'Tek adam rejimine işçilerin onay vermesi mümkün değil'

Abone ol

DİSK’İn ilk kadın Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk'e konuştu.

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu OHAL ile baskının arttığını belirterek, “Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Tek adam rejimine işçilerin onay vermesi mümkün değil” dedi.

Türkiye'nin 12 Eylül karanlığından çıkış döneminde tıp öğrencisi olan Arzu Çerkezoğlu, aktif olarak yer aldığı gençlik hareketinden gelen deneyimlerini genç bir hekim olarak sendikal mücadeleye taşıdı. Çerkezoğlu, bugün ilk kadın başkan olarak DİSK'in tarihine geçti.

Her 100 işçiden sadece 10'unun sendikalı olduğu, grev hakkı başta olmak üzere tüm sendikal hakların gasp edildiği ve kadınların erkeklere oranla daha düşük ücretle güvencesiz çalışmaya mahkum edildiği bir mücadelenin içerisinde Türkiye'nin en önemli sendikal hareketinin yönetimi ona emanet… Patoloji uzmanı bir doktor olan Arzu Çerkezoğlu ile DİSK Genel Merkezi'nde bir araya geldik.

– DİSK'in kurulduğu 1967'den bu yana seçilen ilk kadın başkan olarak erkek egemen bir yapıya sahip olan örgütlenmenin başına geçtiniz. Düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

– Hem dünyada hem Türkiye'de siyasi iktidarın kadınlara bakış açısının da etkisiyle, kadınların toplumsal yaşamın tümünden dışlandığı ve ikinci sınıf görüldüğü yaklaşımlar hakim. Bu yaklaşımların sonucunda Türkiye'de kadın hareketi son yıllarda siyasi iktidara geri adım attıran örgütlenmenin başında geliyor. Dolayısıyla DİSK Başkanlığı'nı bir kadın olarak üstlenmem de bizler için bir kazanım. Genel başkanlık. DİSK'in her kademesindeki görevler gibi onurlu. Kemal Türkler'in, Abdullah Baştürk'ün emanetini taşımak çok onurlu bir görev.

– Türkiye, 24 Haziran'da seçimler için sandık başına gidiyor. İşçi sınıfı seçim beyannamelerinde ortaya konan vaatleri inandırıcı buluyor mu? İşçilerin seçimlere ilişkin tutumu ne olacak?

– İşçi sınıfı siyasi partilerin vaatlerine bugüne kadar yaşadığımız tablonun içinden ve gerçekliğinden bakıyor. 16 yıl sonunda bu karanlık tablonun sorumlularına artık dur denilmesi gerektiğini söylüyoruz. 20 Temmuz 2016'dan bu yana yaşanan OHAL ile birlikte daha da ağırlaşan bir baskı dönemini yaşıyoruz. Bir yere imza atmaktan tutun bir basın açıklaması yapmaya, meydanlara çıkmaya kadar her türlü hak aramanın zorlaştırıldığı bir siyasal iklim var. Ve biz DİSK olarak hep şunu söylüyoruz: Demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Bir tek adam rejimine işçilerin onay vermesi mümkün değil. Bu nedenle 24 Haziran seçimlerinde emekten, demokrasiden, barıştan, kardeşlikten yana olan siyasi partilere ve adaylara oy verilmesi gerektiğini söylüyoruz.

PATRONUN İSTEDİĞİ OLUYOR

– Çalışanlar AKP döneminde neler kaybetti? Nasıl mücadele etti?

– 16 yıldır bu ülkeyi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiyor. Tüm öncelikler çalışanların değil, patronların istekleri üzerinden şekilleniyor. Bunu TOBB Başkanı Rifat Bey (Hisarcıklıoğlu) çok açık söyledi. “İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanı çok maliyetliydi, hükümetten bazı düzenlemeler istedik, yaptılar. İş davalarının yüzde 99'unu işçiler kazanıyordu, bu bize çok büyük bir yük getiriyordu, hükümetten istedik, aracılık sistemini getirdi” dedi. Aslında sermaye temsilcilerinin söyledikleri, durumu açık bir biçimde ifade ediyor.

İŞÇİ SINIFININ EN ZAYIF DÖNEMİ

– Sanayi devriminin yarattığı işçi sınıfı, bugün fabrikalarda robotların işçilere tercih edilmeye başlandığı Sanayi 4.0 süreciyle karşı karşıya. Bu gelişme bir tehdit midir?

-20'nci yüzyılın son çeyreğinden itibaren fabrikadaki çalışan mavi yakalı işçiler, vasıflı emek diye tarif ettiğimiz beyaz yakalı işçiler de dahil olmak üzere işçi sınıfı en geniş dönemini yaşıyor. Ama aynı zamanda işçi sınıfının hem siyasal hem sendikal örgütleri de en zayıf dönemini yaşıyor. Böyle bir paradoks var. Bir taraftan teknolojinin yol açtığı bir dizi olumlu gelişme varken 18'inci yüzyıl koşullarını aratmayan çalıştırma biçimleri de çok yaygın. Merdiven altı atölyelerde, inşaatlarda, madenlerde bu kadar çok ölümün olmasının nedeni de budur. Bunu da görmek zorundayız.

HER YIL 7 SOMA KATLİAMI OLUYOR

– Türkiye'de işçilerin örgütlenmesi ve sendikalaşma ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

– Bugün Türkiye'de her 100 işçiden sadece 10'u sendikalı, sadece 7 tanesi toplu sözleşme kapsamında. Grev başta olmak üzere en temel sendikal haklar kullanılamaz hale geldi. Asgari ücret neredeyse ortalama ücret haline geldi ve milli gelir artışı karşısında yüzde 30 değer kaybetti. Soma'da yerin yedi kat dibinde 301 maden işçisini taşeron düzenine kurban verdiğimizde toplum olarak irkildik. Ama bugün Türkiye'de her yıl 6-7 tane Soma katliamı oluyor. Çalışma yaşamında kadın işçiler erkeklerden daha düşük ücretle daha güvencesiz biçimde evden yarı veya kısmi zamanlı çalışmaya mahkum edildi.

DOKTORLUKTAN BAŞKANLIĞA

1969 Artvin doğumlu olan Arzu Çerkezoğlu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun.1994 yılında pratisyen hekim olarak göreve başlayan Çerkezoğlu 2004 yılında patoloji uzmanı olarak hekimliğe başladı. Üniversite yıllarında öğrenci gençlik mücadelesi içinde yer alan Çerkezoğlu, İstanbul Öğrenci Dernekleri Federasyonu (İÖDF) Genel Sekreterliği de yaptı. Tüm Sağlık Sen ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası'nda üç dönem şube başkanlığı görevlerini yürüttü. 2001'den bu yana Devrimci Sağlık-İş'te mücadele veren Çerkezoğlu, Kani Beko'nun CHP'den milletvekilliğine aday olması ile boşalan DİSK Genel Başkanlığı görevine getirildi. Çerkezoğlu evli ve bir çocuk annesi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi 1 aylık acı tabloyu açıkladı Ekonomi MediaMarkt’tan öğrencilere karne indirimi Ekonomi