Sendika uzmanı Alpaslan Savaş: İşçi sınıfı çıkış yolu arıyor

Abone ol

Salgın sürecinde kamu kaynakları ile işsizlik fonundan patronlara bol kepçeden teşvikler verilirken, işçiler hem hak kaybına uğradı hem de yoksullaştı.

Salgın sürecinde kamu kaynakları ile işsizlik fonundan patronlara bol kepçeden teşvikler verilirken, işçiler hem hak kaybına uğradı hem de yoksullaştı.

“Ne olursa olsun, çarklar dönecek” anlayışıyla işçiler zorla çalıştırıldı, alınmayan önlemler nedeniyle 300’e yakın işçi virüse yakalanarak yaşamını yitirdi. Patronlar işçileri onayları olmaksızın ücretsiz izne göndererek günde 39 liraya mahkûm etme “hakkını” elde etti.

Bu uygulamayı haklarını arayan işçileri sindirmek için kullanan bazı patronlar, sendikalı işçileri ücretsiz izne çıkarmaktan, yerlerine taşeron işçi getirmekten çekinmedi. Bu tablonun oluşmasında denetimsizlik ve sermaye yanlısı devlet politikaları da etkili oldu. Şimdi de iş yaşamında esnekliği ve güvencesizliği artıracak, kıdem tazminatı hakkını parça parça ortadan kaldıracak bir paket gündemde.

Peki, tüm bunlara karşı emek hareketi nasıl bir sınav verdi, veriyor? Pandemi sonrası ‘yeni normal’ de emekçileri ve emek hareketini neler bekliyor? Sendikalar ne yapmalı?

Sendika uzmanı Alpaslan Savaş, Birgün'den Rıfat Kırcı'ya konuştu.

İŞÇİ SINIFI SALGINA HAZIRLIKSIZ YAKALANDI

► İşçi hareketi salgın sürecinden nasıl etkilendi?
İşçi hareketi sermaye sınıfının salgın dönemi yönelttiği saldırılara yanıt veremedi. Bu sadece sendikal hareketin içinde bulunduğu krizle alakalı değil. Bunun esas nedeni işçi sınıfının örgütsüzlüğü. İşçi sınıfı bu nedenle salgına oldukça hazırlıksız yakalandı.

Ancak her yeni kriz dönemi, sermaye sınıfının her yeni saldırısı, aynı zamanda işçi sınıfının örgütlülüğünü geliştirme olanağıdır. Bunun küçük örnekleri de ortaya çıktı. Bu nedenle ben işçi sınıfının önümüzdeki dönem büyük bir çaresizlik içerisinde değil, bir arayış içinde olacağını, bu arayışın zemininin oluşacağını, buna dair örneklerin açığa çıkacağını düşünüyorum.

► Sendikal hareket mi bu örnekleri yaratacak?
Sendikal hareket bu ihtiyacı karşılar mı karşılamaz mı? Orada tasnif yapmakta fayda var. Mesela şu anda Hak-İş, Türk-İş ve TESK birlikte ‘Ortak Paylaşım Platformu’ adı altında sorunlarını konuşuyorlar güya. Ve başka bir vizyon oluşturmaya çalışıyorlar. Bu yeni değil. Aslında salgının başından bu yana bir dizi sendikal merkez, patron örgütleriyle birlikte hareket etti. Bu nedenle çıkış buradan değil, işçi sınıfının arayışlarından olacak. Ve oraya müdahale etme niyeti olanlardan olacak. Dolayısıyla mevcut sendikal düzen, sendikal statüko bunun üstesinden gelemez. Bu çok daha devrimci müdahalelerle olacak ve dediğim gibi, bence bunun örnekleri ortaya çıkıyor yavaş yavaş.

