Serpil Sancar: Aktivizm üzerinden gidenler var, arka planı büyük ölçüde boş kalıyor; eskinin okuyan, tartışan kadın hareketi bugün yok

Abone ol

Kadın çalışmaları ile bilinen Serpil Sancar: "Daha çok eylemlilik ya da aktivizm üzerinden giden kadınlar var. Bunlar büyük ölçüde bilmekten çok yapmak üzerine… Arka planı büyük ölçüde boş kalıyor. Eskinin okuyan, tartışan kadın hareketi bugün yok."

FİLİZ GAZİ

Kadın hareketi, yıllar içerisinde katlanarak büyüse de bugün halen kadın milletvekili oranı çok düşük. Bunun bir nedeni sokakta eylem üreten kadın hareketinin, renksiz ve fazla resmi gördüğü siyasete uzak kalmayı tercih etmesi. Bir diğer neden ise kadınların önüne konan engellerin bir aşamadan sonra yorucu olması.

Sadece buradan yola çıkarak akla gelen ilk sorular şunlar: Kadın hakları savunucuları, siyaset içinde ne kadar varlar? Ya da kadın hareketinin ajandasında parlementer mücadele yer almalı mı? Altılı masa, kadınlara somut olarak ne söyledi? Laiklik temelinde uzlaşabilecek dinamiklere sahipler mi?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde siyaset bilimi doktorası yapan, halen bu fakültede siyaset bilimi ve kadın çalışmaları alanlarında profesör olarak dersler veren, Erkeklik: İmkânsız İktidar!, İdeolojinin Serüveni: Yanlış Bilinç ve Hegemonyadan Söyleme kitaplarının yazarı Serpil Sancar sorularımızı yanıtladı.

(Serpil Sancar)

- Kadınlar, siyaset içinde ne kadar varlar?

Dünyada bütün ulusal parlementolarda kadınların oranı ortalama olarak yüzde 25- 26 civarında. Türkiye’de dokunulmazlıkları kaldırılıp milletvekilliği düşürülen kadın vekiller hariç yüzde 17. Onlar hariç yüzde 14- 15’e düşüyor.

Dünyada yerel yönetimlerde kadınların karar süreçlerine katılımı yüzde 36. Türkiye’de bu oran belediye başkanlarında yüzde 3, belediye meclislerinde yüzde 11.

Partilerin kadın milletvekili oranlarında bakarsak büyük çoğunluğunu zaten yüzde 40 oranla HDP oluşturuyor. AKP’nin yüzde 18, CHP’nin yüzde 13, MHP’nin yüzde 8, İYİ Parti’nin yüzde 7,6. Duyduğunuz gibi CHP, AKP’den de geride.

Son yerel seçimlerde kadın aday oranı yüzde 7, 8. Yani listelere alınmıyor kadınlar. Kadınlar, siyasette işte bu kadar var. Dünya endekslerine baktığımızda birçok Ortadoğu ülkesinden daha geriyiz.

HDP dışındaki partilerin çoğunda kadınlar sadece kota olan merkez karar yönetim kurullarında var. Onun dışında partilerin il, ilçe teşkilatları yönetimlerinde kadın oranı yüzde 2, 8. Yani kadın yok.

Partilerin, gençlik kolları başkanlarının büyük çoğunluğu ise erkek. Gençlik, erkek olarak tahayyül ediliyor.

- Nasıl bir geçmiş bilgisine sahibiz ki Ortadoğu’dan bile daha gerideyiz? Hangi geçmiş buraya getirdi bizi?

Esas büyük soru bu. Gözünü kapatıp, görmemekle ilgili. Cumhuriyet bize kadın haklarını verdi. Kadınlar kendileri istemiyor, sıkıya gelemiyorlar, siyaset çok erkek işi gibi bir savunma mekanizması var ama biliyoruzki siyasal partilerin mutfaklarında çok sayıda kadın var. Demekki siyasal partiler bu kadınların içinden siyasal karar süreçlerine katılacak kadın devşiremiyorlar ya da devşirmiyorlar. Partilerin bu konuda bir duyarlılığı yok. Sadece kotayla olacak bir şey değil.

'YILLAR GEÇİYOR, BAŞLADIKLARI YERDE OLUYORLAR'

- Kadınlar siyasete girmeye çabaladığında ne yaşıyor?

