Sosyal medya düzenlemesi: 'İktidar 2023'e hazırlanıyor, hangi bilginin doğru olup olmadığına hükümet karar verecek'

Abone ol

Prof. Dr. Yaman Akdeniz, iktidarın üzerindeki çalışmalarını sürdürdüğü sosyal medya düzenlemesiyle ilgili görüşlerini Gerçek Gündem’e anlattı. Verilmek istenen mesajın “Hangi bilginin doğru olup olmadığına hükümet karar verecek” olduğunu söyledi.

Kamuoyunun 'haberleşme özgürlüğüne büyük engel gelecek, sosyal medyaya sansür uygulanacak' endişelerinin yükseldiği bir dönemde iktidar partisi AKP, 'dezenformasyonla mücadele' adı altında yürüttüğü yasa teklifi çalışmalarında sona geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yardımcısı Fuat Oktay başkanlığındaki ekibin son toplantısını pazartesi gerçekleştireceğini, ardından bu sürecin Meclis'e geleceğini ve orada tamamlanacağını duyurdu.

Biz de söz konusu düzenlemeyle hedeflenenleri, İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve bilişim hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile konuştuk.

"Temmuz 2020'de bir sosyal medya düzenlemesi yasalaşmıştı. Neden yenisine ihtiyaç duyuluyor?" sorumuza şu yanıtı verdi:

"Orman yangınları sonrasında, özellikle sosyal medya platformlarında yapılan eleştirilerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'dezenformasyon ve yalan haber' konusunda yeni bir düzenleme olacağını söylemişti. Anladığım kadarıyla Türk Ceza Kanunu'nda bir dezenformasyon suçu oluşturmaya çalışıyorlar. Bir de tabii sosyal medya platformlarının 'dezenformasyon' içeren içerikleri çabuk bir şekilde kaldırmalarını sağlayacak bir yapı geliyor. Daha önce de bu konuda yaptığım açıklamalarda 2023 seçimlerine bir hazırlık olduğunu söylemiştim. Aynı görüşteyim.

'MUHALİF KESİMİ SUSTURMAK, SİNDİRMEK İÇİN EK BİR SİLAH OLARAK GÖRÜYORUM'

Dezenformasyon adı altında, şu anda da önümüzde bir taslak yok. Meclis'e geldiği zaman bunu göreceğiz. Bunun hem medya çalışanları üzerinde hem basın üzerinde muhalif görüşlü herkesi etkileyecek bir girişim olacak. Ne şekilde uygulanacağını tahmin edebiliyoruz diyeyim. Hükümet açısından muhalif kesimi susturmak, sindirmek için kullanılacak ek bir silah olarak ben bunu görüyorum. Şunları da unutmamak lazım. Bunların hiçbiri diğer olup bitenlerden bağımsız değil. Sedef Kabaş'ın yakın tarihte tutuklanma sürecini gördük. Hala tutuklu. Açılan sadece ceza davaları ve tutuklamalar, hukuk davaları değil. Sürekli medya kuruluşlarına gönderilen erişim engelleme, içerik çıkarma kararları... RTÜK'ün geçen hafta yaptığı açıklama sonrasında DW, Amerika'nın Sesi, Euronews gibi kurumları da Türkiye'de lisans almalarını sağlamak, erişimlerini engellemek... Çok kollu bir sistem çerçevesinde hükümet 2023 seçimlerine hazırlanıyor. Bu da onun bir parçası."

'ALMANYA MODELİ' TÜRKİYE'DE UYGULANABİLİR Mİ?

Düzenleme fikrinin çıktığı ilk günden bu yana açıklamalara bakıldığında bir 'Almanya' örneğinden bahsediliyor. Peki Almanya'da sistem nasıl işliyor? Türkiye'de uygulanabilir mi?

Akdeniz, bu sorumuza yanıt verirken ilk olarak iki ülkedeki siyasi iklimin birbirinden farklı olduğunu vurguladı.

