Tekin Bingöl'den çarpıcı borçluluk raporu
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Türkiye’de yaşanan ve her geçen gün artan borçluluğa dair bir rapor hazırladı.
İktidarın borçlandırmayı bir siyasi baskı mekanizması haline getirdiğini vurgulayan CHP’li Tekin Bingöl, Türkiye’de neredeyse doğan her çocuğun borçlu olarak dünyaya geldiğini belirtti.
Rapora göre, AKP ile vatandaşların borçlanma oranları 88 kat arttı. Şu an Türkiye’de toplam 32 milyon kişinin kredi kartı borcu var ve 3 milyon 248 kişi kredi kartı ve/veya bireysel kredi alacakları yüzünden “yasal takipte”.
CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, vatandaşların borçluluk oranlarındaki artışa dikkat çeken bir rapor hazırladı. Borçluluğun halk üzerinde bir baskı ve denetim mekanizması şeklinde kullanıldığının ve iktidarın halkı “istikrar”a bağımlı hale getirmek için borçluluğu araçsallaştırıldığının vurgulandığı raporda şunlara yer verildi:
SON 16 YILDA BORÇLANMA 88 KAT ARTTI
Türkiye’de en yaygın borçlanma biçimi tüketici kredileri. Tüketici kredilerinin meslek gruplarına göre dağılımına ilişkin sonuçlara göre, borçlu kesimin yüzde 64,6’sı ücretli çalışanlardan oluşuyor.
AKP iktidara geldiğinde vatandaşın kredi kartı ve tüketici kredisi borcu yaklaşık olarak 6.5 milyar TL iken, bugün bu borç 575 milyar TL’ye çıkmış durumda. Yani AKP’nin iktidar olduğu yıldan bu yana halkın borçlanması tam 88 katına çıktı.
Bugün Türkiye’de toplam 32 milyon kişinin kredi kartı borcu var ve 3 milyon 248 kişi kredi kartı ve/veya bireysel kredi alacakları yüzünden “yasal takipte”.
2002 yılında vatandaşın toplam borcu milli gelirin yüzde 1.8’i kadar iken bu veri 2017 sonunda yüzde 16’nın üstüne çıktı. Rapora göre, Türkiye, kredi kartı borcunu kapatmak için tüketici kredisi kullanan, tüketici kredisi borcunu kapatmak için ise tekrar kredi çeken bir ülke haline getirildi.
AVRUPA ÜLKELERİ ARASINDA KREDİ KARTI KULLANIMININ EN YOĞUN OLDUĞU İKİNCİ ÜLKE TÜRKİYE
Türkiye, Fransa'dan sonra Avrupa ülkeleri arasında kredi kartı kullanımının en yoğun yaşandığı ikinci ülke konumunda. Yapılan harcamalar bakımından da Avrupa üçüncüsü. Türkiye'de kredi kartının bu derece yoğun kullanılmasının nedeni, tek seferde alınamayacak mal/hizmetleri taksitle satın alma imkanı vermesi.
GELİRİ DÜŞÜK OLANLARIN BORCU ARTIYOR
Raporda geliri asgari ücretin altında veya asgari ücretin biraz üzerinde ücret alanların borçlanmasında yaşanan artışa da dikkat çekiliyor. Geliri 0-1000 lirası arasında olanlarda borçlu sayısı 10 kat artarak 4 milyona yaklaşırken, geliri 0-2000 lira aralığında olanlarda ise bu sayı 3 buçuk kat artarak 7 milyona yaklaşmış durumda.
BORÇLANDIRMA İKTİDARIN İŞİNE GELİYOR, ÇALIŞANI GÜVENCESİZLİĞE RAZI EDİYOR
Hazırlanan raporda, borçluluğun neden olduğu ekonomik ve siyasal sonuçlar üzerinde de duruluyor. Rapora göre, meslek grupları ve ücretler arasındaki farka bakmaksızın artan borçluluk, vatandaşlar üzerindeki ekonomik ve siyasi baskıyı her geçen gün arttırıyor. Borçlan(dır)ma halk üzerinde sadece ekonomik değil, siyasi etkiler de bırakıyor. Borçluluk sebebiyle, vatandaş ses çıkaracağı, tepki göstereceği durumlarda sessizleşiyor, tepkisiz ve zayıf bir halk oluşumuna zemin hazırlanıyor. Borçlanan vatandaşlar daha kötü koşullarda çalışmaya razı hale geliyorlar. Borçlandırma ile emekçiler fazla mesaiye, düşük ücretlere, kötü ve baskı altındaki çalışma koşullarına karşı razı ediliyorlar.
Türkiye’de hızla artan bu borçlanma hali, iktidarın yanlış politikalarının adeta üzerini örtüyor, insanlar ne kadar borçlanırsa o kadar kıpırdayamaz duruma geliyorlar.
SÖMÜRÜNÜN YENİ MERKEZİ: BORÇLANDIRMA
Türkiye’de ana rahmine düşen her çocuğun borçluluk sarmalında olduğunun
vurgulandığı raporda, borçluluğun bütün gelir grupları için geçerli bir sorun olduğunun altı çiziliyor. Borçlanmanın getirdiği “mecburiyet” hissi, halkın iradesini kırıyor, emeğin güvencesiz çalışma biçimlerine karşılık adeta “rızası” üretiliyor.
Borçlanma ile vatandaşların sadece bugünü değil, geleceği de iktidar eliyle denetlenir hale getiriliyor. Borç yükü altındaki emekçilerin artık değişikliğe ne tahammülü ne de cesareti kalmıyor.