Soylu hedef gösterdi, AKP yargısı ceza kesti: ‘Şaibeli’ flash bellekten ‘terör’ çıkaran savcının Gezi geçmişi
Süleyman Soylu'nun da hedef gösterdiği Nuriye Gülmen'e “örgüt üyeliği”nden ceza verildi. Davada ise, 16 sayfalık iade edilen iddianame, şaibeli bir flash bellek vardı. Davanın savcısı ise Gezi'de müebbet isteyen ve "özel" atanan Şahiner'di.
GERÇEK GÜNDEM - FURKAN KARABAY
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra “işimi istiyorum” eylemi yapan ve tutuklu yargılanan Nuriye Gülmen ile Yasemin Karadağ, 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “örgüt üyeliği”nden 10’ar yıl hapis cezasına mahkum edildi. Yaklaşık iki yıldır tutuklu olan Nuriye Gülmen ve Yasemin Karadağ’ın, hükmü verilen davada DHKP/C’nin sorumlu düzeyde yöneticileri olduğu ve terör örgütü üyesi oldukları iddia ediliyordu.
Gülmen ve Karadağ’ın hüküm giydiği dava dosyasında yer alanlar ise tartışma konusuydu. Davada, iade edildikten sonra itirazla kabul edilen 16 sayfalık iddianame, dava sürecinde dosyaya sonradan eklenip içeriği sanık avukatlarına açıklanmayan ve "şaibeli" olan flash bellek ile cep telefonu vardı. İddianame savcısı ise Gezi davasında mahkumiyetlere giden süreçte kritik roller üstlenmişti.
OHAL İLE ÇIKARILAN KHK SONUCUNDA ÜNİVERSİTEDEN İHRAÇ EDİLDİLER
Nuriye Gülmen, öğretim görevlisi olarak Konya Selçuk Üniversitesi'nde kadroluydu, ardından Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde görevlendirilmişti. 7 ay sonra ise Selçuk Üniversitesi'nde göreve başladı. Bir gün sonra ise FETÖ iddiasıyla açılan soruşturma gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırıldı. Ardından Gülmen, Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında ilan edilen 679 sayılı KHK ile ihraç edildi.
FETÖ’cü darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile on binlerce kamu görevlisi ihraç ediliyordu. Bu isimlerden biri de terör iddiasıyla ihraç edilen Mardin Mazıdağı Cumhuriyet İlkokulu’nda görev yapan öğretmen Semih Özakça’ydı.
KHK ile ihraç edilen Gülmen 9 Kasım 2016’da, Özakça 23 Kasım 2016’da, Ankara’daki Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde “işimi istiyorum” diyerek oturma eylemine başladı. Gülmen ve Akça bu süreçte defalarca gözaltına alındı ve karakoldayken açlık grevine başladı. Açlık grevinin 76’ncı gününde bir gece yarısı baskınıyla gözaltına alınan Gülmen ve Akça hakkında dava açıldı.
OHAL’in kaldırılmasını ve KHK ile ihraçlara son verilmesini talep eden Gülmen ile Akça “Tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verebilirler” gerekçesiyle tutuklandı. Bu süreçte yaşananlar ise dikkat çekiciydi. İktidara yakın medyada, Gülmen ve Akça’nın DHKP/C adına hareket ettikleri öne sürüldü.
SÜLEYMAN SOYLU “TERÖRİST” DEDİ, ADLİ SİCİL KAYITLARI TEMİZ ÇIKTI
Bu dönemde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, KHK ile “keyfi” ihraçlar yapıldığı iddiaları üzerine konuştu. Gülmen ve Özakça’nın “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanmaları üzerine Soylu, “Yiyorlar, içiyorlar, ertesi sabah 9'da oradaki yerlerine gidiyorlar” demiş ve "DHKP-C örgütüne bağlı oldukları”nı söylemişti.
Soylu, Gülmen ve Özakça’nın örgüt mensubu olduğunu söyleyerek masumiyet karinesini de çiğnemişti. Gülmen ve Özakça hakkında Soylu’nun açıklamasına kadar verilmiş bir hüküm yoktu. Şimdilerde tutuklu olan avukat Selçuk Kozağaçlı, Gülmen ve Özakça’nın adli sicil kaydını paylaşmış ve haklarında açılan davalardan beraat ettiklerini söylemişti.
Bu süreçte İçişleri Bakanlığı tarafından bir kitapçık da çıkarıldı. Bu kitapçıkta Gülmen ile Özakça, haklarında açılan ve karara varılmayan davalar delil gösterilerek terörist ilan edildi.
SOYLU HEDEF GÖSTERDİ, “TEŞEKKÜR MESAJI” NEDENİYLE TERÖRDEN HÜKÜM GİYDİ
Soylu’nun hedef göstermesinin ardından yaşananlar da dikkat çekiciydi. 2017 yılında davada, açlık grevlerini sürdüren Özakça beraat ederken Gülmen’e “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Gülmen’e verilen cezanın ve örgüt üyesi olduğuna yönelik gerekçe ise sosyal medyada paylaştığı “Liseli Dev Genç'e binlerce teşekkür” mesajı ile Eylem Ataş adlı kişinin fotoğrafının yer aldığı mesajdı.
