Vatandaşlar öfkeli: 'Halk nezdinde büyük tepki yarattı'

Abone ol

AKP kadrolarının lüks yaşamı ve ekonomik krizin etkileri iktidara öfkeyi artırdı.

Türkiye’de hiç olmadığı kadar safların netleştiği bir döneme girildi; kutuplar derinleşti, birbirine tamamen zıt dünyalar oluştu.

Birgün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberine göre; bir yanda emeğiyle geçinen, ekonomik krizle boğuşan, temel ihtiyaç maddelerini bile karşılamakta zorlanan, ‘eve ekmek götüremiyorum’ feryadını duyurmaya çalışan 84 milyon yurttaş var; diğer yanda ise ülkenin kaymağını yiyen, memur maaşıyla yalılarda oturan, birden fazla maaş almayı normal karşılayan, kamu kaynaklarını lüks yaşamlarına feda eden bir grup azınlık.

Dini inançları şatafatlı yaşamları için bir aparata dönüştürenler tüm insani değerleri de aşındırıyor. Ülkede örneği görülmemiş bir çürüme yaşanıyor. Skandallar günlük yaşamın parçasına dönüşüyor.

Lüks araçlarda kokain çeken AKP yöneticilerinin siyasilerle boy boy fotoğrafları çıkıyor. Belediyeler eliyle insan kaçakçılığı yapılırken, ülkenin Ticaret Bakanı kendi bakanlığına 9 milyon liralık temizlik malzemesi satıyor.

İNSANİ DEĞERLER BİR BİR AŞINIYOR

Tüm bunlar yaşanırken ülkenin yeni bir şahlanma içinde olduğunu savunan Saray yönetimi ise halkın gerçeğinden tamamen koptu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide her ay rekor üzerine rekor kırıldığını iddia ediyor. Anlattıkları tüm hikâye aynı çelişkileri barındırıyor. Erdoğan uzay müjdesi verirken Valililer halka dağıtılacak patates için karşılama töreni düzenliyor. Yurttaşın yoksulluğu da propaganda aracına dönüşüyor. Yurttaşlar 30 liralık patatesin izdihamını yaşıyor.

Saray’ın sofrasından beslenen eğitimsiz, liyakatsiz, kolay yoldan köşeyi dönmenin hesaplarını yapanlar lüks yaşamları için her şeyi mubah görüyor. Kimseye hesap vermiyor, toplumda tepki çekmedikçe kimsenin hesap sormayacağını da biliyorlar. Ülkenin kıt kaynaklarını hiçbir ahlaki kaygı gütmeden, ayrıcalıklı yaşamlarını sürdürmek için seferber ediyorlar. En temel insani değerleri heba etmekten de çekinmiyorlar.

Merkez Bankası’nda kaybolan 128 milyar doların akıbeti de bunca şatafatlı yaşamın bir karşılığı haline geliyor. Toplumsal muhalefetin doğrudan muhataplarına yönelttiği soru iktidarı çok korkutuyor. Parti binalarına asılan pankartlar özel harekât polisleriyle sökülüyor, mani söyleyen ramazan davulcusunun peşine düşülüyor. Sokağa taşan basit bir soru, iktidarın en zayıf yerine işaret ediyor.

SON BİR HAFTALIK TABLO

Son bir haftada yaşananlar bile çürümenin boyutunu açıklamaya yetiyor.

