Yargı zirvesinde şeffaflık vurgusu
4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi"nde şeffaflık tartışıldı.
Gülseli KENARLI – İbrahim MAŞE / İSTANBUL DHA "4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi"ne katılan ABD Devlet Mahkemeleri Ulusal Merkezi Başkan Yardımcısı Jeffrey Apperson ve Birleşmiş Milletler Yargıda Dürüstlük Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Nihal Jayawickrama zirvede gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Apperson ve Jayawickrama, yargıda şeffaflığı ele alan İstanbul Bildirgesi'ndeki "hakimlerin atanma prosedürü şeffaf olmalıdır" ve "Yargı, hakimlerin etik dışı davranışlarına ilişkin şikayetlere şeffaf biçimde karşılık vermelidir" şeklindeki 13 ve 14. ilkelerini değerlendirdi.
“BU İLKELERİN BİZİM İÇİN KILAVUZ İLKELER"
Apperson, ABD'de Federal Yargı mensubu olarak 35 yıl çalıştığını belirterek, şunları kaydetti:
“13 ve 14. ilkelerin, hakimlerin görevden alınması, haklarında disiplin tedbirleri uygulanması veya atanması ile ilgili olarak her bir ülkenin bu ilkelerden öğreneceği şeyler var. Bu ilkelerin bizim için kılavuz ilkeler, yönlendirici ilkeler olduğuna inanıyorum. Benim görüşüme göre, özellikle hakimlerin seçilmesi sürecinin mümkün olduğunca siyasi süreçlerden uzak tutulması, ayrı tutulması gerekiyor. Özellikle de atanmasıyla ilgili olarak her bir ülkenin öğreneceği şeyler olduğunu düşünüyorum. Bizler de ABD olarak bunları 'Evet evimize götürebiliriz, bu ilkeleri.' dedim. Çünkü biz ABD olarak diğer ülkelere model olan anayasası olan bir ülkeyiz, özellikle de Latin Amerika ülkelerine model oluyor ancak buradaki ilkeler, gerçekten evrensel ilkeler ve her bir ülkenin her zaman kendisine bir hedef olarak belirlemesi gereken belirli gerçekleri temsil eden ilkeler. ABD, her zaman açık fikirli bir ülke olmuştur ve bizim tabii ki dünya üzerindeki bütün ülkelerden her zaman öğreneceğimiz başarılı uygulamalar olacaktır. Umuyorum ki bundan sonra her ülke yargısını mümkün olduğunca siyasetten ayrı tutacaktır ki böylece halka eşit fırsatlar sağlayacak şekilde, tarafsız bir şekilde adalete erişim imkanı verebilelim" diye konuştu.
“REFORMLAR HÜKÜMETLER İÇİN DEĞİL, İNSANLAR İÇİN, EN ÖNEMLİ ŞEY"
Apperson, Türkiye'deki şeffaflık konusuna da değinerek, “Türkiye'nin elektronik kayıt sisteminde bildiğim kadarıyla çok iyi bir sistemi var. Mahkeme yönetimiyle ilgili olarak 2009'dan bu yana çalışıyor. Ben de zaten ABD'de bu konuyla ilgili reform sürecinde çalışmalarda bulundum, daha da şeffaflaştırılmasına yönelik olarak. 10-15 sene süren bir süreç oldu. Türkiye'de de tabii ki belirli hedefler belirlendi, reform gerçekleştirilmek üzere. Bu tür reformlara geçişler biraz zaman alır. Umuyoruz ki siyasetçiler bundan sonra bu hedeflerin yerine getirilmesinde öncü rol alırlar, çalışmalara devam ederler ama belirlenen hedefler çok iyi" dedi.
Apperson, "Bu reformlar hükümetler için değil, insanlar için, en önemli şey. Benim adanmışlığım, burada yapılan çalışmaların adanmışlığı, aslında bu yapılan reformlar halk için, insanlar için yapılan reformlar. Dolayısıyla aslında insanların adalete erişimini ve aynı zamanda eşitliğini ülke liderlerinin ne kadar çok önemsediğinin bir göstergesi" dedi.
“ŞEFFAFLIĞIN TANIMI YAPILDI"
Birleşmiş Milletler Yargıda Dürüstlük Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Nihal Jayawickrama ise İstanbul Bildirgesi’ni değerlendirerek, "Yargı sistemleri açısından en önemli unsur olan şeffaflık Türk Yargıtay’ı projesi gerçekleştirene kadar hiç çalışılmamış bir konuydu. Şimdiye kadar şeffaflığın tanımı hiç yapılmamıştı. Başka uluslararası belgelerde, bağımsızlıkla ilgili yolsuzlukla mücadeleyle ilgili tanımlamalar varken bu konuda olmamıştı. Türkiye Yargıtay’ı bu projeyi gerçekleştirip bununla ilgili çalışmalar yapana kadar şeffaflıkla ilgili detaylı herhangi bir çalışma yoktu. Böylelikle şeffaflığın tanımı yapıldı. Böylelikle bu konumunun ne kadar geniş kapsamlı olduğu anlaşıldı" diye konuştu.
İstanbul Bildirgesi'nde 15 ilke yer aldığını vurgulayan Jayawickrama, “Adaletin idaresi büyük ölçüde iyileşecek eğer bu ilkler uygulanabilirse. Dünyanın her yerinde bu ilkelerin uygulanabilmesini ve uluslararası bir belge haline gelmesini umut ediyoruz" diye sordu.