'Teknoloji ve bireyselleşme şiddet eğilimini artırıyor'
Toplumların şiddet eğilimini değerlendiren Psikoloji Bölümü Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker, teknoloji devriminin insanı bireyselleştirip yalnızlaştırdığını, bunun da şiddet eğilimini körüklediğini söyledi.
Toplum psikolojisi uzmanlarının çeşitli teoriler geliştirdiği ve çözüm önerileri sunduğu 'toplumsal şiddet histerisi'ni değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Engin Eker, artan şiddet eğiliminin ardında teknolojik devrimin insanı yalnızlaştırmasının olduğunu söyledi. Eker, bireyselleşen, 'tekbenci'leşen ve yalnızlaşan insanların da şiddete meylinin arttığını ifade etti.
"TEKNOLOJİ İNSANI 'AN'A MAHKUM EDİYOR"
Teknolojik devrimin insanın hazza ulaşmasını kolaylaştırdığını ifade eden Eker, "Ancak hazza ulaşmak kolaylaşsa da mutlu ve doygun hissetmiyoruz. Bunun sebebi hazzın bizleri ‘an’a mahkum etmesidir.
İnsanoğlu iyi vakit geçirmek ister ancak bu vakitlerin toplamının ya da yönünün de onun için bir önem taşıması gerekmektedir. Kendimizi gerçekleştirmek, toplumsal takdir almak, başarılı olmak gibi çok önemli yaşam amaçlarımız da var. Ancak anlar, eksiksiz doyum arayışı, hazzı erteleyememe gibi tablolar giderek artıyor" dedi.
"YALNIZLAŞTIKÇA KORKUYOR, KORKTUKÇA SALDIRIYORUZ"
Bu olanakları insanoğluna sunan olgunun teknoloji devrimi olduğunun altını çizen Eker, "Yapay zeka teknolojisi de insanoğluna artık her şeyi sunabilir durumda: Eğlence, aşk, seks, saldırganlık. Bu yeni üretim ve yaşayış biçimleri de kendi kültür ve ideolojisiyle geliyor.
Sadece anların ve rekabetin vurgulandığı, birlikteliğin, derin düşünmenin, paylaşmanın hükmünün olmadığı bir kültür bu. Buna bencillik denmez. Bencillikte karşıda birey vardır, ancak onun da hakkı olanı ona vermemek demektir. Tekbencilikte ise karşıdaki kişi ilişkide insan olarak kendine yer bulamaz.
Teknoloji, insanlar arasındaki bağa sirayet edip onu yıprattıkça yalnızlaşmış, güvenli bağlarla sarmalanamamış ve korkan, korktuğu için de en güvenli korunma biçiminin saldırmak olduğunu düşünen kitlelerle birlikteyiz. Yalnızlaştıkça korkuyor, korktukça saldırıyor, saldırdıkça bizi daha da yalnız kılacak bir ruhsal evrenin tuğlalarını yerleştiriyoruz" diye konuştu.
"İLK İNSANDAN BERİ VAR"
Şiddet eğiliminin ilk insandan beri var olduğunu ifade eden Eker, "Her embriyon annesinin rahim duvarına tutunur ve annesinden can kapmaya çalışır. Bu çok ciddi bir hayatta kalma savaşıdır. Yaşam şiddetle başlar. Ancak medeniyet insan yavrusunun bu eğilimlerini sosyalleştirme çabasındadır."
Günümüzde bireyselleşmenin, toplum taleplerinin koltuğunu sarstığını, bu nedenle de insanoğlunun kendi arzusunun sınırlarını keşfetmeye başladığını ifade eden Eker, "Teknolojik gelişim de insanoğluna arzusunun ötesini vermeyi vadediyor. Bu da artık insanın bir diğerine ilişkisel bir yatırım yapmaktansa kontrolü kendisinde olan cihazlara yatırım yapmayı tercih etmesine sebep oluyor.
İlişki, önemini kaybedince ilişki içindeki insan da önemini kaybediyor. Yeterince önemli ve değerli olmayan bir varlıkla empati kurmak, ona göre biçim almak, ona uyum sağlamak gibi hassasiyetler de devre dışı kalıyor. Bu da şiddetin ortaya çıkmasını engelleyen vicdani süreçlerin zayıflamasına sebep oluyor" diye konuştu.