Utku Çakırözer: Basın özgürlüğü için en karanlık ay
Utku Çakırözer’in kamuoyu ile paylaştığı Basın Özgürlüğü Raporu’na göre 60 gazeteci Eylül’de hakim karşısına çıkarken, 30 günün 10’unda televizyon ekranları karartıldı. Çakırözer, “Basın özgürlüğü açısından bu yılın en karanlık ayı Eylül oldu” dedi.
CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Eylül ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu TBMM’de düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.
60 gazetecinin Eylül’de hakim karşısına çıktığını söyleyen Çakırözer, “30 günün 10’unda televizyon ekranları karartıldı. Basın özgürlüğü açısından bu yılın en karanlık ayı Eylül oldu” dedi.
Gazeteciler Eylül’de de mahkeme salonlarında haberlerini savunarak geçirmek zorunda bırakıldığını ifade eden Çakırözer “Gazetecilerin yargılandığı davaların önemli bölümü ertelenirken, 14 gazeteci için toplamda 54 yıl hapis cezası istendi. 2 gazeteci tutuklandı, 6 gazeteci gözaltına alındı. Aralarında TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve gazeteci Alican Uludağ’ın da yer aldığı çok sayıda gazeteci hakkında haber, yazı ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle suç duyurusunda bulunuldu, soruşturmalar açıldı” diyerek durumu özetledi.
TELE 1 ve Halk TV’nin RTÜK kararıyla 5 gün süreyle karartıldığını hatırlatan Çakırözer “Ayrıca Meltem Tv, Haber Global, Meltem Tv, Tele1 ve FoxTv’ye idari para cezaları verildi. Televizyon ekranlarının 1 ay içinde 10 gün boyunca karartılması sansürdür. Bu ceza basın kuruluşlarının ve gazetecilerin basın ve ifade özgürlüğünü engellerken, halkın da haber alma hakkını elinden almakta. Gerçekleri öğrenme, haber alma hakkımıza yapılan bir darbedir. RTÜK artık televizyon kanalları, gazeteler ve gazeteciler üzerindeki iktidar sopalığından artık vazgeçmelidir” dedi.
“İçerik kaldırma talebi siyasetçiden”
Eylül’de de internet sitelerine ve dijital mecralardaki haberlere yönelik erişim yasaklarının sürdüğünü ifade eden Çakırözer sözlerine şöyle devam etti:
“TBMM’den Temmuz sonunda çıkan dijital mecralar düzenlemesi kapsamında içerik kaldırma talepleri de artık basın kuruluşları tarafından yerine getirilmeye başlandı. Özellikle siyasetçilerin kendileriyle ilgili yolsuzluk, taciz, tecavüz, torpil iddialarını konu alan haberlere yönelik ‘içerik kaldırma’ taleplerindeki artışa dikkat çekici.
“İfade Özgürlüğü Derneği’nin ‘EngelliWeb’ raporlarına göre, ‘Okul yapılması şartıyla bağışlanan arazinin Medipol hastanesine devri’ hakkındaki Birgün, Cumhuriyet ve Yeniçağ’da yapılan haberler, Bahçelievler Belediyesi’nin gıda ihalesinin siyasetçilerle bağına ilişkin BirGün’de yer alan haber, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan’ın 50 bin dolarlık Hermes marka çantası ile ilgili haberler hakkında erişim engelleme kararlarının yanı sıra bu kararlara ilişkin erişim engelleme kararı haberleri de engellendi. Covid-19 test kiti üreten şirket ve sahibinin siyasi bağlantılarına ilişkin Cumhuriyet’in haberine de erişim engeli getirildi.
“Tüm dünyada yüzlerce gazetecinin ortaya çıkardığı yolsuzluk haberlerinin Türkiye’de erişimine engel getirildi. Ülkeler arasındaki kara para trafiği ve bankaların bu trafikteki rolünü ortaya çıkaran ABD Hazinesi’ne bağlı Mali Suçları Araştırma Ağı’na (FinCEN) ait belgelerin Türkiye ile ilgili bölümlerini yayımlayan DW Türkçe, TELE1 ve Courthouse News Service’e erişim engeli getirildi.”
Çakırözer, “Tüm dünyanın konuştuğu skandalı Türkiye’de konuşamaz hale geldik. Bu da Türkiye’nin demokrasinin, hukuk devletinin ve yolsuzlukları sorgulama yeteneğinin ne kadar düşük olduğunu ortala koymakta” dedi.
“1 Ekim’den itibaren sosyal medyaya da sansür”
Çakırözer internet sitelerine yönelik içerik kaldırma ve erişim engelleme taleplerinin 1 Ekim itibariyle sosyal medyaya da yöneleceğini belirterek şunları söyledi:
“Şu anda haber sitelerine yönelik bu keyfi erişim engelleme ve içerik kaldırma talepleri 1 Ekim itibariyle yani yarından itibaran sosyal medya ağ sağlayıcılarından da istenecek. Facebook, twitter, instagram gibi sosyal medya platformları kanunda getirilen şartları kabul ettiklerinde milyonlarca yurttaşın ifade özgürlüğü elinden alınacak. Artık yurttaşların sosyal medyadaki en doğal, günlük paylaşımlarına da baskı, sansür yasaklama getirilecek. İnsanlar artık düşüncelerini paylaşmaktan korkar hale gelecek.”
"Gazeteciler siyasilerin hedefinde"
Gazetecilerin yaptıkları haberler ve yazıları nedeniyle siyasiler tarafından hedefe konduğunu dile getiren Çakırözer Kocaeli’de 2 gazetecinin siyasetçilerle ilgili cinsel istismar iddiası haberlerinin ardından tutuklandığını hatırlattı. Çakırözer Eylül’de siyasilerin hedefi haline gelen gazetecileri şöyle sıraladı:
“Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak OdaTV HaberMüdürü Barış Terkoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. T24 Yazarı ve Halk TV Programcısı Şirin Payzın bir başka siyasetçi tarafından sosyal medya üzerinden tehdit edildi.”
Çakırözer “Tek adam yönetiminin eleştirilerine tahammül edemediği gazetecilere uyguladığı baskılar sonucu gazetecilerin bu meslekten uzaklaşmak zorunda kalması gazetecilik ve ülkemiz adına kaygı verici” diye konuştu.
“Bu cezalar adaletsiz cezalardır”
Çakırözer, Libya'da hayatını kaybeden MİT mensubunun cenaze törenine ilişkin haber yaptıkları için aylarca tutuklu kalan Oda TV Genel Yayın yönetmeni Barış Pehlivan, OdaTV muhabiri Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser hakkında verilen hapis cezalarına da tepki göstererek “Bu cezalar adaletsiz cezalardır. Gazeteciler suçsuzdur ve eninde sonunda beraat edecekler” dedi.
"Yıpranma hakkı öncelik olmalı"
Gazetecilerin yıpranma hakkını da hatırlatan Çakırözer, “Gazeteci meslektaşlarım zor şartlar altında halkın haber alma hakkı için mücadele veriyor. Gazeteciler için Meclis’te verdiğimiz kanun teklifimiz bekliyor. Buradan tüm siyasi partilere bir kez daha destek çağrısında bulunuyorum. Meclis açılır açılmaz gazetecilerin yıpranma hakkına ilişkin düzenleme TBMM Genel Kurulu’na getirilmelidir” diye konuştu.