Kadınlarda en büyük şey engellenmişlik duygusu. Önce kendisinin başarabileceğini düşünüyor. Diğer kadınlar başaramadı ama ben başarabilirim diyor. Beni listeye alır, beni seçer, beni yanına alır falan diye düşünüyor. Böyle başlıyor süreç. Yıllar geçtikten sonra başladıkları yerde olduklarını görüyorlar. Bazı kadınlar bir yere geliyor ama orada da çok sürekli olmuyorlar, olamıyorlar.

Avrupa Birliği’nin de kabul ettiği uluslararası bir standart var. Buna göre en az bir cins yüzde 40 oranda olmazsa, karar süreçlerinin adil ve eşit katılım hakkına uygun olduğunu söyleyemeyiz. Bir parti yönetiminde, il, ilçe teşkilatında, kongre delegeliğinde, meclis üyeliğinde, aday listelerinde en az yüzde 40 olması gerekiyor.

'KADIN HAREKETİNDE CİDDİ KÖRLÜKLERİ VAR'

- Bu noktada kadın hareketine ya da feminizme (nasıl tanımlıyorsanız) eleştirileriniz var mı?

Tabii ki… Kadın hareketi bugüne kadar ortak bir kadın adaylar listesi çıkarmış değil. Kadın hakları savunucularını partilere seçtirmeye çalışmak gibi bir çalışma yapılmadı. Sadece kota istediler ve bazı kadınları alın dediler. Alınan kadınların bazıları kadın haklarından anlıyor, bir kısmı ise hiç anlamıyor. Zaten sayıca çok az oldukları için etkili dönüşümler sağlayamıyorlar.

Siyasete katılım deyince milletvekili seçtirmeyi anlıyorlar. Yerel siyasette, belediyelerde, belediye başkanlıklarında, meclis üyeliklerinde, siyasal partilerin il ve ilçe teşkilatlarında, yerel baro yönetim kurullarında, meslek odalarına dahil olma gibi birçok şeyi hiç de önemli görmüyorlar ya da gündemlerine almıyorlar. Bu konuda kadın hareketinin ciddi bir eksiği var. Siyasete katılma konusunda detaylı bir plan ya da fikir yok. Kadın hareketinin ajandasına girmiş somut bir talep yok. Kadın hareketinin bu konuda ciddi körlükleri, eksikleri, duyarsızlıkları var.

Kadın hakları savunan kişilerin siyasal süreçlere katılımını sağlamak gerekiyor. Türkiye’de esas olmayan bu. Kadınların siyasete girişi gerçekleşti ama kadın hakları savunucularının siyasete davet edildiğini, listelere konduğunu göremiyoruz. Parlementodaki anaakım siyasi partilerin hiçbiri, içinde kota olanlar da dahil olmak üzere bu sorunu çözmüş değil.

Bir taraftan şu da var: Son yıllarda kadın örgütleri o kadar çok kadına yönelik şiddetle mücadeleye yoğunlaşmış vaziyettelerki başka şeyleri ötelemek zorunda kalıyorlar.

'ARKA PLAN BÜYÜK ÖLÇÜDE BOŞ'

- Kadın hareketinin içindeki tartışmaları nasıl buluyorsunuz? Entelektüel birikim anlamında ve var oluşu sağlamlaştırma açısından tartışma yürütebiliyorlar mı?

Daha çok eylemlilik ya da aktivizm üzerinden giden kadınlar var. Sadece ben okurum, yazarım diyenler var. Çok yakın zamanlarda gittikçe genişleyen genç kadın hakları savunucuları var. Bunlar büyük ölçüde bilmekten çok yapmak üzerine… Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda bir araya gelip bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Onun arka planı büyük ölçüde boş kalıyor. 1990 ve 2000’lerin kadın hareketinde olduğu gibi dünyada ne oluyor, ne bitiyor diyen, okuyan, tartışan kadın hareketi bugün yok.

'KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ BİLİNMEYEN BİR ŞEY KALMAYACAK'

- “Arka plan büyük ölçüde boş” dediniz. Boş olması ilerisi için sorunlar silsilesi yaratmaz mı?

Bu haliyle kalırsa evet ama bir taraftan her gün bir kadın örgütünün önemli bir konuda çok ciddi bir rapor yayınladığını görüyoruz. Hepsi de çok ciddi bilgi, veri içeren çalışmalar. Dolayısıyla 5- 10 yıl sonra Türkiye’de kadın hakları ile ilgili neredeyse bilinmeyen bir şey kalmayacak diye düşünüyorum.

