Saray'da akılalmaz işler: Erdoğan'ın yangında iki can kaybeden köyün muhtarıyla şok pazarlığı!
Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı, bugün kaleme aldığı yazısında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yangın bölgesinde bir muhtarla yaptığı konuşmayı aktardı.
Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı, bugün kaleme aldığı yazısında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yangın bölgesinde bir muhtarla yaptığı konuşmayı aktardı.
Ataklı'nın yazısından ilgili bölüm şöyle:
Saray akılalmaz işler yapıyor.
Bunlar bilinçli mi, yoksa panik halinde herkes bir yana mı dağıldı bilemiyorum artık.
Üç gündür bütün Türkiye ibretle izliyor.
AKP Genel Başkanı çok büyük konvoylarla yangın bölgelerine gidiyor.
Parti otobüsü üzerine çıkıp konuşmalar yapıyor.
Bir çığırtkan, geçilen yollarda avaz avaz “Sayın Cumhurbaşkanımız geçmiş olsun dileklerini iletiyor” diye bağırıyor.
AKP Genel Başkanı, otobüsün üzerinden acılı gözlerle bakan insanlara çay paketleri fırlatıyor.
Yangında ailesinden kayıplar veren bir köylü, huzura çağırılıyor, medyaya fotoğraf ve görüntü servisi yapılıyor.
AKP Genel Başkanı ve beraberindekiler rahat geçebilsin diye, gidilen yerlerde trafik kesiliyor, polis yangına gitmeye çalışan itfaiye aracına bile korkudan yol veremiyor.
Bütün bunlar tüm ülkenin gözleri önünde yaşanıyor.
Dün bunlara bir yenisi daha eklendi.
AKP Genel Başkanı, Manavgat’ta yangından etkilenen ve ağır kayıplar veren Kalemli Köyü’ne gitti.
Köy muhtarı Mustafa Cansız, daha sonra medyaya AKP Genel Başkanı ile yaptığı konuşmaları aktardı.
Erdoğan, muhtara oluşan hasarı ve zararı sormuş.
Sonra da müjde! vermiş…
Demiş ki; “Mesela 500 milyarlık (aslı 500 bin) masraf varsa, onun 300 milyarını (aslı 300 bin) biz karşılayacağız. 200 milyarını da (aslı 200 bin) kredi olarak 2 yıl ödeme yapmadan, 2 yıldan sonra 500-500 kira öder gibi ödeyeceksiniz.”
İşte ülkeyi “tüccar gibi yönetmek” böyle bir şey…
O köyde 2 can kaybı var.
İnsanların canı gitmiş, hayvanları telef olmuş, evleri yanmış kül olmuş, ortak kullanım alanları mahvolmuş, onlarla yapılan ilk şey kredi pazarlığı.
Duygu yok, sevgi yok, samimiyet yok.
Bunun yerine matematik hesap var.
Azgın kapitalizmin tokadı var.
“Olan olmuş artık, biz kredi veririz size, kendinizi kurtarırsınız, sonra kira öder gibi 500-500 ödersiniz.”
Böyle bir pazarlığın gelişmiş, medeni bir ülkede yapıldığını düşünebilir misiniz?
Mümkün değil.
Çünkü gelişmiş medeni ülkelerde devlet, halkı için vardır.
O devlet yaşanan bir felakette, bir krizde halkının tüm ihtiyaçlarını sonuna kadar karşılar.
“Biz sana bunu veriyoruz ama sen bunu bize geri ödeyeceksin” demek, medeni ülkelerde hiç kimsenin aklına gelmez zaten gelse de herkes şaşar kalır.
Ülkenin başındaki parti başkanı, muhtarla kredi pazarlığı yapınca muhtar ne yapsın, boynunu bükmüş tabii.
O da çareyi başka türlü bulmuş.
“Buranın insanı bu krediyi ödeyecek güçte değil. Devletimiz 300’ü verir, kalan 200’ü de hayırseverler aralarında toplasın” demiş.
Devleti yönetenler ticaretini, vatandaş avantasını düşündüğü sürece bizim başımızı kaldırmamız artık çok zor.