Tahliye olan ve yaklaşık 11 aydır açlık grevinde olan Gülmen ile Özakça’nın KHK ihraçlarına itirazlarını değerlendiren OHAL Komisyonu, ret kararı verdi. Kararın ardından 59 kilodan 34’e düşen Gülmen ile 86 kilodan 45’e düşen Özakça açlık grevlerine son verdi.
İDİL KÜLTÜR MERKEZİ BASILDI, GÜLMEN YENİDEN TUTUKLANDI
Gülmen’in 1 Aralık 2017’de tahliye edilmesinden 3 yıl sonra Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi’ne polis tarafından baskın düzenlendi. Grup Yorum’un konserlerinin art arda iptal edildiği günlerde 5 Ağustos 2020 tarihinde yapılan baskının ardından aralarında Nuriye Gülmen’in de bulunduğu birçok kişi gözaltına alındı.
İdil Kültür Merkezi’nde bulunan birçok dergi, kitap, telefon ve dijital materyallere el konuldu. Nuriye Gülmen de baskından 6 gün sonra tutuklandı.
16 SAYFALIK TERÖR İDDİANAMESİ: PANKARTLAR DELİL SAYILDI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 16 sayfalık iddianame düzenlendi. Aralarında Nuriye Gülmen’in de olduğu 6 sanıklı iddianamede, “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla ceza istendi. İddianamede, İdil Kültür Merkezi baskınında ele geçirilen Grup Yorum, “Faşizme karşı demokrasi” ve kırmızı zemin üzerine sarı renklerle yazılı pankartlardan bahsedildi. Savcı, yarım sayfalık “değerlendirme” kısmında, sanıkların DHKP/C’nin talimatlarına uydukları, “örgüt mensuplarından emir aldıkları” yorumunu yaparak cezalandırmalarını talep etti.
İddianamede herhangi bir somut kanıt yer almadan ceza istenmesine ise avukatlar tepki gösterdi. Sanık avukatları, baskının mahkeme kararı olmaksızın yapıldığını ifade etti ve elde edilenlerin “hukuka aykırı delil” olduğunu belirttiler.
MAHKEME İDDİANAMEYİ “DELİL YOK” DİYEREK İADE ETTİ: BAŞSAVCILIK İTİRAZ ETTİ
Nitekim 22 Eylül 2020’de düzenlenen iddianame, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, "Şüpheli Nuriye Gülmen yönünden yapılan değerlendirmede; Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak çalışırken KHK kapsamında ihraç edildiği, işine geri dönmek için DHKP/C terör örgütü talimatı ile Ankara Yüksel Caddesinde 324 gün açlık grevi yaptığı, KHK ile işinden atılan şahısları bir arada toplamak amacıyla DHKP/C terör örgütü talimatıyla kurulan Direnişler Meclisi'ni temsilen eylem ve etkinliklere katıldığı belirtilmiş ancak yine bu şüpheli yönünden anlatılan olayların dosya arasında bulunan delillerle ilişkilendirilmediği görülmüştür” gerekçesiyle iade edildi.
Ancak başsavcılık mahkemenin iade kararına itiraz etti. Üst mahkemenin itirazı kabul etmesi üzerine iddianame kabul edildi ve dava açıldı. Mahkemenin, “şüpheli yönünden anlatılan olayların dosya arasında bulunan delillerle ilişkilendirilmediği” ifadesine rağmen davanın açılmasının ardından dosyaya Nuriye Gülmen hakkında birtakım evraklar ve dijital materyaller eklendi. Dosyaya sonradan eklenen bir hafıza kartı ve cep telefonu ise avukatlara göre şaibeliydi.
Sanık avukatlarına göre, Gülmen hakkında verilen tutukluluk devamına dair kararlar genel geçer ifadelerinin yanında dosyaya sonradan dahil edilen dijital delillere atıf ile verildi. Avukatlar, dosyaya sonradan dahil edilen ve iddianamede yer almayan dijital materyallerin, Ceza Muhakemeleri Kanunu’na aykırı olduğunu belirtti.
Söz konusu dijital materyaller, savcılık talebi ve incelemesi olmadan İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından doğrudan mahkemeye gönderildi. Ancak materyaller savcılık tarafından değerlendirilip yeni bir iddianame hazırlanmadı.
Öte yandan, dijital materyallerle ilgili dikkat çeken bir ayrıntı daha vardı.
DOSYAYA SONRADAN EKLENEN HAFIZA KARTI: “RAPORLARI YOK”
Bir adli bilişim suçu işlendiğinde suçun işlendiği iddia edilen cihaz üzerinde bir değişiklik yapılmaz ve bir kopyası, yani “imajı” alınır. İmaj alınırken dikkat edilmesi gereken en önemli özellik HASH’dir. HASH imajı alan kişinin inceleme yapılacak cihaz üzerinde değişiklik yapmadığının ispatıdır.