►Malatya’da AKP’li Yeşilyurt Belediyesi’nin ‘hizmet damgalı’ pasaportla eğitim için Almanya’ya gönderdiği 45 kişiden 43’ü geri dönmedi. Dersim’de ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın projesi kapsamında seçilen 529 kişiden 20’sinin gittikleri ülkeye iltica ettiği anlaşıldı. Elazığ’da AKP'li Akçakiraz Belediyesi’nin de kaçakçılıkta köprü işlevi gördüğü ortaya çıktı. Belediye Başkanı Sabahattin Kaya, bu işin bir sektör haline geldiğini ifade edip “Bir dostun hatırına böyle bir şey yaptık” dedi. İçişleri Bakanlığı ise bu belediyeler yerine aralarında CHP ve İYİ Parti belediyelerinin de bulunduğu 6 belediyeye gri pasaport soruşturması başlattı. Soruşturma açılan belediyeler arasında Balıkesir Gömeç, Adıyaman Gölbaşı, Burdur Yeşilova, Yozgat Yerköy, Urfa Suruç, Ordu Korgan bulunuyor. Yerköy’ün İYİ Partili Belediye Başkanı Ferhat Yılmaz, yurtdışına çıkan 29 kişinin eksiksiz yurda döndüğünü açıkladı. CHP’li Yeşilova ilçe Belediye Başkanı Mümtaz Şenel de kamu görevlisi dışındakilere hizmet pasaportu sağladıkları yönündeki iddiaların asılsız olduğunu belirterek, “Usulsüz ve kanuna aykırı bir işte yer almadık” dedi.

►Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve eşi Hasan Pekcan'a ait şirketin Ticaret Bakanlığı'na 9 milyon TL'lik dezenfektan sattığı ortaya çıktı. Konuyu gündeme getiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç “Yıllar önce Devlet Bakanı Güler İleri, babasının cenazesinin ilanına ilişkin bakanlık bütçesinden ödeme yapıldığı için bakanlıktan istifa etmişti. Şimdi Ruhsar Pekcan'dan bekliyoruz” dedi. Bakan Pekcan suskunluğunu korudu.

►Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, RTÜK Başkanlığı dışında Halk Bankası Yönetim Kurulu üyeliğinden dolayı maaş aldığını bildirdi. Bunun yasal ve etik olduğunu ileri süren Şahin, “Çünkü bu belediyelerde de diğer devlet kurumlarında da böyle” savunmasını yaptı.

►Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevini devreden Şenol Kazancı, Turkcell'e yönetim kurulu üyesi oldu. Şirket Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yaptığı bildirimde yönetim kurulu üyesi maaşını da 56 bin TL olarak açıkladı. 3 yıl süreyle atamaları yapılan yönetim kurulu üyelerinin aylık net kazancı ise 56 bin TL olacak.

►CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, KARDEMİR yönetim kurulundaki AKP'li bürokratların 2021 yılı aylık maaşlarını ifşa etti. Yavuzyılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar'ın KARDEMİR Yönetim Kurulu (YK) Başkanlığından ve Kardökmak YK Başkanlığından ‘huzur hakkı’ parası ile toplam aylık gelirinin 77 bin 140 TL olduğunu belirtti. Kardemir YK Başkan Vekili Erdal Erdem’in toplam aylık maaşının ise 72 bin 403 TL olduğunu ifade etti.

YURTTAŞLARIN AYRICALIKLI AZINLIĞA ÖFKESİ ARTIYOR

İktidarın gündemiyle halkın gündeminin uyuşmadığını ve yurttaşın lüksten vazgeçmeyen yandaşlara karşı büyük öfke duyduğunu ifade eden Aksoy Araştırma Başkanı Ertan Aksoy ise, “Sadece 128 milyar dolar meselesinde değil, toplumun önüne konulan birçok tartışmadan halkın iktidar gibi düşünmediğini gözlemliyoruz” diyor.

İktidarın ekonomi üzerinden yönetim için halkı ikna edemediğini hatırlatan Aksoy, şunları ifade ediyor: “Daha çok belirli alanlarda öfke üzerinden konsolidasyon sağlamaya çalışıyor ama bu da toplumda çok fazla karşılık bulmuyor. Çünkü daha büyük sorunlar var. Öte yandan biz haftalık olarak seçmenin gündemini de ölçüyoruz. Toplumun gündemiyle iktidarın gündeminin denk düşmediğini görüyoruz. Dolayısıyla toplum siyasetin gündeminden öte kendi sorunlarından oluşan gündeme bağlı. 128 milyar doların hesabının sorulmasında olduğu gibi halkın nezdinde daha büyük karşılık ortaya çıkıyor. Çünkü bu soru sadece muhalefet değil iktidarın seçmeni adına da soruluyor. Bu nedenle seçmen de bu sorunun sorulmasını doğru buluyor. Öte yandan ülkede çok ciddi bir yoksulluk varken toplumun her kesiminin lüksten vazgeçmeyen kesimlere karşı öfkelenmemesi mümkün değil. Halk kimden geldiği de bağımsız doğrudan öfke taşıyor. Ülkeyi yönetenlere yakın isimlerin bu görüntüleri sergiliyor olması halk nezdinde çok büyük tepki yarattığını söyleyebiliriz.”

