'Seçmenin gündemi beka sorunu değil ekonomi!'
Gazeteci-yazar Muharrem Sarıkaya, seçmenin gündeminde sandık olmadığını, halkın beka sorunu söylemiyle ilgilenmediğini dile getirdi.
Yerel seçimler yaklaştıkça gerek partilerin gerek parti başkanlarının gerekse adayların ses tonu yükseliyor. İktidar seçimi bir genel seçim atmosferine sokarken, muhalefet partileri yerel seçim vurgusunu canlı tutmaya çalışıyor.
Gazeteci-yazar Muharrem Sarıkaya, Seyr-i Sabah programında halkın arasına indiğini ve bu söylemlerin halk tarafından nasıl algılandığını, araştırdığını dile getirdi.
Sputnik'in haberine göre; Sarıkaya, halkın ekonomi ve işsizlik sorununu seçimlerden daha çok konuştuğunu söylerken, HDP ve beka sorunu gibi konuların gündemde sanıldığı kadar çok olmadığını vurguladı:
‘HDP MESELESİ İKTİDAR AÇISINDAN HANDİKAP'
"Seçimin adı yok. Sahada seçim yok. Ya insanlar kararını verdi geri çekilip konuşmak istemiyor veya henüz kararını veremedi, ne yapayım diye bekliyor. Bunu ölçmek de çok mümkün değil. İnsanlarla seçim konuşmak istediğiniz zaman başka şeylerden söz ediyor.
Sokakta da insanların dilinde de sandık yok. Bunu sandık yorgunluğuna bağlıyorum. İnsanların ilk cümlesi ekonomi ve işsizlik. Ailesinde yakınında sağında solunda işsiz birisi var. Şu ana kadar Marmara, Ege ve Batı Akdeniz'i gezdim. Gördüğüm yerlerde gündemde ne HDP ne de beka meselesi var. Bunu Cumhur İttifakı'nın il başkanları da söylüyor. Buralar 30 büyük şehrin yarısından fazlasını barındıran bölgeler. HDP meselesi iktidar açısından handikap oluşturuyor.
Vatandaşın gündemiyle siyasilerin gündemi oldukça ayrı. Dün bir çiçek üreticisi ile konuştuk. 'Benden ne istemeye geldin?' diye sordu bana. Derdini dinlemeye geldim deyince inanamadı. Herhangi bir şey istemeden sadece onu dinlemeye gelmiş olduğuma inanamadı. O kadar çok insan ondan o kadar çok şey istemeye gelmiş ki… Parti değiştirene halk çok sıcak bakmıyor. Onun bir menfaat uğruna gittiği inancında. 'O gelirken de aynı yöntemle aday oldu şimdi bu yöntemle gösterilmeyince neden kızıyor?' diyor. Bu üslup şeklinin bir an önce değişmesi gerekiyor. Ama partiler de örgütlü olmadığı için aslında ön seçime gidilse de çıkan sonuç çok sağlıklı olmayacak. Partiler bunu bildiği için kamuoyu yoklamalarını daha uygun buldu.
Eskiden siyasetçi gelir bir vaatte bulunur ve bunun karşılığında oy alırdı. Bu zamanla talebe dönüştü. Seçmen talep ediyor siyasetçi bunu yerine getirmeye çalışıyor. Hatta seçmen sandık gelmeden bunun hayata geçmesini istiyor. Talebin hızı o kadar yükseldi ki siyasetçi bunları karşılayamıyor.
Farkındalığın en güzel örneği şu: Bir belediye başkan adayı anlattı. Bir köy kendisinden fitness salonu istemiş. O köyün bütün ihtiyaçlarını karşıladık ortaokul lise gibi her şeyi karşıladık onun ötesini istiyor diyor belediye başkan adayı. Birçok büyük kentin hemen anındaki mahallelerde hala yol su elektrik yok. Ama talebin şekli ve hızı değişti bunu görmek lazım.
‘SEÇMEN PARTİ DEĞİŞTİRENLERE SICAK BAKMIYOR'
Ankara'daki siyasetin sahaya yansıması çok doğrudan oluyor. Muhalefet açısından bakınca ittifaklar bazı yerlerde çok içselleştirilmiş. Ama bazı yerlerde çok ayrık kalmış. Ayrık kalanın sayısı çok daha fazla. Hem muhalefet hem iktidar için de böyle. O partilerin kimliklerine seçmen daha öncelik veriyor.
İnsanlar adaya veya ittifaktan daha çok kendi ideoloji ve partisine daha çok bakıyor. İYİ Parti açısından böyle bir şey söz konusu değil. Değişimleri uzun vadeye yayıldığı için o partide böyle bir imaj doğmadı. Ama sayın Cumhurbaşkanı'nın parti değiştirenler için açıklaması CHP'nin elini rahatlattı. Erdoğan, DSP'ye gidenlere de bir söz söylemiş oldu.
Kocamaz için parti komplo söylemi dile getirildi. Eğer bir komplo varsa bu bir felaket. İl başkanı verilmesi gereken saatte adaylık başvurusunu teslim etmiyor. Bu ciddi bir olay. Ama bu mesele tek başına il başkanına bırakılmalı mıydı, bunun kontrol mekanizmasının olması gerekmiyor muydu? Bunu tartışmak lazım. Ama görüyorum ki o başvuruyu kimse kontrol etmemiş tamamen il başkanı inisiyatifine bırakılmış. En azından bir gün önce yapılabilirdi. Birçok bölgede bir gün öncesinde teslim edilmiş. İl başkanıyla belediye başkan adayı beraber vermiş. AK Parti ve CHP büyükşehirlerde bu işle ilgili bir milletvekili veya başkan yardımcılarını göndermiş. Bütün listelerin kontrolünü o kişiler düzenlemiş. Örneğin Balıkesir'de AK Parti il başkanını seçim işleri başkan yardımcısıyla gördüm. Bütün bunlara baktığımızda öyle şansa bırakılacak bir durum değil.
AK Parti seçimi genel seçim havasına sokmaya çalışıyor. İktidar ve beka konularını öne çıkarıyor. Ben varım, o belediye başkanları da hizmet yapacaksa benimle olursa yapabilir algısı yaratıyor. Propagandasını da böyle yürütüyor. Muhalefet ise yereli öne çıkarma çabasında.
Eskişehir ve Aydın'da köylere yaptığı yardımlar, hayvancılıkta yaptıklarıyla etkili bir belediyecilik hizmetini öne çıkarıyorlar. Bu ikisinin arasında seçmen tercih yapmak zorunda: İktidarın gücünü kullanırsa mı daha iyi hizmet alır yoksa yerelin gücüyle mi… Eskiden insanlar zenginliğini kendi mahallesine göre kıyaslardı şimdi dünyadaki zenginlikle kıyaslardı. Ötekinde ne var diye bakıyorlardı. Dijital hayat yeni bir şey getirdi kolaylıkla ötekini bulabiliyor."