Uğur Mumcu’nun kızı Aybars’tan Sözcü yazarı Öztürk’e ‘otopsi raporu’ tepkisi

Abone ol

Özge Mumcu Aybars: “29 yıl sonra otopsi raporu yayınlamak, öldürülenin yakınını canlı yayında azarlamak gazetecilik değildir; bir magazinleştirme çabası, bir olay örtme çabasıdır; kısaca bir mesleğin sonuna yaklaşırken kötü bir mirastır.”

Evinin önünde uğradığı bir suikast sonucu kaybettiğimiz gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu Aybars, kısadalga.net’teki köşe yazısında, Sözcü yazarı Saygı Öztürk’ün, babasının otopsi raporuna ilişkin verdiği ayrıntılara tepki gösterdi.

Aybars, Saygı Öztürk’e “Babamın cinayetinde halen karanlıkta olan, başta emri kimin verdiği olmak üzere yanıtlanması gereken onlarca soru var. Bunları gündeme getirmek yerine, davaya hiçbir katkısı olmayan, sadece bir bombanın insan bedeni üzerinde yaratacağı tahribatı gösteren bir tutanağı ısrarla gündeme getirmeyi bir lütuf sandığınız gazeteciliğiniz de sizin Türkiye’ye bir mirasınız muhtemelen” sözleriyle tepki gösterdi.

Saygı Öztürk’ün Uğur Mumcu’nun katledilmesine ilişkin daha önce yaptığı açıklamalar ve yazılarıyla kendi bildiği ve tanık oldukları arasında çelişkiler olduğunu da belirten Özge Mumcu Aybars, Öztürk’ten bu konularda da açıklama istedi.

Özge Mumcu Aybars’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Geçtiğimiz hafta Saygı Bey, Sözcü’de cinayette olay akışının ailemizin bilmediği kısımlarını paylaşıp - bombayı koyan Oğuz Demir'in polisten kaçma süreci ve de yeniden otopsi tutanağının bir eki olduğu anlaşılan bir tutanak paylaşana kadar, medyadaki bu ya da benzeri isimlerden bahsetme gibi bir niyetim de yoktu.

Saygı Bey’in bu tutanağı 28 ya da 29 yıl sonra yeniden paylaşmasına gerek yoktu. Zira şahsım, patlamada babamın bacağının koptuğunu, patlama anında öldüğünü ve de ceketinin içindeki dolmakalemin ikiye ayrıldığını ben gayet iyi biliyorum. Gözlüğü kırılmadı ve de nikah yüzüğü parmağındaydı. Saati de kolunda. Nereden mi biliyorum? Olayı yaşadım ve detaylara 11 yaşından beri gayet hakimim. O ikiye ayrılmış kalem, o nikah yüzüğü ve de o saat babamın odasında özel bir camekanda saklanıyor, saklıyoruz.

Buyurun size aklımda kalan otopsi raporunu yazdım.

Bu otopsi tutanağı diye aslında otopsi tutanağı olmayan, davaya veyahut soruşturma aşamasına hiçbir katkısı olmayacak, sadece bir insanın bedeninin nasıl parçalara ayrıldığını anlatan bir tutanağı yazısında anlatıyor ve de bir emniyet amirinin Oğuz Demir’i nasıl kaçırdığını; yani yazıda bugüne kadar da değil bizim avukatımızın dahi bile duymadığı detayları aktarıyordu.

Bu raporu da hayatını kaybeden kişinin yakınları başta olmak üzere onu seven herkesi üzecek, sadece ceset parçalarını anlatan, travmatik bir belgeyi "gazetecilik" adına aktardığını fark ettim.

Peki Saygı Bey, babama bir belge verdiğini iddia ettiğiniz ve de bu belgenin kendisinin ölümüne neden olduğundan dolayı üzüntü hissettiğinizi, bir panelde söylediniz mi, söylemediniz mi? Raporu verdiğinizi beyan ettikten sonra yazdığınız kitap “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu”nun babamın ölümüne yol açtığını samimiyetle düşünüyor musunuz?

Bende bu noktada koskocaman bir boşluk duruyor mesela.

Peki Saygı Bey, DGM Savcısı Ülkü Coşkun “bu cinayeti devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözülür” sözünü duydunuz mu? Bu konuda herhangi bir bilginiz ya da yorumunuz var mıdır?

29 yıl sonra otopsi raporu yayınlamak, öldürülenin yakınını canlı yayında azarlamak gazetecilik değildir; bir magazinleştirme çabası, bir olay örtme çabasıdır; kısaca bir mesleğin sonuna yaklaşırken kötü bir mirastır.

Saygı Bey, sadece bu yazıda sorduğum soruları 29 yıl boyunca – yani zamanında yanıtlamadınız; ben aile yakını ve Ankara gazetecilerini yakınen tanıyan ve kulislere görece hakim biri olarak bunların sizden geleceğini beklemedim bile.

Kendiniz medyanın yine bir köşesini tutarken, otopsinin yan raporu olduğu anlaşılan o tutanağı canlı yayında gece yarısı açıklayarak veya karşıdaki aile yakınını azarlayarak belki büyük bir araştırmacılık gazetecilik yaptığınızı düşündünüz; bilemiyorum.

Babamın cinayetinde halen karanlıkta olan, başta emri kimin verdiği olmak üzere yanıtlanması gereken onlarca soru var. Bunları gündeme getirmek yerine, davaya hiçbir katkısı olmayan, sadece bir bombanın insan bedeni üzerinde yaratacağı tahribatı gösteren bir tutanağı ısrarla gündeme getirmeyi bir lütuf sandığınız gazeteciliğiniz de sizin Türkiye’ye bir mirasınız muhtemelen.”

Yazının tamamını okumak için tıklayın.

Medya Ombudsmanı Bildirici'den Esra Erol'a tepki: Ailenin özel alanını tarumar etti, ayaklarının altına alıp çiğnedi Medya Facebook Messenger'dan ekran görüntüsü alanlar dikkat! Medya Gülse Birsel yeni dizisi hakkında ilk defa konuştu Medya HBO Max, 15 ülkede daha yayına başlıyor Medya