Bir taraftan böyle bir gelişme var ve bu gerçekten çok umut verici. Tüm bunların politik bir platformda bir araya gelip bir ortak akla dönüşmesi gerekiyor. Çok çaba var ama yeterli olmuyor. Çünkü kadın hareketine çok büyük bir saldırı var. Hala Türkiye’de 18 yaşından küçük kız çocukları evlendirilebiliyor. Düşünebiliyor musunuz? Hangi biriyle uğraşacaksınız? Gündelik şiddet ayrı ve kadın cinayetleri sayısı ortada. O kadar çok temel yaşam hakkı ihlali varki… Kaynak ve destek de yok. Mesela Kadın Cinayetleri’ni Durduracağız Platformu’na dava açıldı. Kadın örgütleri nereye dağılacağını, neyle uğraşacağını şaşırıyor.

'APTAL, İTAATKAR KADINLAR KADROYA ALINIRSA ‘BAŞKANIN KADINLARI’ DEDİĞİMİZ ŞEY OLUR'

- Siyaset alanına yer etmek ve söz söylemek için kadın örgütlerinin hangi pratiklerde bulunması gerekiyor?

Kadınları destekleyen parti birimlerinin olması gerekir. Orada bir takım yetki, kaynak ve pratiklerle kadınlar güçlendirilmeli. Türkiye’de siyasal partilerde önemli kadın politikacıların ne kadar kadın kollarından yetişmiş? Hemen hemen hiç… Önce güçlü bir kadın kolları örgütü olması gerekir mesela.

- Bu niye önemli?

Kadın kolları gibi güçlendirici ara mekanizma yoksa sıradan bir kadını, erkeklerin çoğunlukta olduğu bir yerde onlarla aynı ortamda yarışmaya zorluyorsunuz. Sonuçları itibari ile bu koşullarda bir kadının ciddiye alınması genellikle imkânsız. Dünyada bu konuda gelişen şey, model kadınları güçlendirici özel parti yapıları oluşturmak.

- Ama Türkiye’de partilerin kadın kolları zaten var.

Türkiye’deki kadın kolları, kadın kolları değil. Ne kendi kendini seçme hakkı, ne bütçesi ne söz hakkı, ne yetkisi var. Kadın kolları bir faaliyet yürütecekse gidip il başkanına, ilçe başkanına onaylatmak zorunda. Kendi başına bir siyasi faaliyet yapma yetkisi bile yok. Burada kadınları güçlendirme değil, oyalama ve mutfakta tutma işlevi var.

Kota sisteminin arkasını besleyici bir şey yoksa yani kadro yetiştirme stratejileri falan yoksa ters teper. Yani en aptal, en itaatkar kadınları kadroya koyabilirsiniz. Bu da “Başkanın kadınları” dediğimiz şey olur. Kadınların siyasete katılması bir paket programdır. Sadece kotayla olmaz, kadınların listeye alınmasıyla olmaz. Parti içi erkek egemen zihniyeti kıran birtakım çalışmaların yapılması, cinsiyetçi dille mücadele edilmesi gibi bir dizi politikayı da birlikte uygulamanız gerekir.

'ALTILI MASA GERİLİM YARATACAK KONULARA GİRMİYOR'

- Birkaç gün önce altılı masa, kadın hareketiyle buluştuğu bir çevrimiçi etkinlik düzenledi. Orada sizin çalışmanız sonucunda ortaya çıkan dört soru soruldu kendilerine. Yanıtlardan ve yanıtlanmayan sorulardan anladığım kadarıyla kadın meselesi ile ilgili çok ortak fikirde değillermiş gibi… Mevzuya kafa yorduklarını söylediler ve çeşitli vaatlerde bulundular ama…

Ne vaatte bulundular? Somut hiçbir şey söylemediler. En somutu yine Saadet Partisi’ydi. İstanbul Sözleşmesi’ne karşıyız, çünkü aileyi yıkıyor dedi. Zaten birtakım selefi tarikatlar ve Saadet Partisi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi istemişti.

Diğer partilerin buna eleştirel politika geliştirecek bir bakış açısı yok. Kadınlar başımızın tacıdır, kadınlara yer verilmelidir denildi. Kimisi eğitim şart dedi, kimisi çağırıyoruz ama kadınlar gelmiyor dedi. Eski hamam eski tas, hep topu taca atmak yani.

- LGBT-İ(+) bireyler konusunda ne düşündükleri sorusuna da yanıt vermediler.

