Türkiye’nin sakin kentlerinden biriydi, yakasını inşaattan kurtaramıyor; Gökçeada’da ulusal sulak alana otel inşa ediliyor

Abone ol

Yıldızkoy'un imara açılmasıyla gündeme gelen Gökçeada bu kez de ulusal sulak alanı Tuz Gölü Lagünü'nün yanında yapılacak otel inşaatı ve çevrede açılması planlanan taş ocağı ile gündemde.

GERÇEK GÜNDEM - MELİKE ÇAPAN

Türkiye’nin en batı ucunda en büyük adası…

2016 yılında Türkiye’nin 11 sakin kentinden biri ilan edildi.

O sakin ada son senelerde Türkiye’nin birçok noktasında olduğu gibi inşaatlarla boğuşuyor.

İmarlı arazi alanları çok olmamasına rağmen adanın dağı, taşı ve kıyılarında yeni yapılar yükseliyor.

Bahsettiğimiz ada Gökçeada ya da 1970’e kadar bilinen adıyla İmroz.

Yeşilliği ve sakinliği betona kurban edilen ada bugünlerde Ulusal sulak alan olan Tuz Gölü Lagünü’nün yanında yapılan yeni bir otel ve taş ocağı ile gündemde.

Ulusal sulak alanda otel yapılması ve taş ocağı meselesi bazı çevrecilerin tepkisini topladı. Bunun üzerine taş ocağının sahibi Nusret Avcı’ya konuyla ilgili iddiaları, Gökçeada Belediye Başkanı Ünal Çetin’e belediyenin görüşünü sorduk. Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Prof. Dr. Herdem Aslan da her iki projeyi Gerçek Gündem’e yorumladı.

Projeler hakkındaki iddiaları ve oluşabilecek çevresel etkileri üzerine ilk sözü Herdem Aslan’a veriyoruz.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Herdem Aslan adadaki esas sıkıntının 2012 yılında 1/100000 planlar yapılırken adanın tüm güney kıyılarının neredeyse turizm bölgesi olarak ilan edilmesi olduğunu söylüyor. O zamanlar yapılan itirazların da ciddiye alınmadığını belirten Aslan, aradan geçen 10 yılda ruhsatların alındığını ve ilanların çıkartıldığına dikkat çekiyor.

“YETKİ KARGAŞASI NEDENİYLE DOĞAL KAYNAKLARIMIZ YOK OLUYOR”

Tuz Gölü Lagünü'nün 2019 yılında ulusal öneme haiz sulak alan ilan edildiğini söyleyen Aslan, şu anda bu lagünün dibinde bir otel inşaatının başladığını ifade etti.

Aslan şöyle konuştu:

“Projeyi bilmiyoruz. Kimi 44 kimi 66 oda diyor. Orada ilk yapılan otel değil tabii ki. Ancak bu inşaat geçen yıl hazırlanan Gökçeada Tuz Gölü Yönetim Planı ile kesinlikle örtüşmüyor. Zaten bölgedeki su rezervlerinin azalması, vahşi çöp toplama alanın etkisi, artan tarım ve turizm faaliyetleri gibi pek çok insan kaynaklı kirlilik baskısı altında olan sulak alan bölgesinin daha alt yapı sorunları çözülememiş iken yeni otellerin açılması hiçbir şekilde ekolojik bir yönetim anlayışı ile de örtüşmemektedir. Yönetim planını hazırlayan, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın bilgisinin ve izninin olmadığına inanmak istiyoruz.”

Aslan, çok hassas bir ekosisteme sahip olan bölgenin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmediğini, mevcut sorunlar çözülmeden her geçen gün yeni bir kirlilik faktörünün eklendiğini ve devletin kurumları arasındaki yetki kargaşası nedeniyle doğal kaynakların yok olduğunu belirtti.

