Türkiye Gönüllülük Araştırması’nın sonuçları açıklandı
Türkiye’de Gönüllük Araştırması; Araştırmaya katılan gönüllülerin yüzde 9’unun sosyal güvencesi yok, yüzde 20’sı ise psikolojik rahatsızlık yaşıyor.
Türkiye’de Gönüllülük Araştırması sonuçları açıklandı. Çalışmaya göre eğitimliler gönüllülük yapıyor.
Gönüllülerin yüzde 85’i çalıştıkları kurumda bilgi/beceri ve yeteneklerini kullandıklarını düşünüyor. Yüzde 9’u bir sosyal güvenceye sahip değil, en büyük şikayetleri ise zamansızlık. Gönüllülerin yüzde 20’si ise gönüllülük yaparken psikolojik rahatsızlıklar yaşıyor.
Türkiye’de sivil toplum alanında çalışan gönüllülerin koşullarını, sorunlarını ve beklentilerini ele almayı amaçlayan Türkiye’de Gönüllülük Araştırması sonuçları İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Türkiye’de Gönüllülük: Katılım, Koşullar ve Hukuk Konferansı’nda açıklandı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi (BİLGİ STÇM) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİLGİ GÖÇ) tarafından 16 Ekim-20 Kasım tarihleri arasında internet anketleriyle yürütülen araştırmaya farklı kurumlarda gönüllülük yapan 1016 kişi katıldı.
“TÜRK HALKI GÖNÜLLÜLÜK YAPMIYOR”
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emre Erdoğan, yapılan çalışmalarda Türkiye’de gönüllü çalışan insan sayısının düşük olduğunu söyledi. Prof. Dr. Erdoğan, “40 ülkede yapılan bir araştırmada Türkiye gönüllülük çalışmalarında sondan ikinci sırada yer aldı. Birinci sıraya Danimarka, ABD yerleşti. Bizde gönüllü oranı yüzde 6’yken Danimarka ve ABD’de yüzde 50’ler seviyesinde. 20 yıldır bu oran değişmedi Türkiye yüzde 6 ile 10 arasında kalıyor. Türk halkı gönüllülük yapmıyor” dedi.
“TÜRKİYE’DE 18 YAŞ ÜSTÜNDE GÖNÜLLÜLÜK ORANI YÜZDE 6”
Gönüllüğü ücret almadan bedelsiz olarak bir kurumda faaliyet göstermek olarak tanımlayan Prof. Dr. Erdoğan, “Şu anda Türkiye’de 18 yaş üstünde gönüllülük oranı yüzde 6. Türkiye’de gönüllülük alışkanlığı yok. Gönüllülük çok önemlidir, sosyal sermayenin göstergesidir. Karşınızdaki insana olan güveniniz, iş yapma biçiminizle ilişkilidir. Türkiye’de bu noktada sorun var, sosyal sermaye düşük. Neden düşük çünkü çok hızlı kentleşiyoruz, sanayileşiyoruz. Gönüllülük sayesinde insanlar farklı deneyimler yaşar. Kendine benzemeyenlerle karşılaşır, birbirine güvenir, iş birlikleri oluşur. Ön yargıları kırmamızı sağlar” diye konuştu.
BİLGİ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı ve Göç Çalışmaları Uygulama Ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ise, Türkiye’de gönüllük oranlarının çok az olduğunu vurgulayarak bu konu üzerine kapsamlı bir araştırma olmadığını dile getirdi. Prof. Dr. Semerci, “Araştırmayla amacımız gönüllülükteki hukuksal durumu, koşulları, katılım perspektifinde tartışmaktı. Sigorta da dahil olmak üzere hukuksal statü nasıl olmalı bunu tartışmak istiyoruz. Çalışmanın anket kısmını hem kurumlar aracılığıyla hem de açık çağrı ile - internet üzerinden online yaptık, binin üzerinde kişiye ulaştık. 20 STK’nın da gönüllü koordinatörleri ile mülakat yaptık. Ayrıca gönüllülerle iki odak grup toplantısı da düzenledik” ifadelerini kullandı.
“EĞİTİMLİLER GÖNÜLLÜLÜK YAPIYOR”
Gönüllülerin çoğunluğunun gönüllü olmaktan memnun olduklarını söyleyen Prof. Dr. Semerci, “Araştırmada öne çıkan birkaç nokta şöyle, daha eğitimliler ve gelir durumu daha iyi olan kişiler gönüllülük yapıyor. Tek bir gönüllü profili yok, öğrenciler, emekliler, evhanımları, işsizler farklı gönüllü profilleri olarak karşımıza çıktı. Bu da gönüllülüğün nasıl yapıldığını etkiliyor. Yaşı daha genç olan kişilerin ileri yaştaki gönüllülere göre gönüllü oldukları kurumlarda karar alma süreçlerinde daha az dahil olduğunu görüyoruz. Gönüllüler gönüllü olmaktan memnun, odak çalışmamıza katılan gönüllülerden birkaçı , aynı kurumda profesyonel olarak çalışanlardan daha mutlu olduklarını aktardı, gönüllü olmanın birçok kazanımı ankette de belirtildi” dedi.
ARAŞTIRMADA ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR
Araştırma sonuçlarına göre, gönüllüler çalıştıkları kurumlarda ortalama 5 yıldır çalışıyor. Ancak gönüllülerin üçte biri 1 yıl, yarısıysa 2 yıldan az bir süredir bulunduğu kurumda gönüllülük yapıyor. Ortalama gönüllülük süresi öğrencilerde 16 ayken, çalışanlarda 53, emeklilerdeyse 85 aya kadar çıkıyor.
