'Türkiye yüksek enflasyon ve yüksek kur kıskacında kalmaya mahkûm olabilir'

Abone ol

CHP'li Erdoğan Toprak, "İktidarın ilan ettiği reformların göstermelik bulunmasının yarattığı düş kırıklığı ve umulan dış kaynak girişinin zorlaştığı öngörüsüyle, daha yüksek faiz vererek kaynak çekme çabası yatıyor." ifadelerini kullandı.

CHP Başdanışman genel koordinatörü ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Merkez Bankası ve ekonomide yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Toprak, “Merkez Bankası’nın Mart ayı Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 2 puan artırarak yüzde 19’a çıkartmasıyla, Kasım ayından bu yana yapılan faiz artışı toplamı 8,75 puan oldu. Türkiye ekonomisinin bu faiz oranlarıyla yeni yatırım yapması, yeni istihdam yaratması olanaksız hale geldiği gibi, enflasyon ve kur artışlarıyla mücadele zora girdi. İç talebin gerilediği, büyümenin söz konusu olmadığı bir süreç başladı!” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın açıklamasından bazı satırbaşları şöyle:

Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) 18 Mart’taki aylık olağan toplantısında tüm beklentileri aşan bir faiz artışı kararıyla piyasaları şaşırtırken, 12 Mart’ta açıklanan ekonomi reformlarının yeterli etki, inandırıcılık ve güveni sağlayamaması, bir anlamda bu yüklü faiz artışını mecburiyete dönüştürdü.

MB-PPK aldığı kararla faizi 2 puan birden artırarak yüzde 19’a yükseltti. Bu karar, aynı zamanda kredi faizlerinin yüzde 25-26 düzeyine yükselmesi, kredi kullanmanın, yatırım yapmanın olanaksız hale gelmesi demektir. MB’nin faiz kararında ABD Merkez Bankası FED’in faizi sabit tutmasına karşılık, ABD tahvillerinin faizinin yüzde 1,25 ve üstüne doğru tırmanışa geçmesi de etkili oldu.

Daha yüksek faiz vererek dış kaynak çekmeyi, içeride ise 230 milyar dolar düzeyindeki döviz hesaplarının çözülmesini sağlamayı amaçlayan MB’nin bu planı tutmazsa, Türkiye yüksek faiz artışları yanında yüksek enflasyon ve yüksek kur kıskacında kalmaya mahkûm olabilir.

DAHA YÜKSEK FAİZ VEREREK KAYNAK ÇEKME ÇABASI

MB’nin aldığı bu artış kararının reel sektörü daha çok zorlayacağı, yatırımları, yeni istihdamı, kapasite artışlarını zorlayacağı, büyümeyi frenleyeceği, iç talebi hızla aşağı çekeceği açık. Ancak böylesine riskli bir adımı atmak mecburiyetinde kalmanın gerisinde iktidarın ilan ettiği reformların göstermelik bulunmasının yarattığı düş kırıklığı ve umulan dış kaynak girişinin zorlaştığı öngörüsüyle, daha yüksek faiz vererek kaynak çekme çabası yatıyor. MB mayıs itibariyle enflasyonun düşüşe geçeceğini, bunun da faiz üzerindeki baskıyı azaltarak, faiz düşüşüne zemin hazırlayacağını hesap ediyor.

Şubat ayı enflasyon verisinde TÜFE-ÜFE farkının 11 puana yükselmesi, üretici enflasyonunun (Yİ-ÜFE) yüzde 27 düzeyine çıkması ve önümüzdeki aylarda bu farkın TÜFE’ye enflasyon artışı olarak yansıyacağı düşünüldüğünde, MB’nin enflasyonda düşüş beklentisinin gerçekleşmesi olasılığı zayıflıyor. Buna, girdi maliyetlerinin yükselmesi, petrol fiyatlarının artması gibi etkenleri de ilave ettiğimizde MB’nin hesabın tutması daha da güçleşiyor.

MB’nin böylesi yüksek bir faiz artışıyla döviz hesaplarında çözülmeyi hızlandırma, üçlü baskının bir ayağını, yani kur baskısını aşağı çekerek kurları kontrol etmeyi hedeflediği anlaşılıyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, döviz mevduatları sadece bireylere, yurt içi tasarruf sahiplerine ait değil. Döviz mevduatlarının önemli bölümü dış yükümlülükleri bulunan bankalara, özel şirketlere de ait.

DÖVİZE TALEP TEKRAR YÜKSELECEKTİR

Şayet döviz hesaplarında beklenen çözülme olmaz, enflasyon da istenilen düzeyde düşmezse bankaların ve şirketlerin kısa vadede ödemeleri gereken dış döviz yükümlülükleri nedeniyle dövize talep tekrar yükselecektir. Kurdaki yükseliş, girdi ve maliyet boyutuyla enflasyonu yükseltir ve enflasyondaki yükseliş de MB’yi yeni bir yüklü faiz artışına mecbur konuma getirir. Mevcut kısır döngü daha da derinleşerek yinelenmeye devam eder.

2020 Kasım ve Aralık aylarında peş peşe yapılan 6,75’lik faiz artışına rağmen, döviz mevduatlarında umulan çözülme olmadığı gibi, yabancı sıcak para girişi de çok kısa vadeli ve azami 15 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Döviz mevduatları neredeyse beş aydır hâlâ 230 milyar doların üzerinde kalmaya devam ediyor.

HUKUK VE DEMOKRASİ GÜVENCESİ BEKLEYEN YABANCI YATIRIMCIYI TEREDDÜDE DÜŞÜRDÜ.

İktidarın her alandaki reform vaatlerinin içi ve altı büyük ölçüde boş çıkınca, yurt dışından yabancı kaynak girişi beklentisi doğal olarak riske girdi. İktidarın söylemlerinin hemen ertesinde tersi yönde adımlar atması, yargıyı baskı aracı ve silah olarak kullanma tutumunu sürdürmesi, hukuk ve demokrasi güvencesi bekleyen yabancı yatırımcıyı tereddüde düşürdü.

MB, iktidarın inandırıcılık ve güven açığını yüklü faiz artışıyla kapatma yoluna gitti. Dış sermayeye, sıcak para sahiplerine ‘reformları boş verin, siz kısa dönemde hiçbir yerde bulamayacağınız, yüksek faize, yüksek kazanca gelin’ mesajı verdi. Bu mesajın ne ölçüde kabul göreceğini önümüzdeki günler gösterecek! Öngörüm, maalesef dövize yöneliş ve TL’den kaçış devam edecek. TÜİK gibi MB’ye olan güven de sıfırlandı! (Yeni Soluk)

Sipariş alabilmek için 'işçi hakkı' diyen şirketten sendikalaşan emekçiye tehdit! Ekonomi Merkez Bankası'nda yetki krizi: Saray soruları yanıtsız bıraktı Ekonomi 1.3 milyon kişi işsizlikle karşı karşıya! Ekonomi Halk her krizde borçlandırıldı! Fatura vatandaşa ödetiliyor Ekonomi