Vermezler. Çünkü o bir tabu. Daha oraya gelemedik, biz daha eşitlik meselesini çözmüş değiliz. Altılı masanın şöyle bir özelliği var: Çatışma çıkacak, gerilim yaratacak konulara girmiyorlar. Anlaşılır bir şey evet ama kadın- erkek eşitliği konusunda ortak görüşleri nedir? Bunu saptamaları lazım.

Saadet Partisi’nin, İstanbul Sözleşmesi’ne koyduğu çekince tanımlanabilir, lokalize edilebilir bir şey ama onun dışında? Aileyi parçalayan İstanbul Sözleşmesi lafzı ideolojik bir söylem. Somutta neye tekabül ettiği tartışılabilir. Bu ayrı mesela, bir kenara koymak lazım. Başta söylediğim yüzdeler ortada. Partilerde neden eşit kadın katılımı yok? Bu soruyu hiçbiri yanıtlamış değil. Siz partinize gelen kadınları neden yetiştirip siyasete sokamıyorsunuz?

Yine de şunu söylemek gerek. Altılı masanın temel insan hakları alanlarında bir itirazı yok. Diğer konularda ortak görüş belirlenmesi kolay gözükmüyor. Yeni diyalogun başlangıcı olarak altılı masayı umutlu görüyorum. Umuyorum ki daha somut şeyler konuşulur. 4- 5 temel meselede ortak görüş geliştirilebilmesi gerek.

'CİDDİ DEĞİŞİMLER, GERÇEK BİR LAİKLİK ZOR GÖRÜNÜYOR '

- 4-5 temel ortak görüş neler mesela?

Kadın Bakanlığı’nın kurulması gerek öncelikle. Ciddi eylem planları ile eğitimde, çalışma hayatına katılmada, sosyal güvenlik haklarında önemli atılımlar sağlanabilir. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları için ciddi adımlar atılmalı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kadın haklarına müdahale konusundaki yetkileri ortadan kesinlikle kaldırılmalı. Siyasette ve üst kamu yönetiminde kadınların eşit var olma hakkını uygun politikalarla geliştirilmesi gerekir.

- Altılı masa laiklik temelinde uzlaşabilir mi?

2010’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yasası değiştirildi ve aile konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’na rehberlik yapma yetkisi verildi. Her müftülükte bir aile rehberlik bürosu kuruldu. Kadınlara danışmanlık veriyor. Kürtajdan, boşanmaya kadar akıl veriyor. Medeni kanunun düzenlediği konularda din adına görüş bildiriyor ve çoğu zamanda medeni haklarla çelişiyor. Ailede uyum şarttır, alttan alın, itaat edin, kürtaj olmayın diyor. Diyor da diyor… Diyanet’in kadın ve aile konusuna karışması başlı başına laiklikle ilgili bir ihlal.

Laiklik bir yönden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden düzenlenmesini içeriyor. Altılı masada bence henüz Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nasıl olması gerektiği konusunda konuşulmadı. Çünkü o konuda ne olacağını bilemiyorlar. Bir çatlak olabilir, mevcut bıçak sırtındaki denge bozulabilir diye…

Altılı masa seçimi kazanır ve hükümeti kurarsa Diyanet İşleri Başkanlığı konusunda hafif revizyonlar olabilir diye düşünüyorum. Ama ciddi değişimler, gerçek bir laiklik zor görünüyor.

Altılı masada laiklik meselesi, Kürt meselesi ve kadın hakları meselesi ortada bırakılmış gibi duruyor. HDP yok tamam ama Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürtlerin eşit demokratik hakları konusunda nasıl bir çözüm getireceksiniz? Bu konuda da bir şey yok.

Türkiye’de ilk kez birden fazla partinin bir araya gelip ortak tavır almasını siyasi kültür açısından çok önemli buluyorum ama Türkiye’nin temel gündemleri konusunda açık ve somut bir politika önermeleri gerekir. . Bilmiyor ya da konuşmuyor değiller. Açıklamıyorlar ya da kendi aralarında ortak bir görüş çıkmış değil. Bilemiyoruz. Zamanla bunlar görülecekler.

Meteoroloji’den yağış uyarısı: Bayramda geliyor! Güncel Anne ve 3 yaşındaki kızını iki farklı yerde kaçırdılar Güncel Gaziantep Valisi Gül'den tepki çeken 'doktor cinayeti' açıklaması: 'Bu olayı sağlıkta şiddet gibi açıklayamayız' Güncel 55 yaşındaki kadın 81 yaşındaki annesini öldürdü! Güncel