Yıllar geçse de sıkılmadan izleyeceğiniz unutulmaz romantik komedi filmleri
Jennifer Lopez ve Owen Wilson’lı “Marry Me/Evlen Benimle” hazır vizyondayken, romantik komedi evreninin unutulmaz filmlerini hatırlayalım...
Romantik komediler, sinemacıların da seyircinin de en sevdiği türlerin başında geliyor. Sinemacılar seviyor çünkü gişe garantisi demek oluyor aslında. Çok bariz hatalar (oyuncu kimyasının tutmaması, senaryoda inandırıcılık sorunları vs.) yapılmadıkça bu filmlerin gişede zarar etme ihtimali düşük görülüyor. Seyirci de çok seviyor çünkü günlük sorunlarından uzaklaşırken bazen eski günlerini yâd ediyor, çoğunlukla da âşık olma ihtimalinin hep var olduğunu kendine hatırlatıyor. Bir nevi moral hocalığı yapıyor bu filmler genel olarak.
İşin bir de diğer boyutu var. Her sene vizyona çok sayıda romantik komedi girse de sanki bu türün en iyi örneklerini izledik ve artık daha iyisi yapılamıyor düşüncesiyle bitiriyoruz çoğu filmi. Hugh Grant, Meg Ryan, Julia Roberts gibi o türle özdeşlemiş oyuncular yok artık. Richard Curtis, Nora Ephron gibi güçlü kalemler de çıkmıyor. İşte bu yüzden romantik komedilerin feriştahlarını özellikle 1990’larda izlemişiz gibi geliyor. Bu filmleri, üzerinden yıllar geçse de bilmem kaç kez izlemiş de olsak tekrar seyrettiğimizde, ilk seyrettiğimiz o lezzeti, o sıcaklığı alabiliyoruz. Neticede iyi film türe bakmaz, iyi film iyi filmdir.
Milliyet Sanat'tan Müjde Işıl, unutulmaz romantik komedi filmlerini sıraladı:
“Notting Hill/Aşk Engel Tanımaz” (1999)
Roger Michell’ın yönettiği ve senaryosunu Richard Curtis’in kaleme aldığı film, sadece Hugh Grant ve Julia Roberts’ın muhteşem kimyasıyla değil, olanaksızı olanaklı kılan akıcı senaryosu ile olağanüstü. Dünyanın en ünlü oyuncusu, sıradan bir kitapçıya abayı yakabilir ve ondan kendisini sevmesini bir çocuk gibi isteyebilir. Klasiğe dönüşmüş müziklerinin ve Rhys Ifans’ın çılgın varlığının da filme katkısını unutamayız elbette. Film sadece iyi yazılmış değil, romantik komediler için üst düzeyde çekilmiş bir yapım. Hugh Grant’ın sokak pazarından yürüyüşüyle (ve hamile bir kadın görüntüsüyle başlayıp onun bebeğini kucağına almasıyla sonlanan) zamanın geçişini bu kadar iyi anlatan çok film yok hakikaten.
“While You Were Sleeping/Sen Uyurken” (1995)
En iyiler listelerinde genelde adını görmezsiniz ama türünün mütevazı bir başyapıtıdır. Jon Turteltaub’un yönettiği, senaryosunu Daniel G. Sullivan ve Fredric Lebow’un kaleme aldığı film, metroda jeton satan genç kadının platonik aşkını anlatır. Platonik aşkı gerçek olur ama o sırada o da âşık olduğunu sandığı adamın kardeşine abayı yakar. Metroda yaşlı birine yer vermenin bile kahramanlık olduğuna ve hayatın asla planladığın gibi akmadığına dair hoş mesajlarıyla büyüleyen yapım, kendini yalnız hissettiğinizde harika bir besin takviyesi.
“You’ve Got Mail/Mesajınız Var” (1998)
Her ne kadar uyarlama ve yeniden çevrim olsa da Tom Hanks ve Meg Ryan’ın kimyasıyla yükselen, müzikleriyle mest eden bir Nora Ephron klasiği. Bu filme sadece romantik komedi diye bakmak da yetersiz kalır. Çünkü filmdeki zincir kitapçı sahibi ile bağımsız kitapçının aşkı, kapitalizmin küçük esnafı yutan düzenine de isyan ettirir. O zamanki mesajlaşma tekniği bugünden bakınca nostaljik gelebilir ama bugün de sosyal medya uygulamaları yahut farklı aplikasyonlarla benzer durumlar yaşanabiliyor. Beş sene önce ikilinin beraber oynadığı “Sleepless In Seattle” genelde daha sevilse de aslında “You’ve Got Mail”in hem daha masalsı ve hem de daha gerçekçi bir dili var.
“When Harry Met Sally…/Harry Sally ile Tanışınca” (1989)
Aşkın, zıt karakterler ve farklı sosyal statülerdekiler arasında geçmesi üzerine kurulmuş romantik komedi külliyatını elini tersiyle köşeye atan “devrimci” film. Mevzuyu en başından yani “kadın ve erkek sadece arkadaş olabilir mi?” sorusuyla ele alıyor, kadınların erkekleri nasıl yanıltabildiğine kadar uzanıyor. Bu zekice senaryo, Nora Ephron’nun elinden çıkma. Rob Reiner’ın yönettiği film, Billy Crystal ve Meg Ryan’ın olağanüstü performansıyla da büyüdükçe büyüyor.
“Four Weddings and a Funeral/Dört Nikâh Bir Cenaze” (1994)
Yönetmen koltuğunda usta Mike Newell oturuyor; senaryo bir başka ustanın, tabii ki Richard Curtis’in kaleminden çıkma. İngilizler romantik komedi işini iyi biliyor, hem mizahlarıyla hem de yarattıkları karakterlerle… İngiliz romantik komedilerinin sonunda herkesin arabaya doluşup ayrılanları kavuşturma çabası da onların alametifarikası. Sarsak, yakışıklı ve evliliğe pek de sıcak bakmayan delikanlı rolünde Hugh Grant, karizmatik ve mesafeli kadın rolünde Andie MacDowell perdede müthiş bir çift yaratıyor.
“Love Actually/Aşk Her Yerde” (2003)
Romantik komedi türünün 2000’lerdeki ilk ve şimdilik tek başyapıtı. “Dört Nikâh Bir Cenaze”nin senaristi Richard Curtis yine iş başında. Bill Nighy’den Emma Thompson’a, Colin Firth’ten Liam Neeson’a ve Hugh Grant’a kadar tam bir takımyıldızı oluşturan film, yeni yıl öncesinde birbiriyle kesişen gerçekçi, yer yer hüzünlü ama ümit dolu hikâyeler anlatıyor. Romantizm bir yana, filmin yıldızı ve komedi ilahı ise Bill Nighy oluyor. Nighy’den “Love Is All Around” klibini izlemeye doyamıyoruz, hâlâ da doyamadık.