► Biraz açabilir misiniz, nedir bu örnekler?
Patronların Ensesindeyiz Ağı var örneğin. Bu ağda ortaya çıkan işyeri komitelerinin, dayanışma ağlarının sonucunda Birlik Sendikası kuruldu. İşçi sınıfının örgütsüz olduğu sektörlerdeki arayışın bir sonucu bu. Bu açıdan önemli ve umut verici. Öte yandan şu anda Soma’da ve Ermenek’te maden işçilerinin yürüttüğü bir mücadele var, özel okul öğretmenlerinin sendikal arayışları var. Bunların hiçbiri önemsiz değil. Birikecek olan şeyler.

Belki burada DİSK’e bir parantez açmak gerekir. DİSK’in içerisinde de bazı arayışlar var. Birleşik Metal-İş’i örgütlenme ve arayışlar anlamında merkeze oturtabiliriz belki. Ama diğer yandan sendikal hareketin önemli merkezleri sermayenin saldırılarına payanda oldu. Bu yüzden bence asıl ön açacak olan işçi sınıfının arayışları olacak.

PATRONLAR SINIR İHLALİ YAPTI

► Salgın sürecinde yaşananların bu arayışları arttırdığını söyleyebilir miyiz?
Salgın başladığından bu yana 7 ay geçti. Patronlar pek çok başlıkta işçilerin haklarında sınır ihlali yaptılar. Bunu kriz dönemleri yaparlar. Salgını da böyle değerlendirdiler. Mesela tek taraflı ücretsiz izin yasada yoktu, şimdi artık ücretsiz izin yasaya girdi. Cumhurbaşkanı sürekli süreyi uzatıyor ve ücretsiz izin tek taraflı bir dayatma olarak patronlarca kullanılıyor. İşyerinde hastalığa yakalanırsanız bu meslek hastalığı ya da iş kazası olarak nitelendiriliyordu. Patronlar SGK’ye bir genelge çıkarttırarak Covid-19’u iş kazası ya da meslek hastalığı olmaktan çıkardı. Patronlar işçilerin haklarının belirlendiği sınırlardan daha fazla içeriye girdiler, sonra da bunun yasasını çıkarıp yeni sınır tarif ettiler.

► Sınırlar yeniden çizilirken sendikal hareket yetersiz mi kaldı?
Türkiye’de sendikal hareket toplu sözleşmeye odaklı. Tamam, toplu sözleşme mücadelesi çok önemli; ama şu anda işçilerin sadece yüzde 6’sının toplu sözleşmesi var. Geride kalan yüzde 95’ine yakın kesimin toplu sözleşme hakkı olmadığı gibi, sendikal yasalar ve düzenlemeler nedeniyle toplu sözleşmeye hiç ulaşamayacak işçi kesimleri de var. Bir AVM’deki çalışanları düşünün, onlarca şirket var ama tek bir işyeri aslında. İşçilerin o AVM’de çalışmadan kaynaklı ortak sorunları var. Ama mevcut sendikalar oraya toplu sözleşme ulaştıramıyor.

Ya da ücretini ya hiç alamamış ya da geç alan işçiler görüyoruz. Salgın döneminde bunların sayısı katlandı. Sendikalar buralara ulaşamadı. Ve buralarda arayışlar var. Hatırlayın, Doğa Koleji’nde öğretmenler boykot yaptılar. Boykot, o okulun devletin de müdahalesiyle İTÜ Vakfı’na geçmesiyle sonuçlandı. Yoksa perişanlardı. O boykotun kazanımıdır. Tazminatını alamayan işçiler mücadele ediyorlar, böyle örnekler çok.