ÜLKEDE DİNDARLAŞMA SEMBOLİZME DÖNÜŞTÜ

Rejimin en kuvvetli karakterinin dindarlaşma olduğunu belirten Sosyolog Doç. Dr. Yavuz Çobanoğlu, ülkedeki dindarlaşmanın aslında kaba bir sembolizme dönüştüğünü vurguluyor. Çobanoğlu şunları aktarıyor: Bir tarafta gelecek kaygılarının zirve yapması, işsizliğin ve enflasyonun yükselmesi, yoksulluğun derinleşmesi, pandeminin dümdüz ettiği yalnız insan kitleleri ve bunun yanı sıra insanların ülkeyi terk etmek için türlü yollar araması; diğer yanda bunlar karşısında politik iktidarın aynı tabloya hem kayıtsız kalması hem de kendi ihtişamından tasarruf etmemesi gerçekliği… Aslında tam da olması gerekenin yaşandığı bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü liberal piyasa ekonomisi adıyla bilinen iktisadi ve sosyal politikalar, zaten bunu öngörüyor. Mevcut politik iktidar da zaten bu politikaları uyguluyor.

Kısaca kamusal korumadan muaf kitlelerin piyasa şartlarında başlarının çaresine bakmalarını öngören bu politikalarla biz yeni tanışacağız. Yani film yeni başlıyor ve maalesef bunu kitleler arzuladı. Durumu daha da kötüleştiren bir başka etken de bizim bu açmaza, yeni bir rejime geçerken yakalanmamız. Eskiyi yıkarken yerine henüz bir şey koyamayan yeni rejimin yarattığı boşluğun üzerine piyasa ekonomisinin klasik dertleri de eklenince, ortaya çıkan tam da bugün yaşadığımız şeyler. Böyle olunca yeni rejimin en kıymetli mücevheri dindarlaşma da kaba bir sembolizmden öteye gidemeyen, içi boş bir politik uygulamaya dönüşüyor. Bunun muktedirler açısından yararlı yanı, kitlelerin yoksulluğunu ve açlığını unutması; ortak yaşam adına olumsuz tarafı ise kamplaşmayı sağlayıp, aynı ülkede yaşayabilme tasavvurunu ortadan kaldırması.

KARARSIZ SEÇMEN AKP’DEN KOPUYOR

Öte yandan kamuoyu yoklamaları da en fazla kararsızların AKP seçmeninde olduğunu gösteriyor. Son anketlerini açıklayan MetroPOLL Araştırma Sahibi Özen Sencar, ülkede kararsızların yüzde 6’sının AKP seçmeni olduğunu belirtti. Bu oranın yalnızca bir buçuk puanının Erdoğan’a bağlılığının güçlü olduğunu, geri kalan büyük kesimin ise AKP ve Erdoğan’la bağını kopardığını ifade etti. Son dönem yayımlanan neredeyse tüm kamuoyu yoklamaları ise AKP ve MHP’nin toplam oy oranının yüzde 40’a ulaşamadığını, MHP’nin ise barajın oldukça altında kaldığını gösteriyor.

AKP'li belediyeye göre işsizlik 'tehdit', partili Cumhurbaşkanı 'fırsat' Siyaset 'Şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi kilit öneme sahip' Siyaset Hasan Erçelebi: DSP’nin olmazsa olmaz ilkeleri var, Atatürk milliyetçiliğinin tartışması bile olmaz Siyaset Pervin Buldan: Yeni iddianameye karşı planımızı yaptık Siyaset