'Un fiyatı yüzde 102, ekmek fiyatı yüzde 74 arttı'
Güneydoğu Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Erhan Özmen, son 10 yıl içinde buğday fiyatının yüzde 293, un fiyatının yüzde 102, ekmek fiyatının ise yüzde 74 arttığını belirtti.
Güneydoğu Anadolu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Erhan Özmen , iddiaların aksine Türkiye’de un sanayicilerinin de fırıncıların da spekülasyon yapmadığını ve yapamayacağını söyledi.
Özmen, ekmek fiyatlarına zam konusunda ilginç tespitlerde bulundu.
Kamuoyunda, hem fırıncıların hem de un sanayicilerinin spekülasyon yaptıklarına ilişkin iddiaları hatırlatan Özmen, bunların doğru olmadığının altını çizdi. Özmen, son 10 yıllık zaman diliminde buğday fiyatının yüzde 293 artmasına rağmen, un fiyatının yüzde 102, ekmek fiyatının ise yüzde 74 arttığını, dolayasıyla ekmekçilerin de uncuların da fırsatçılık yapamayacaklarını kaydetti. Ayrıca ekmek maliyetindeki artışın tamamının buğday fiyatlarıyla ölçülmesinin yanlış olduğuna değinen Erhan Özmen , “ Ekmek üretiminde unun maliyeti sadece yüzde 30 seviyelerindeyken, işçilik, enerji, kira gibi diğer giderlerin payı yüzde 70’i buluyor” şeklinde konuştu.
Dünya gazetesinden Ferit B. Parlak’ın sorularını yanıtlayan Özmen açıklamalarından başlıklar şöyle;
- Türk insanının en çok tükettiği hatta vazgeçemediği ekmek konusunda son zamanlarda çok fazla fiyat tartışması yapılıyor. Spekülasyon iddiaları ortaya atılıyor. Konunun önemli bir tarafı olarak iddialara ne diyeceksiniz?
Biz bu spekülasyon iddialarının doğru olmadığını düşünüyoruz. Ne un sanayicisi ne de fırıncılar yani unu ekmeğe dönüştürüp satanlar spekülasyon yapamaz. Zaten son 10 yıllık rakamlara baktığımızda da bu söylediklerimizin doğruluğunu rahatlıkla görebilirsiniz. 10 yıl öncesine göre buğday fiyatının yüzde 293 artmasına rağmen, un fiyatı yüzde 102, ekmek fiyatı ise yüzde 74 artış gösterdi. Bu artış oranları un sanayicisinin ve ekmekçinin spekülasyon yapmadığını ve yapamayacağını da gösteriyor.
- Siz böyle söylüyorsunuz ama ekmek maliyetlerinin giderek arttığı belirtiliyor….
Bu noktada şunu belirtmeliyim ki ekmek maliyetindeki artışın tamamını, buğday veya unla ölçmek yanlış olur. Bugün yapılan hesaplamalara göre ekmek üretiminde unun maliyeti sadece yüzde 30 seviyelerinde. Buna karşılık işçilik, kira, enerji gibi diğer girdilerin payı ise yüzde 70’i buluyor.
- Son dönemlerde döviz fiyatındaki artış, ihracat için buğday ithal etmek durumunda kalan un sanayicilerini zor durumda bıraktı mı?
Un ihracatçısı, dövizle aldığı hammaddeyi nihai ürüne çevirdikten sonra yine dövizle ihraç ettiği için kur dalgalanmasından çok etkilenmiyor. Ancak sanayicinin spekülasyon yapamayacağına yönelik bir argüman da mevcut işletme yapısıdır. Türkiye’de toplam 40 milyon buğday işleme kapasitesi bulunmasına rağmen, ihracat dahil toplam işlenen ürün 18 milyon ton civarında. Yani 22 milyon tonluk atıl kapasite ile kartelleşme, birlikte hareket etme gibi şeyler mümkün değildir.
- Ekmeğin vazgeçilmez olmasından bahsettik ama tüketim alışkanlıklarında da değişim gözleniyor…
Doğru bir tespit. Türkiye’de tüketim alışkanlıkları ciddi değişim gösterdiği için üretim yapısı da değişiyor. Bundan 10 yıl önce ekmek dışındaki unlu mamullerin oranı yüzde 10 seviyelerindeyken, bugün yüzde 30’a yükselmiş durumda. Bu yüzden de yüksek proteinli buğday ithal ediyoruz.
- Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bu yıl buğday rekoltesinin yüzde 3 civarında azaldığını açıkladı. Bu durum sanayicileri nasıl etkileyecek?
Ülkemiz 2018 yılında çok yağış aldı ama yağışların zamanı uygun değildi. Bu yüzden buğday kalitesinde problem yaşandı ve ithalat ihtiyacı ortaya çıktı. Türkiye dünyanın en sorunlu bölgesinde bulunuyor ve belirli dönemlerde ortaya çıkan arz sorunun giderilmesi için önlem alınması gerekiyor. Bunun başında verimliliğin artırılarak üretim miktarının 20 milyon ton seviyelerinden, 24-25 milyon tona çıkarılması geliyor.
Bakın size çok çarpıcı bir örnek vereyim. Rus çiftçisinin bugün itibarıyla eline ton başına bin 320 TL, AB çiftçisinin ise bin 500 TL geçerken, Türkiye’de ise çiftçinin eline 1 TL geçiyor. Bu sebeple Türkiye’de milli üretim, verimlilik artışı yoluyla yükseltilmelidir.
Bu noktada şunu da belirtmeliyim ki Türk çiftçisinin buğday üretiminden uzaklaşmaması için, ekim döneminin yaklaştığı günlerde, önümüzdeki yılın desteklerinin de açıklanması gerekiyor. Destekler çiftçinin buğdaya yönelmesini sağlayacak şekilde dizayn edilmelidir. Sektörde kısa vadeli önlemlerin yanı sıra yapılan reformlarla da üretim artırılmalıdır. Türkiye’nin 17-20 milyon ton civarındaki üretimiyle yerli nüfusun tamamının unlu mamuller ihtiyacını karşılıyor. DİR kapsamında ise yaklaşık 5 milyon ton buğday ithalatı yapıp bunu nihai ürüne çeviriyoruz. Dünyada ticarete konu buğday miktarı ise 170 milyon ton civarında.
Sektör, dünyanın en önemli hububat üreticileriyle bir araya geliyor
Sektör açısından çok önemli bir uluslararası toplantıdan da bahsetmek istiyorum. Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği, Anadolu Un Sanayicileri Derneği , Ukrayna Un Sanayicileri Birliği ve Ukrayna Tarım Enstitüsü APKINFORM organizasyonunda, Türkiye’nin un sanayicileri, dünyanın en önemli hububat üreticileri olan Rusya, Kazakistan ve Ukrayna ile bir araya geliyor. 27-30 Eylül tarihleri arasında Ukrayna’nın Odessa kentinde düzenlenecek toplantıda, küresel un pazarı, Ortadoğu un ihracatı, küresel piyasada hububat ve kepek ticaret beklentileri, Ukrayna’dan un ürünlerinin ihracatı, mikro besinlerle unun zenginleştirilmesi, un ve hububat pazarının günümüzdeki ana eğilimleri, yeni sezon için tahminler, organik un ve hububat üretimi ile ihracatındaki beklentiler gibi inovatif konular ele alınacak. Başka bir ifade ile toplantıda dünyanın en iyi hububat yetiştiren ülkeleriyle bir araya geleceğiz. Toplantıda, üretici, kooperatifl er ve ihracatçılar bir araya gelecek. Toplam 350 kişilik kongreye Türkiye’den 140 kişi katılacak. Ukrayna, verimliliği sürekli artırıyor, bu kaliteyi de yükseltiyor. Üstelik büyük araziye sahip oldukları için piyasaları da stabil.
25 milyon tonluk ‘spekülatör önleyici!’
Son bir haftadır, “Dünyada, 26 günlük buğday stoku kaldı” başlıklı, kaynağı belli olmayan haber, “ Buğday fiyatları artacak”, “ Ekmek bulamayacağız” gibi ek spekülatif haberlerle köpürtülüyor… Dünyanın protein bakımından en kaliteli buğdayını, kimyasal kullanmadan üreten; yatırım olduğu taktirde tüm dünya ihtiyacını, çok daha uygun fiyata karşılayabilecek Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerin, kullanamadıkları yüksek potansiyeli ise sümen altı edilebiliyor... Erhan Özmen ’in, “Verimlilik ve teşvik politikasıyla buğday üretimimiz 25 milyon tona çıkar” cümlesi ise iç tüketim ve ihraç ettiğimiz ürünlerde kullandığımız buğdayın tamamını, üretebilecek potansiyelimizin varlığı ve spekülasyonlara boşuna katlanıldığı anlamına geliyor.