Sevilay Yılman: Her iddiada 'kadının beyanı esastır' ilkesinden hareketle yargılama yapılmamalı
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, "Her cinsel taciz ve saldırı iddiasında 'kadının beyanı esastır' ilkesinden hareketle yargılama yapılmamalı" görüşünü savundu.
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, "Her cinsel taciz ve saldırı iddiasında 'kadının beyanı esastır' ilkesinden hareketle yargılama yapılmamalı" görüşünü savundu.
Yılman'ın, bugün kaleme aldığı "Her “Me Too” gerçekten “Me Too” olduğu anlamına gelmez!" başlıklı yazısı şöyle:
"Tesadüf işte…
Tam da son günlerde cinsel taciz, saldırı konularını tartıştığımız dönemde İMF eski başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın hikayesini anlatan belgesel Netflix’de gösterime girdi.
Geçtiğimiz hafta sonu bir solukta izlediğim belgeselin adı Skandal Odası: No. 2806!
Gerçekten de iyi bir iş ortaya konmuş.
Tamamı gerçek görüntü, belge ve tanıklardan oluşan belgesel, başına o iş gelmeseydi bir sonraki seçimde Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Kahn’ın bir portresi de olmuş aynı zamanda.
Ancak samimiyetle söyleyeyim…
Biraz kafam karıştı.
Şöyle…
Kahn’ın çok çapkın, kadın ve şehvet düşkünü olduğu su götürmez bir gerçek.
Ama hayatının altüst olmasına neden olan New York'taki o cinsel saldırıyı gerçekten yapmış mı işte ondan emin değilim.
Kahn tarafından cinsel saldırıya uğradığını söyleyen Gineli göçmen Nafissatou Diallo’nun çalıştığı Sofitel Otel’in güvenlik müdürüne, New York polis departmanına göre mağdurun anlattıkları yüzde yüz doğru.
Ancak iddiaları sonradan bir kez daha araştıran bölge savcısı müfettişi Robert Mooney ve Nixon, KGB, CIA ile ilgili derin araştırmalara dayanarak kitaplar yazan gazeteci-yazar Edward Jay Epstein’e göre ise Nafissatou Diallo bir yalancı.
DSK’a kurulan tuzağın bir aktörü.
Tabii bu iki önemli isim bu iddialarını da yabana atılmayacak somut delillere dayandırarak söylüyorlar.
Mesela Diallo’nun hesabında bulunan 60 bin USD!
Müfettiş Mooney; ”Mağdure bu paranın kaynağını açıklayamadı bir türlü. Bir iş arkadaşının emanet parası olduğunu söyledi ama o arkadaşının cezaevinde uyuşturucudan tutuklu olduğu ortaya çıktı!” derken aslında bu 60 bin doların DSK'a kurulan tuzak için ödenmiş olabileceğini ima ediyor.
Başka kanıtlar da sunuluyor olayın aslında Kahn’ın itibarını sarsmak için düzenlenmiş bir komplo olduğuna dair ama izlediğinizde size de bir şeyler kalsın diye hepsini yazmayayım...
Belgeselin ben de yarattığı intibaya gelince...
Bence Dominique Strauss-Kahn kadınlara, cinselliğe karşı olan zaafını fütursuzca ortaya döken pis bir çapkın!
Ama Sofitel Otel’indeki olaydan sonra Amerikan gazetelerinin, hakkında “Le Perv” şeklinde manşet attığı gibi bir sapık, tecavüzcü değil!
Çünkü bir erkeğin çapkın olması veya cinsel hayatında normalden fazla hareketli olması o erkeğin sapkın, sapık olduğu anlamına gelmez.
Sapıklık başka bir şey.
Evet. Karşı tarafın rızası olmadan zorla, cebren cinsel birliktelik kurma güdüsüyle gerçekleşen tecavüz sapıklıktır!
Kızacak tüm feministler bana ama ben herkesçe bilinen bu zaafı kullanılarak Kahn’ın Sofitel Otel’de korkunç bir tuzağa düşürüldüğüne inanıyorum.
Bu arada o olay patlak verince kendisinin de yıllar evvel, henüz 22 yaşındayken DSK tarafından cinsel saldırıya uğradığını iddia eden bir Fransız kadın gazetecinin hikayesi var belgeselde.
“Me Too” hareketinin başını çeken hikaye.
İzleyenler hak verecektir bana hiç güven vermedi o kadının da anlattıkları...
Neyse uzatmadan sonuca, eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın bu hikayesini niye konu edindim oraya geleyim...
Yazının başında da dedim ya…
Bu konular bizim de gündemimizde.
Tıpkı Kahn olayında olduğu gibi bizde de “Me Too” hareketliliği var.
Ortalık cinsel tacize ya da saldırıya uğradığını söyleyen kadınların ifşalarıyla çalkalanıyor.
Elbette bu iddialar önemli.
Elbette ki ciddiye alalım.
Ancak diyeceğim şu ki; Asmadan, kesmeden, yaftalamadan önce ortaya atılan iddia gerçekten “taciz” ya da “saldırı” niteliği taşıyor mu sorgulayalım.
Mesela bir kadının tanıştığı, bildiği bir adam tarafından birliktelik talebi alması …
Ya da sosyal medya hesabından sürekli yazıştığı bir erkeğin onu beğendiğini, hoşlandığını söylemesi cinsel taciz ya da saldırı suçuna girer mi?
Bence girmez.
Ama girdiğini düşünüp de; “X kişi bana senden hoşlanıyorum, birlikte olmak istiyorum dedi” deyip de “Cinsel tacize uğradım” diyen kadınlar dolaşıyor ortalıkta.
Bakın...
Yetki açısından maiyeti altındaki kadınlara ya da iş, akademi vs için kendisine müracaat eden kadınlara, kısacası nüfuz kullanabilecek pozisyonda olduğu kadınlara yönelik bir erkeğin en ufak cinsel yönelimli bir davranış sergilemesi asla kabul edilemez, bir cinsel tacizdir.
Ancak her iddia da; ”Kadının beyanı esastır” ilkesinden hareketle yargılanmamalı, her olay kendi akışı içinde ve savunma da göz önüne alınarak hakkaniyetle değerlendirilmelidir.
Çünkü gerçekten mağdur olanların haklarının korunması adına dokunulmazlık gibi en tepede tutulan bu ilkeyi çıkarları uğruna suistimal edebilecek tıynette dünya kadar kötü niyetli insanın olduğu da bir hakikattir!"