Uğur Dündar, 'ortak yayın'ı yazdı: Bilimsel verilere dayanarak söylüyorum...
Uğur Dündar, Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım'ın bu akşam ortak yayında bir araya geleceği programı yazdı.
Uğur Dündar, Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinde Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım'ın bu akşam ortak yayında bir araya geleceği programı yazdı.
Uğur Dündar'ın 'Büyük tartışmayı izlerken nelere dikkat etmeli?' başlıklı yazısı şöyle oldu:
İnsanın aklından geçenleri okuyacak bir cihaz geliştirilebilir mi? Belki çok ileri bir tarihte, belki de hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Ama televizyon ekranı, buna en yakın buluş olma özelliğini hep koruyacak…
★★★
Bilimsel verilere dayanarak söylüyorum:
Televizyonda konuşan bir kişinin bakışları, mimikleri ve ses tonu birleşerek, biz profesyonellerin “Q” faktörü dediğimiz insani özelliği oluşturur.
“Q” faktörü somut bir şey değildir, hissedilir.
Yani seyirciler ekran aracılığıyla bulundukları ortama konuk olan kişilerin gözlerinin içine bakarak, ses tonuna ve konuşma biçimine dikkat kesilerek, onun hakkında kanaat notu verirler.
Bir süre izledikten sonra “Bu kişi dürüst, içten, yapmacıksız, mert, yiğit vs” derler, ya da tam tersi bir kanıya sahip olarak. “Çok yapmacık, hiç de samimi değil, beni kandırmaya çalışıyor, içten pazarlıklı, mertlikten de uzak vs” gibi yakıştırmalarda bulunurlar.
İşte “Q” faktörü tam da budur!
★★★
“Q” faktörü zayıf olan bir kişi ağzıyla kuş tutsa seyirciden geçer not alamaz!..
***
Televizyon ekranında danışıklı döğüşler de gizlenemez. Diyelim ki bir tartışma öncesi taraflara veya sadece birine sorular önceden verildi!
Ekran kısa sürede seyirciye yutturulmak istenilen bu mizanseni ifşa eder.
Çünkü önceden verilmiş sorunun cevabı seyircide müsamere seyrediyormuş gibi bir etki yaratır.
Bunu hissedince de hem torpil yapana, hem de kolayca cevaplayana “kırmızı kart” gösterir.
Enayi yerine koyulmayı asla affetmez!..
Kendisini avlamaya gideni o avlar!..
★★★
Tartışmalarda moderatör soru ve davranışlarıyla bir tarafa yüklendiğinde veya tartışmacılardan biri ötekine iftiraya varan ağır sözlerle saldırıp hakaretamiz üslup kullandığında, karşısındakini mağdur duruma düşürür.
Seyirci psikolojisi de mağduru korumaya ve desteklemeye yönelir.
İyi puanları mağdura verir.
Saldırganlar değil, bilgi ve belgeyi sinirlenmeden, basit cümlelerle ama zekice dile getirerek paylaşanlar kazanır. (Geçmişteki Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek tartışmasında olduğu gibi)
Alaya dönüşmeyen, dozunda ve çarpıcı mizah örnekleri de hafızalara mıh gibi yerleşip kalır.
Aradan yıllar geçse bile “…Lafı gediğine nasıl koymuştu ama denilerek” hatırlanır.
★★★
Bu akşamki tartışmada zorlu bir görev üstlenen İsmail Küçükkaya kardeşimin bu uyarıları dikkate alıp, dürüst ve adil yönetim sergileyeceğine yürekten inanıyorum.
Büyük tartışmanın demokrasimize yararlar getirecek tarihi bir dönüm noktası olmasını diliyorum.