"Almanya'da bir dezenformasyon suçunun cezalandırılması veya dezenformasyon ile ilgili sosyal medya kuruluşları üzerinde bir baskı yok. Almanya'daki yapıda sosyal medya şirketlerinin belli bazı suçlara ilişkin vatandaşlardan gelecek talepleri karşılamaları bekleniyor. Almanya'daki yapı bizimkinden tamamen farklı" diyerek bazı örnekler verdi:

'ALMANYA'DAKİ SİYASETÇİLERİN MAHKEMELERE BAŞVURDUKLARI, GAZETECİLERİ YARGILATTIKLARI GÖRÜLMEDİ'

"Mesela orada erişim engelleme veya içerik çıkartmayla ilgili bir yaptırım, Türkiye'deki gibi ceza soruşturmaları, ceza yargılamaları yok ki. Ayrıca Almanya'daki siyasetçilerin veya eski Başbakan Merkel'in, yenisi Olaf Scholz'un mahkemelere başvurdukları, gazetecileri yargılattıkları, tutuklattıkları görülmemiş. Almanya'daki demokratik kurumların, mahkemelerin bağımsız olduğunu ve işlediğini görüyoruz. Bizdeyse böyle bir şey yok. 'Almanya'daki yapılanları yapalım, üstüne bunu yapalım' eyvallah. Ama böyle bir şey yok."

KİM DENETLEYECEK?

Erdoğan, öğle saatlerindeki açıklamasında "Her şeyden önce yalan haberin, dezenformasyonun yayılmasını, sistematik bir şekilde yaygınlaşmasını engelleyecek bir düzenlemeden söz ediyoruz" bilgisini vermişti.

Bunun üzerine sosyal medya platformlarını ve internet sitelerini kimin denetleyeceği sorusu akıllara geldi.

Akdeniz, bu sorumuz üzerine halihazırda Bilgi Teknolojileri Kurulu (BTK) ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi kurumların bulunduğunu hatırlattı, yeni bir devlet kurumu oluşturulmasının da güçlü bir ihtimal olduğunu belirtti.

Peki dezenformasyonun kapsamı kime ve neye göre belirlenecek?

Örneğin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), ekonomi yönetiminin adımları nedeniyle Türk lirasının tarihi değer kaybı yaşadığı, doların 18 seviyesine kadar ulaştığı dönemde eleştirel yorumlarda bulunan ekonomist ve gazeteciler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Gerekçesiyse şuydu: "Sosyal medyada yapılan manipülatif açıklamalar."

'O ZAMAN CUMHURBAŞKANI'NIN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR DA DEZENFORMASYON OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR'

Akdeniz'e yönelttiğimiz sorular arasında bu da vardı. Kendisinin yanıtı şöyle oldu:

"O zaman Cumhurbaşkanının yaptığı kendi açıklamalar da dezenformasyon olarak değerlendirilebilir. İşte 'Aşı Avrupa'da parayla satılıyor, Türkiye'de bedava' gibi açıklamalar. Veya işte 'AKP'den önce buzdolabı yoktu' şeklinde açıklamalar. Bunlar da dezenformasyona girmez mi?

'BUNDAN SONRA HANGİ BİLGİNİN DOĞRU OLUP OLMADIĞINA HÜKÜMET YETKİLİLERİ KARAR VERECEK'

Burada verilmeye çalışılan mesaj şu; 'Bundan sonra hangi bilginin doğru olup olmadığına hükümet yetkilileri karar verecek.' Onların doğru değil dediği... Yani yarın öbür gün böyle bir kanun çıktığı zaman eğer hükümet yetkilileri 'orman yangını olmadı' dediyse siz 'orman yangını oldu' diye yazamayacaksınız. Eğer yazarsanız yargılanacaksınız."

Bu noktada Medyascope ve diğer medya kuruluşlarının yurt dışından aldığı fonların da bu düzenlemenin en çok tartışıldığı günlerde tartışmaya açıldığını hatırlattık.

