Tarihte aşılar ne kadar sürede geliştirildi?
Uzmanlar, salgından gerçek anlamıyla kurtulabilmek için koronavirüse karşı aşı geliştirilmesi gerektiğini, bunun da en az 12 ila 18 ay alacağını açıklıyor.
Covid-19 hastalığına karşı tedavi yöntemleri geliştirmek için dünyanın dört bir yanında araştırmacılar çalışmalarını sürdürüyor.
Uzmanlar, salgından gerçek anlamıyla kurtulabilmek için koronavirüse karşı aşı geliştirilmesi gerektiğini, bunun da en az 12 ila 18 ay alacağını açıklıyor.
Peki bugüne kadar geliştirilen aşılar ne kadar sürede piyasaya sürülebildi? Bu sorunun cevabını anlayabilmek için önce aşı üretim çalışmalarındaki evreleri tanımak gerekiyor.
Bir aşı üretmek için hangi aşamalardan geçmeli?
Tüm ilaçlarda olduğu gibi aşı üretiminde de çok büyük kısıtlamalar ve yakın takip eşliğinde araştırmaların yürütülmesi gerekiyor. Aşının ilk önce laboratuvarda olumlu sonuçlar vermesi ve bu sonuçların tutarlı olması bekleniyor.
Laboratuvarda olumlu sonuç elde edilmesinin ardından üç fazda denemelere geçiliyor. Tedavi, birinci fazda 50-100 kişilik bir grupta deneniyor. Bu denemelerin başarılı olması durumda giderek artan sayıda kişilerle deneyin yapıldığı ikinci ve üçüncü faza geçilebiliyor. Ancak bu evrelerin herhangi birinde elde edilecek olumsuz sonuç tüm çalışmaları en başa sarıyor ve laboratuvara geri dönülüyor.
İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, euronews'e verdiği bir demeçte aşı çalışmalarının evrelerini anlatırken bunun 10 binlerce kişi üzerinde denenmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Elbette tüm bu deneyler, uzun bekleme süreçlerini de beraberinde getiriyor.
Tüm aşamalardan geçen bir aşı son olarak tescil ettiriliyor ve böylelikle üretime geçilebiliyor.
Her aşama ne kadar sürüyor?
Bu konuda kesin sayılar vermek mümkün değil. Aşı çalışmalarının maliyetini inceleyen bir araştırma, laboratuvar aşaması süresinin çok değişken olduğu ancak deney aşamalarına geçildiğinde ortalama 5 yıl içinde sonuç alınabileceğini öne sürüyor.
Biraz daha eski tarihli (1996) bir araştırmaya göre aşı çalışmaları, en başından en sonuna kadar ortalama 10 yıl sürüyor. Her aşama için öne sürülen ortalama sürelerse şöyle:
Laboratuvar çalışmaları: 2,4 yıl
Faz 1: 2 yıl
Faz 2: 1,8 yıl
Faz 3: 1,4 yıl
Tescil öncesi çalışmalar: 1,1 yıl
Tescil çalışmaları: 1,3 yıl
Tabii ki tüm bu çalışmaların birer tahmin olduğunu, ilaçtan ilaca sürelerin değişebileceğini belirtmekte fayda var. Ayrıca günümüzdeki teknolojik imkanlar sayesinde birçok aşamayı hızlandırmak da mümkün.
Diğer yandan çalışmaların herhangi bir aşamada hata vermesi, başa dönülmesi ve böylelikle uzaması da bir ihtimal.
Daha önceki aşılar ne kadar sürede geliştirildi?
Bu sorunun da cevabını vermek kolay değil çünkü hangi çalışmaların başlangıç tarihini kesin olarak tespit etmek zor. Ancak araştırmacılar Peter Hurford ve Marcus Davis'in çeşitli kaynaklara dayandırarak ulaştıkları sonuçlara göre bazı aşıların geliştirilme süreleri şöyle:
Kuduz - 4 yıl, 1881-1885
Kızamıkçık - 7 yıl, 1962-1969
Boğmaca - 8 yıl, 1906-1914
Kızamık - 9 yıl, 1954-1963
Grip - 14 yıl, 1931-1945
Japonensefaliti - 20 yıl, 1934-1954
Çocuk felci - 20 yıl, 1935-1955
Tüberküloz - 21 yıl, 1900-1921
Kabakulak - 22 yıl, 1945-1967
İnsan papilloma virüsü - 23 yıl, 1983-2006
Hepatit A - 24 yıl, 1967-1991
Rotavirüs - 26 yıl, 1980-2006
Çiçek hastalığı - 26 yıl, 1770-1796
Sarıhumma - 27 yıl, 1912-1939
Kolera - 30 yıl, 1854-1884
Su çiçeği hastalığı - 34 yıl, 1954-1988
Hepatit B - 38 yıl, 1943-1981
Keneyle geçen ensefalit - 39 yıl, 1937-1976
Difteri - 40 yıl, 1883-1923
Tetanos - 40 yıl, 1884-1924
Hemofilus influenza - 44 yıl, 1933-1977
Tifo - 58 yıl, 1838-1896
Pnömokok - 66 yıl, 1911-1977
Menenjit - 68 yıl, 1906-1974
Bu listeye göre ortalama aşı geliştirme süresi 29,5 yıl olarak önümüze çıksa da bu yanıltıcı bir sayı. Çoğu virüs için yapılan çalışmalar başladığında, virüsler hakkındaki anlayışımız ve bilgimiz bugün ile kıyaslanamayacak kadar azdı.
Yine de her aşamada dikkatli araştırma gerektiren aşı geliştirme sürecinin bir yılda tamamlanması ümidinin iyimser bir yaklaşım olduğu görülebiliyor. Farklı ülke ve laboratuvarlarda eş zamanlı olarak yürütülen çalışmalarsa, bazılarının hatalı olması durumunda bile denemelerin devam edebilmesi açısından olumlu değerlendirilebilir.