Gönüllülerin yarısı çalıştıkları kurumda haftada 3-4 saatten daha az vakit harcarken, çalışma günlerinin hem hafta sonu hem de hafta içi günlere yayıldığı gözlemlendi. Gönüllülerin yüzde 60’ının çalışma saatlerinin 9-18 arasında olduğu belirlendi.
YÜZDE 34’Ü TANIDIKLARI ARACIĞIYLA KURUMLA İLETİŞİME GEÇİYOR
Gönüllülerin yüzde 56’sı çalıştıkları kurumda daha çok eğitim vermek için bulunurken yüzde 51’i organizasyonlarda yer almak, yüzde 35’i de kampanya organizasyonlarına ve tanıtımlara yardım etmek gibi konularda çalıştığını aktardı. Gönüllülerin çalışmalarını hem ofiste hem de sahada gerçekleştirdikleri de araştırma sonuçları arasında yer aldı.
Araştırma sonuçlarına göre gönüllülerin yüzde 34’ü şu anda çalıştıkları kurumla tanıdıkları aracılığıyla ilişki kurduklarını söyledi. Bunu yüzde 16 ile internet yüzde 10 ile de görsel veya yazılı medya izledi.
Gönüllüler, gönüllülük yaparken çalıştıkları kurumu hedef kitlesi ve çalışma alanı nedeniyle seçiyor. Yüzde 38’i güvenilir bulup tercih ettiğini aktarırken yüzde 21’i ise kurumsal yapı olduğu için tercih ettiğini belirtti.
YÜZDE 95’İ ALDIKLARI GÖREVLERİ TAMAMLAYABİLİYOR
Gönüllülerin yüzde 85’i çalıştıkları kurumda bilgi/beceri ve yeteneklerini kullandıklarını düşünüyor. Kapasitelerinin kullanılmadığını düşünen gönüllülerin en büyük şikayetleriyse gönüllülere danışılmaması ve gönüllünün yeterince tanınmaması. Gönüllülerin yüzde 95’i aldıkları görevleri tamamlayabildiklerini söyledi. Görevi tamamlayamayanlar ise bu durumu ‘zamansızlık’ olarak dile getirdi.
Gönüllülerin yüzde 58’i kurumda alınan kararlara katıldığı görüşünü aktardı. Dörtte üçüne yakın bir kısmı da kurumun düzenlediği etkinliklere katılıyor.
GÖNÜLLÜLERİN YÜZDE 9’UNUN SOSYAL GÜVENCESİ YOK
Ankete katılan gönüllülerin yüzde 9’u bir sosyal güvenceye sahip değil, diğerlerininse çalıştığı yerden, aileden ya da üniversiteden bir sosyal güvencesi bulunuyor. Çalıştığı STK’dan sosyal güvenceye sahip olanların oranıysa yüzde 9.
Gönüllülerin yüzde 20’si gönüllülük yaparken psikolojik rahatsızlıklar yaşadıklarını söylerken, ‘meslek hastalığı’ yaşayanların ve herhangi bir iş kazası geçirenlerin oranı yüzde 4. Gönüllülerin yüzde 13’ü şu anda yaptıkları gönüllülük faaliyetinin iş kazası ya da meslek hastalığı riski taşıdığını söylüyor.
Gönüllüleri çalışma koşullarına gelince gönüllülerin yaptıkları ulaşım, yiyecek ve iletişim masraflarını kendileri karşılayanların oranı yüzde 67’yken geri kalanların masrafları kısmen ya da tamamen STK tarafından karşılanıyor.
EN ÖNEMLİ KAZANIM; İŞE YARAR HİSSEDİLMEK
Araştırma çalışmasına katılan gönüllülere göre gönüllülüğün en önemli kazanımları kendini işe yarar hissetmek, yeni insanlarla tanışmak, sürekli yeni şeyler öğrenmek ve iş hayatında olumlu etkilerini görmek olarak ön plana çıkıyor. Gönüllülüğün insanların kişiliği üzerindeki etkilerine gelince, toplumsal sorunlara karşı duyarlılık sağlamak, daha sosyal olmak, daha iyi iletişim kurmak, daha anlayışlı ve sabırlı olmak gibi niteliklerin kazanıldığı düşünülüyor. Ayrıca gönüllülere göre kendilerini çalıştıkları kuruma duydukları aidiyet yüksekken, faaliyetlerini kamu kaynaklarının yetişmediği alanlara yardımcı olduğu görüşünde.
ÖĞRENCİLER KURUMLARA ULAŞIRKEN ZORLANIYOR
Gönüllülerin yüzde 53’üne göre gönüllülük yaparken en zorlandıkları konuların başında zaman bulmak geliyor. İkinci sırada yüzde 30 ile gönüllülük için yapılan harcamaların karşılanması bulunuyor. Öğrenciler ve çalışanlar zaman bulmakta zorlanırken, çalışanlar, işsizler ve emekliler için gönüllülük harcamaları da bir zorluk oluşturuyor. Öğrenciler, çalıştıkları kuruma ulaşırken zorluk çektikleri görüşünü diğer gruplara göre daha fazla belirtiyor.
Gönüllülerin yüzde 85’i çalıştıkları kuruma duydukları aidiyetin bir göstergesi olarak çalıştıkları kurumu yakınlarına tavsiye ettiklerini söyledi. Yüzde 86’sı da çalışmaktan memnuniyet duyduklarını dile getirdi. Önümüzdeki bir yılda da aynı kurumda çalışacaklarını söyleyenlerin oranı yüzde 84’ken, üç yıl sonra da aynı kurumda çalışacağı düşüncesine sahip olanların oranı da yüzde 71.