Yandaş yazardan 'Cumartesi Anneleri' tepkisi
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, emniyeti Cumartesi Anneleri'nin 700'üncü hafta eyleminde yaşananlar nedeniyle eleştirdi.
Fuat Uğur, "Vallahi kutlarım müdahale ekiplerini... Gezi olaylarının 'işaret fişeği'ni atan FETÖ’cü polislerin provokasyonlarına taş çıkartan bir müdahaleydi bu" dedi.
Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, polislerin Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemindeki tutumunu eleştirdi.
Cumartesi Anneleri’nin gözaltına alındıktan sonra kaybolan yakınlarını aradığını belirten Uğur, “O eylemde yaşlı başlı anneler vardı. Onlara yönelik bir müdahalenin dünya kamuoyunda ortaya çıkaracağı yankılar da biliniyor olmalıydı kuşkusuz. Ama sanki Türkiye’de ilk kez böyle bir olayla karşılaşılıyor gibi polisler biber gazı, plastik mermi ve Allah ne verdiyse kafa göz girişti oturan kadınlarla erkeklere” ifadelerini kullandı.
‘FETÖ’CÜ POLİSLERİN PROVOKASYONLARINA TAŞ ÇIKARAN MÜDAHALE’
DHA muhabiri Özgür Deniz Kaya’nın gazlı mermiyle hedef gözetilerek vurulduğunu söylediğini hatırlatan Uğur, “Vallahi kutlarım müdahale ekiplerini… Gezi olaylarının ‘işaret fişeği’ni atan FETÖ’cü polislerin provokasyonlarına taş çıkartan bir müdahaleydi bu” dedi.
Fuat Uğur’un, “Sakarya ili ve Cumartesi anneleri” başlıklı yazısı şöyle:
“Sakarya deyince aklıma geçmişten kalan meşhur KOCAELİ-SAKARYA-DÜZCE ŞEYTAN ÜÇGENİ geliyor. Sakarya ilimiz 1990’lı yıllarda hakikaten de bir alacakaranlık kuşağının içindeydi. Mafya babalarının cirit attığı, devletle ilişkilendirilmiş bir takım çetelerin acımasızca cinayetler işlediği, yine derin devletin kendi iç hesaplaşmaları vb. pek çok olay hafızalarımızda, bu konuda yazılı kitaplarda ve gazete arşivlerinde mevcut.
O yıllarda yalnızca o şeytan üçgeninde değil ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu illerinde insan avı başlatıldı. PKK gerekçe gösterilerek pek çok masum insanın hayatı karartıldı, infaz edildi ve kayboldu.
Hep şöyle hikâyeler okuduk, dinledik ve öğrendik:
“Gelinim, oğlum ve torunlarımla akşam evde yemek yerken kapı çaldı. İki sivil polis geldi. Oğlumu götürdüler. Onu götüren beyaz Renault Toros’un plakasını da aldık. Oğlum o vakitten beri yok. Kayıp. Hiçbir devlet yetkilisi bize cevap vermedi.”
Burada anlatıcılar değişiyor. Kiminin eşi, kiminin oğlu, kızı, gelini ya da babası.
İşte o yıllarda çok ilginç bir eylem başladı İstiklal Caddesi’ndeki Galatasaray Lisesinin önünde.
Çocuklarını, eşlerini ve ailelerini arayanlar, CUMARTESİ ANNELERİ adıyla oturmaya başladılar.
Bu kayıp aileleri önceki cumartesi günü yeniden oturma eylemi için aynı yerdeydiler. Kayıpların çocukları büyümüş birer delikanlı, genç kadın olmuşlardı.
Cumhuriyet ve Birgün gibi gazetelerin eylemin habercisi olan manşetlerini okuduğumuz gün bir provokasyon çıkarma hazırlığı sezmiştik. Biz sezdiğimize göre emniyet güçleri haydi haydi sezmiş olmalıydı. O eylemde yaşlı başlı anneler vardı. Onlara yönelik bir müdahalenin dünya kamuoyunda ortaya çıkaracağı yankılar da biliniyor olmalıydı kuşkusuz.
Ama sanki Türkiye’de ilk kez böyle bir olayla karşılaşılıyor gibi polisler biber gazı, plastik mermi ve Allah ne verdiyse kafa göz girişti oturan kadınlarla erkeklere.
Ertesi gün ortaya çıkan fotoğrafları görünce Emniyetimiz eseriyle mutlaka gurur duymuştur.
Demirören Haber Ajansı muhabirinin de bacağından gaz bombası fişeğiyle vurulduğunu öğrendik bu arada. Muhabir, polisin kendisini HEDEF GÖZETEREK vurduğunu söylüyor.
Vallahi kutlarım müdahale ekiplerini…
Gezi olaylarının “işaret fişeği”ni atan FETÖ’cü polislerin provokasyonlarına taş çıkartan bir müdahaleydi bu.
Sonuçtan ve ortaya çıkan algıdan memnunsanız kutlarım sizi.”