“KUŞ POPÜLASYONU İLE İLGİLİ BİR ÇALIŞMA YAPILMASI GEREKİYOR”

Aslan, adada yapılması planlanan taş ocağını da yerine giderek gördü. Taş ocağının lagünün sınırları dışında ama etki alanının içinde olduğunu ve çukurda yer aldığını ifade etti. Aslan, “Adada ciddi bir kuş popülasyonu var. Flamingolar ve özellikle o bölgede yuva yapan ada martıları var. Bununla ilgili yaptığımız çalışmalarımız var ama bu kuşların bu taş ocağın faaliyetlerinden nasıl etkileneceği konusunda bir çalışma yapılması gerekiyor. Taş ocağının sahibi ile görüştüğümüzde herhangi bir canlı ya da doğaya zarar gelmesine izin verilmeyeceğini söylüyor” diye konuştu.

Lagün ile ocağın arasındaki mesafenin yaklaşım 2.5 km olduğunu dile getiren Aslan, ocağın çukurda kaldığını ve lagün arasında bir tepe olduğunu ifade etti. Aslan, ocağın 49 yıllığına kiralandığını ve bu süreçte o tepenin ne kadar traşlanacağına dair bir yorumda bulunamıyor. Ancak o tepe ortadan kalktığı anda ocağın lagün ile arası çok daha yakın olacak.

Aslan adada taş ihtiyacının olduğunu ve taş ocağı yapılması istenen bölgenin de doğal bir kaynak olduğunu dile getiriyor. Aslan şöyle devam etti:

“İnsan da bu doğanın bir parçası. Her şeyin sürdürülebilir olması gerekiyor. Bütünleşik bir yaklaşımla ekosistem tabanlı yönetim planları yapılmalı be tüm kurumların hassasiyetle bu plana uyması gerekir. Asıl sıkıntı adanın sürekli yapılaşmaya açılması. 12 yıldır adada yaşıyorum ve her geçen gün artan yapılaşmayı üzülerek izliyorum. Şu anda bütün adanın kıyıları parsellenmiş. Burası Çeşme, Kuşadası gibi bir mekana dönüştürülüyor. Dünyanın tek cittaslow adası ve Organik bir ada olmasını istediğimiz bölgenin talanı bir vatandaş olarak beni çok üzüyor. Yıldızkoy’un daha önce imara açılması gündeme gelmişti. Bir durdurma kararı çıktı ama Meclis kararı iptal edilmediği için her an geçebilir. Kokina çevresi ve Gizli Liman çevresi de aynı durumda. Bütün adanın kıyıları inşaatla dolduruluyor.”

“LAGÜN İÇİN EN BÜYÜK SORUN OTEL”

Aslan lagün için en büyük sorunun ise yeni yapılan otel olduğunun altını çiziyor:

“Adada yeni kuyu açılmasına izin verilmiyor. Eski kuyulardan ne kadar su alınacak? Proje hakkında hiçbir bilgimiz yok. Yapılmaya başlanmış bir otel var şu anda. Lagüne çok yakın. Ulusal sulak alanın içinde yer alıyor. Oraya otel yapılması kesinlikle yasak. 15 Haziran itibariyle adada inşaat yasağı var. Bütün yaz harıl harıl o inşaatın devam edeceği görülüyor.”

“RUMLAR YÜZLERCE YIL BOYUNCA TAŞ İHTİYACINI BURADAN KARŞILAMIŞ”

Projeye yönelik iddialar için ise taş ocağını 49 yıllığına kiralayan Nusret Avcı’ya sorularımı yöneltiyorum. Taş ocağı fikrinin nasıl çıktığını ve tüm projeyi detaylarıyla anlatıyor Nusret Avcı.

İnşaat mühendisi olduğunu ifade eden Nusret Avcı, 23 yıldır adada yaşıyor. Bugüne kadar yaptığı her projede ön duyarlılığının çevre olduğunu söyleyen Avcı, taş ocağı bölgesinin adanın göç eden sakinleri olan Rumlar tarafından kullanıldığını ve yüzlerce yıl boyunca taş ihtiyacını karşıladıklarını söyledi.

Avcı, taş ocağının bir dağın eteğinde, görsel anlamda bir kirliliğe sebebiyet vermeyecek bir bölge olduğunu ifade etti. Taş ocağının hiçbir noktadan gözükmediğini söyleyen Avcı, arkasındaki tepenin büyük bir kütle olduğunu ve binlerce yıl oradan taş alsan fark edilmeyeceğini savundu.

