Yıllar sonra gün yüzüne çıktı: MGK'da 'Esad' çatlağı
Türkiye'nin son Şam Büyükelçisi Önhon kitabında, Türkiye'nin Suriye'yle ilişkilerinin nasıl bozulduğunu anlattı. Önhon, 2011 yılındaki MGK toplantısında Gül ile Erdoğan'ın Esad konusunda farklı düşündüklerini aktardı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, “Gezi’de gaz yiyen büyükelçi” başlıklı yazısında, Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon’un "Büyükelçinin Gözünden Suriye" kitabını ve Önhon’un yaşadıklarını aktardı.
SURİYE’YLE İLİŞKİLERDEKİ İLK GERİLİM
Türkiye’nin iyi ilişkilere sahip Suriye’yle yaşadığı ilk gerginliğin, 10 Mayıs 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları nedeniyle olduğunu aktaran Terkoğlu, açıklamaların ardından Türkiye’nin Şam Büyükelçisi Önhon’un Suriye Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığını kaydetti. Erdoğan söz konusu konuşmasında Suriye’yi kimyasal silah kullanmakla suçlamıştı.
TÜRKİYE’YE GELEN İLK SIĞINMACI GRUBU
İki ülke arasındaki ilişkilerin gerildiği günlerde Türkiye’nin seçime gittiğini ve Suriye’de olanları Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim çalışmalarında kullandığını aktaran Terkoğlu, “Türkiye, o günlerde, bir ay sonraki seçimlere hazırlanıyordu. Erdoğan, Esad’a karşı açıklamalarını istikrarlı bir şekilde sertleştiriyordu. Örnek olsun, 15 Mayıs’ta Rize’de de aynı tonda sürdürdü. Nitekim, bundan sadece 11 gün önce, 29 Nisan 2011’de 252 kişilik ilk Suriyeli sığınmacı grubu Türkiye’ye girmişti. Muallem’in görüşmesinden sadece bir gün sonra ise, 12 Mayıs’ta ilk kez, Şam’da Türk Büyükelçiliği’nin önünde, Esad yanlıları protesto gösterisi yaptı.” dedi.
TÜRKİYE SINIRINDA İLK KATLİAM
Önhon’un yaşadıkları üzerinden Suriye’yi anlatan Barış Terkoğlu, yazısını şöyle sürdürdü:
“3 Haziran’da, Türkiye sınırına sadece 40 kilometre uzaklıktaki Cisr El Şugur’a, yüzlerce cihatçı, saldırıda bulundu. 120 Suriye güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.
Önhon, olayların ardından bir heyetle kasabaya gitmiş:
‘Kasabanın papazı, teröristlerin bir kısmının Türkiye’den geldiğini ve silahlarının da Türkiye’den getirildiğini ileri sürdü. (…) Bina içinde ve bahçede çok sayıda fişek kovanı olduğu, bunların tamamına yakınının başta MKE olmak üzere, Türkiye menşeili olduğunu gördük.’
Önhon, Suriyeli askerlerin gömüldüğü toplu mezarların da gözlerinin önünde açıldığını anlatıyor.
Sığınmacılar, Cisr El Şugur’un sonucu mu yoksa sebebi mi? Önhon, 22 Haziran’da Muallem’in sözlerini şöyle aktarıyor:
‘Türkiye’deki sığınmacı çadırları ordunun Cisr El Şugur’a girmesinden bir hafta önce kurulmuştur. Silahlı gruplar da Cisr El Şugur’daki vatandaşları göç etmeye zorlamıştır. Zorla göç ettirilen vatandaşlarımıza geri dönmeleri çağrısında bulunuyoruz. Cumhurbaşkanı Esad, sığınmacıların dönüşleri için garanti vermiştir. Türk dostlarımızın, bu kişilerin geri dönmeleri için işbirliği yapmalarını temenni ediyorum.’"
ERDOĞAN-GÜL ÇATLAĞI
Büyükelçi Önhon, 18 Ağustos 2011’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına katıldığını ve toplantıda, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile dönemin Başbakanı Erdoğan arasında çatlak olduğunu aktardı.
Terkoğlu, yaşanılanları şöyle aktardı:
“18 Ağustos 2011’de MGK toplantısına bizzat katılan Önhon, bu konuda bir çatlağı da aktarıyor:
‘Toplantıda Cumhurbaşkanı Gül, reformların Esad önderliğinde teşvik edilmesi gerektiğini, Başbakan Erdoğan ise Esad’ın kredisini tükettiğini … (belirtti).’
Suriye’ye giden kimi CHP’lilerin "AKP’nin borazancısı" diye eleştirdiği Önhon, Suriye rejimini eleştiriyor. Ancak yine Önhon’un notları, Suriye muhalefetindeki terör izini de yabancı devletlerin parmağını da açıkça gösteriyor.”
GEZİ’NİN ORTASINA DