyor.
Barış Pehlivan: Sürekli günü kurtarmaya, kavgaları ve küskünlükleri halı altına süpürmeye çalışıyorlar. Ama olmuyor işte, günlük yapıştırıcılarla kapanmıyor bu çatlaklar. Bu nedenle de yönetemiyorlar. Ve sahi, nasıl yönetsinler ki? Emniyet’ten yargıya tüm bürokraside dahi bu çatlakların izdüşümünü görmek mümkün. Devletin çürüdüğü bir süreci yaşarken, AKP içindeki çatlakların saklanamaz olması işin doğasında var.
Murat Somer: AKP ve Cumhur İttifakı içindeki diyelim. Yani otoriter iktidar bloğu içinde. MHP olmasa da AKP’nin uzun süredir bir siyasal partiden çok çıkar grubuna benzediğini uzun süredir söylüyorduk. Öte yandan Cumhur İttifakı da çok büyük ölçüde bir çıkar ittifakı. Dolayısıyla iktidarda kalmanın avantajları devam ettikçe ve bir iktidar değişimi çok daha somut bir olasılık olarak belirmedikçe ben bu çatlakların yönetilemez olduğu kanaatinde değilim.
Yönetilebilir çünkü yönetilemez çatlak olmanın iktidar içinde kimseye yararı yok, zararı ise çok. Sedat Peker bile malum ayrılmak istemiş değil ayrılmak zorunda kalmış gözüküyor. Ayrıca Peker’in iddiaları dediğim gibi sadece Soylu’ya yönelik değil. Dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere iktidardan birçok insana suçlamalar içeriyor. İktidar bloğu içinde kalmak maalesef bugün ülkemizde kişiye bir dokunulmazlık zırhı sağlıyor, muhalefette kalmak ise her türlü keyfi davaya maruz kalmak riskini taşıyor.
Dolayısıyla ülkede değişimi iktidar bloğunun kendi içindeki erimeler ve kırılmalardan beklemenin de büyük hata olduğunu düşünüyorum. Asıl bakılması gereken yer muhalefet. Muhalefetin yakın zamanda bir seçim ve seçimde en az yüzde 10 (yani atı alanın Üsküdar’ı geçemeyeceği) açık ara bir farkla kazanabileceği yaygın kanaatini kamuoyunda uyandırabilmesi gerekiyor. Ancak o zaman iktidar bloğu içinde yönetilemez ayrılıklar çıkabilir. Hatta zincirleme çıkabilir.