Tüm bunlarla birlikte sanık avukatlarına göre, dosyaya sonradan eklenen dijital materyallerinin imaj raporları yoktu. Nitekim, 28 Mayıs 2021 tarihinde İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi vermiş olduğu bir cevap ile dosyada imaj raporlarının bulunmadığını belirtti. Daha sonra ise İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılıktan gelen yanıt ile imaj raporunun, 13 Ekim 2020 tarihli olduğu ifade edildi.
Ancak, İdil Kültür Merkezi baskınından bir ay sonra, 14 Ekim'de polis tarafından ele geçirildiği söylenen dijital materyallerin raporunun bir gün önce alındığının kayda geçirilmesi şüpheleri artırdı. Sanık avukatları bu durumun raporun sahteliğini ortaya koyduğunu öne sürdü. Avukatlar, dijital materyallerdeki HASH kodu ve imaj raporundaki şaibe üzerine reddi hakim talebinde bulundu. Ancak 1 yıl 1 ay sonra dijital materyallerin raporunu tutan polis memuru, yanlışlıkla 13 Ekim yazdığını, 15 Ekim'de raporun hazırlandığını beyan etti.
SAVCI, İDDİANAMEDE OLMAYAN “ŞAİBELİ” HAFIZA KARTINI GEREKÇE GÖSTEREREK CEZA İSTEDİ
Savcı ise doğruluğu tartışmalı ve kime ait olduğu bilinmeyen dijital materyalleri gerekçe göstererek esas hakkındaki mütalaasını verdi. Mütalaada, Nuriye Gülmen’in de aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında “DHKP/C silahlı terör örgütünün ‘Direnişler Meclisi’ yapılanmasının sorumlusu olduğu” iddiasıyla hapis cezası istedi.
Savcı, HASH kodu olmadığı ve polis tarafından üretildiği öne sürülen flash bellekte yer alanları gerekçe gösterdi, hafıza kartında örgüt yazışmalarının yer aldığını öne sürdü.
Savcının, yazdığı iddianameyi değil de sonradan bulunduğu söylenen flash bellek referans alması ise dikkat çekiciydi. Yakın dönemdeki birçok davada dijital deliller gündeme gelmiş, bu delillerle mahkumiyet kararları verilmiş, daha sonra dijital delillerin sahte oldukları bilirkişi raporlarıyla ortaya çıkmıştı.
Nuriye Gülmen’in yargılandığı davanın seyri de dijital delillerle değişti. 25 Mayıs’ta, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, içeriği bilinmeyen, HASH kodu olmadığı söylenen hafıza kartı, Grup Yorum posterleri ve sanıkların sloganları gerekçe gösterilerek mahkumiyet kararları verildi.
SİYASİ DAVALARA ATANAN SAVCININ “GEZİ” GEÇMİŞİ
Soylu’nun hedef göstererek başlattığı davada tartışmalı dijital materyallerle ceza isteyen savcı Edip Şahiner’in Gezi geçmişi ise dikkat çekiciydi.
Şahiner, Gezi davasında aralarında şimdilerde hüküm giyen iş insanı Osman Kavala'nın da bulunduğu 9 sanığa verilen beraat kararını istinafa taşıyan savcıydı. Şahiner, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 18 Şubat 2020’de, Osman Kavala, Ayşe Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater Utku, Tayfun Kahraman, Şerafettin Can Atalay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mine Özerden hakkında verilen beraat kararına itiraz etmişti.
Şahiner başvurusunda, 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tüm sanıklar hakkındaki beraat kararının kaldırılarak mahkumiyetlerine karar verilmesi ve sanık Osman Kavala'nın da tutuklanması talep etmişti.
GEZİ SANIKLARI HAKKINDA “AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET” İSTEMİŞTİ
Şahiner, dava kapsamında esas hakkındaki mütalaayı da hazırlamıştı. Kavala ile Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı’nın “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapsini talep etmişti.
Şahiner ayrıca, Kavala ile Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı üyelerinin yargılandığı davaya atanmıştı. Şahiner, Mart 2022’de, yine “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasını yöneltmişti. Savı Şahiner, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise aynı suça “yardım ettikleri” gerekçesiyle cezalandırılmasını talep etmişti.
Nitekim, özel atamayla Gezi davasına dahil edilen Şahiner’in mütalaası üzerine mahkumiyet kararları çıkmıştı.
Kumpas dönemlerini hatırlatan Nuriye Gülmen dosyasında, doğruluğu şaibeli flash bellek üzerine ceza isteyen Savcı Edip Şahiner için Gezi davasında, “Yalan söylüyor, Fethullahçıların iddialarını devraldı” denilmişti. Yani savcı Şahiner’in yer aldığı dosyalar sanık avukatları tarafından hep “şaibe” ile anılmıştı.