► Beyaz yakalılar da sendikaların çoğunlukla ulaşamadığı kesimlerden. Onlar nasıl etkilendi süreçten?
Özellikle kuralsız ve düzensiz çalışmanın, yoğun çalışmanın, ücretsiz izin uygulamalarının diğer işçiler gibi beyaz yakalı işçileri de vurduğunu gördük. Üstüne üstlük evden çalışma, yani uzaktan çalışma gündemi açıldı bu kesime. Özellikle bankacılık, çağrı merkezleri gibi kimi sektörlerde pek çok ofis evden çalışmaya geçti. Bu başta iyi gibi göründü; ancak kısa süre içerisinde sorunlar ortaya çıktı. Pek çok yasal boşluk kendini gösterdi. Çalışma süreleri belirsizleşti. Evin içinde çalışma ortamı kurdukları için işçilerin fazladan harcamaları oldu, bunlar karşılanmadı. Özel yaşamla iş yaşamı iç içe geçti. Patronlar zaten işyerlerinde ciddi denetim mekanizmaları oluşturuyorlardı; şimdi evde de bu oluştu, tepeye kameralar kondu. Bunların büyük bir bölümü de yasal değildi.

SERMAYENİN SALDIRILARI DEVAM EDECEK

► Sermayenin işçi sınıfının haklarına bu denli kolay saldırabilmesi ve bazı arayışlar olsa da emek hareketinin bu saldırılara gerekli yanıtı verememesi… Bu durum içinde bulunduğumuz dönemin koşullarından, sınıfın salgına hazırlıksız yakalanmasından mı kaynaklanıyor?
Aslında sermaye dediğimiz şey daha da azgınlaşmış, fırsatını bulmuş ve değerlendiriyor değil; bundan sonra bu hep böyle olacak. Bu ne sadece AKP iktidarıyla alakalı ne sendikaların düzeyiyle ne de patronların ekstra dönemsel fırsatçılığıyla... Kapitalizm şu anda böyle yürüyor ve muhtemelen bundan sonra da böyle yürüyecek. Çünkü sermaye birikim rejimi, şu anda mevcut olan ve sermaye sınıfının kurduğu düzen bunu öngörüyor. Şu anda asrı kriz yönetiyor. Sermaye sürekli bir krizden çıkıyor, diğerine giriyor. Bu krizden çıkması mümkün değil dünya kapitalizminin. Bu krizi yönetmesi mümkün. Şu anda bunu yapıyorlar. Bu kriz sadece emeğin haklarını daha çok baskı altına alarak ve iktidarların da bütünüyle sermaye ihtiyaçları için hareket etmesiyle yönetiliyor. Bugün tanık olduğumuz düzen böyle bir düzen. Dolayısıyla bunu bozacak tek şey var: İşçi sınıfının sahneye çıkması ve bu duruma örgütlü müdahalesi. Bunun için de sermaye sınıfıyla, patronla karşı karşıya geldiği zaman kendisini güçlendirecek örgütlenme örneklerinin ortaya çıkması ve gelişmesi gerekir.

► İşçi sınıfı sahneye çıkmak için gerekli siyasi iradeyi nasıl koyabilir?
Sermaye cephesi ve burjuva siyaseti, “Ne de olsa işçi sınıfı örgütsüz, hayat böyle devam eder” diye düşünüyor. Buna güveniyorlar. Ancak örgütsüzlüğün bedeli ağır olmaya başladı işçi sınıfı için. Bu düzlem siyasetin de belirleyicisi olmaya başladı. Neden MHP’nin başkanı il ve ilçe teşkilatlarına “Askıda ekmek uygulaması başlatın” diyor? Bunlar önemsiz şeyler değil. Demek ki onların da gördüğü bir şey var, bu böyle gitmez.

Önümüzdeki kısa ve orta vadede bu durumla baş edebilecek bir siyasi irade görünmüyor. Dolayısıyla işçi sınıfının sorunları arttıkça arayışları da artacak. Burada sosyalist solun, devrimci solun, sosyalist ve komünist hareketin önü açılacaktır. Hayat böyle devam edemez. Bir sınırı var bu işin.

Kimlik kartları da dijitalleşiyor: Esaslar belirlendi Güncel Prof. Dr. Müftüoğlu: Tedbirleri gevşetmek bir yana, daha da sıkılaştırmanın yollarını bulalım Güncel Hem rektör hem 6 fakültede dekan vekili! İşte 'süper güçlü' rektörler... Güncel 10 havalimanı 'daimi hava hudut kapısı' ilan edildi Güncel