'ÖZGÜR, AYAKTA DURMAYA ÇALIŞAN MEDYA KURULUŞLARI ÜZERİNDEKİ BASKILARIN 2023 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ARTTIĞI GÖRÜLÜYOR'

Akdeniz'e göre fon meselesi, ayrı koldan giden bir yolda. "Fon alıyorsanız belli bir amaca hizmet ediyorsunuz" görüşüyle sadece medyanın değil, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonların da sorgulandığını belirten uzman isim, "Burada da işte özgür, ayakta durmaya çalışan medya kuruluşları üzerindeki baskıların 2023 seçimleri öncesinde arttığı görülüyor. Bunu zaten bekliyorduk. Açıkça da öngörüyoruz. Amaç 2023 seçimlerini kazanmak, dolayısıyla da tepkileri ve eleştirileri önleyecek her türlü girişimde bulunmak" diye konuştu.

Ardından şu görüşleri dile getirdi:

"Ortada gerçekten bir dezenformasyon, yalan haber diye bir problem var mı? Buna bakıldığını düşünmüyorum. Genel olarak uluslararası alanda baktığımız zaman tabii ki dezenformasyon konusu çok tartışılıyor. Ne Avrupa Birliği'nde ne başka ülkelerde herhangi bir çözüm bulunabilmiş değil. Daha tanımlama aşamasında ciddi sorunlar var. Tabii ki sosyal medya platformlarının hukuki sorumluluğunun tartışılması gerekiyor. İşte 'Almanya' dediniz, 'Avrupa Birliği' diyorum ben, ordaki tartışmalar bizdekiyle örtüşmeyen şeyler. Bizdeki amaç tamamen siyasi nitelikle eleştirileri susturmak, sindirmek. Bunun cevabı da Sedef Kabaş'ın neden tutuklu olduğunun açıklaması olarak karşımıza çıkıyor."

SEDEF KABAŞ'IN DURUMU

Gazeteci Sedef Kabaş, canlı yayında sarf ettiği Çerkes atasözü nedeniyle 'cumhurbaşkanına hakaret' suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanmıştı.

Soruşturma evresinin tamamlanmasıyla gazetecinin tahliye edilmesi beklenirken, bu talep reddedilmişti.

Kabaş'ın avukatlarından biri olan Yaman Akdeniz, "Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk. Öncelikli olarak incelemesi gerekirken incelemiyor. Konuştuğumuz her şey, hepsi birbiriyle bağlantılı maalesef" yorumunda bulundu.

(Bu söyleşiyi gerçekleştirdiğimiz sırada Anayasa Mahkemesi henüz kararını açıklamamıştı. Akşam saatlerinde yaptıkları duyuruyla Kabaş'ın avukatlarının ''tedbir yoluyla derhal tahliye edilmesi' talebini reddetti.)

Anayasa Mahkemesi'nden Sedef Kabaş kararı

'HUKUKİ BİR DİLLE AÇIKLAYAMIYORUM'

Bir sonraki aşamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını belirten Akdeniz, "Hukuki olarak yapılması gereken her şeyi yapıyoruz. Maalesef sonuç almanın zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz. 11 Mart'ta duruşması. Umudumuz 11 Mart'a kalmadan serbest bırakılması. Adresi belli, kaçma ihtimali olmayan, tanınan bir gazeteci. Tutuklu kalmasını gerektirecek herhangi bir durum değil. Onun için ben hukuki bir dille şu an açıklayamıyorum" diye konuştu. Sözlerini şöyle noktaladı:

"Siyasetçilerin sert bir dille eleştirilmesi, ifade özgürlüğü içtihadında yer alan bir şey. Dolayısıyla kullandığı dilin aslında bağlamından kopartılmadan değerlendirilmesi gerekirken bizde başka türlü şekilde değerlendiriliyor."

Karamollaoğlu'ndan '28 Şubat' çıkışı: Tarih üzerinden kıyamet koparanlara seslenmek istiyorum... Gündem Eski mankenin şüpheli ölümü: Evinde ölü bulundu Gündem