“PATLAMA YÖNTEMİNİ İPTAL EDECEĞİZ”

Adanın yüzde 90’ının taş kütlesinden oluştuğunu dile getiren Avcı şöyle devam etti:

“Geçmişteki yurttaşlarımızın da adayı taş yapılarla donattığını görüyoruz. Şu anda da böyle olması gerekiyor ama taş zorluğundan dolayı burada beton görüntüleri çoğalmaya başladı.”

Taş ocağı ile ilgili dinamit ile patlama yönteminin kullanılacağına ilişkin olarak ise Avcı, “Raporda da 28 günde bir patlatma olacağı yazılıyor. 28 günde bir patlamanın hiçbir yere bir zararı yok. Ancak biz de patlatma yapmayacağız. Şimdi maden mühendisimiz ile de görüşüyorum. Madem tepki var bu patlamayı kaldıralım diye düşünüyorum. ÇED raporunda bu şartı koyalım. Oradaki taşlar manevala ve keski ile çıkartılabilir taşlar” dedi.

Taş ocağının gelirlerinin Nusret Bey Vakfı’na bağlanacağını ifade eden Avcı, “Ben itiraz eden arkadaşlara da söyledim. Bir toplantı yapalım ve yerinde inceleyelim. Derseniz ki ‘bu nedenlerle olmaz’ ben dosyayı orada imha edeceğimi söyledim” diye konuştu.

Şu ana kadar 11 kurumdan görüş aldıklarını belirten Avcı, şimdi belediyeden yanıt beklediklerini söyledi.

“KUŞLARA ZARAR VERECEK HERHANGİ BİR AKTİVİTE YOK”

Avcı çevresel etkiler üzerine iddiaları ise şöyle yanıtladı:

“2600 metrede flamingolarımız var. Bu flamingolara herhangi bir zarar verecek hiçbir aktivite yok. Bin yıldan beri bu ocak çalışıyor. Bu ocak var. Hiç gözükmeyen bir yer. Kocaman bir dağın eteğinde ve hiçbir taraftan gözükmüyor. Patlama ortadan kalktığı zaman orada yapılan çalışmaların hiçbir çevresel etkisi yok. Burası bir taş ocağı da değil. Burada doğayı yararak içinden toprağı atarak yüzlerce dönüm araziyi kaldırarak altından taş aramıyoruz.”

BELEDİYEDEN OLUMSUZ GÖRÜŞ

Lagünün yanında yapılanın otel olduğunu taş ocağının farklı bir yerde olduğunu söyleyen Gökçeada Belediye Başkanı Ünal Çetin, “Taş ocağı ile ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün ÇED müracaatı var. Bu konuyla ilgili belediye olarak olumsuz görüş verdik” dedi.

Çetin belediye olarak Gökçeada’yı her türlü doğasıyla koruyup kolladıklarını dikkati çekti. Lagüne 300 metre kadar ötede başlayan otel inşaatına ilişkin olarak ise Çetin, projenin 1996 yılında onayladığını hatırlattı.

“26 YIL ÖNCE ONAYLANMIŞ BİR PROJE”

Ünal şöyle devam etti:

“Orası Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylanmış bir plan olmasaydı bu konuyla ilgili mesuliyetim olduğunu söyleyebilirdim. 26 yıl önce onaylanmış bir imar planıyla alakalı bana dilekçe verildiğinde oranın imar planını vermek durumundayım. Yasalarla ilgili bir hukuk devletiysek. Doğruluğunu ve yanlışlığını tartışıyorsak. Tabii ki yanlış. Keşke yapılmasaydı.”

Faruk Eren yazdı: Unutulur mu sandın güzelim Gündem Sedat Peker'in paylaşımlarıyla gündeme gelen Orhan Adıbelli kimdir? Gündem İstanbul'da yarın bazı metro seferleri yapılmayacak! Gündem Beşiktaş'taki cinsel ilişki skandalında yeni gelişme Gündem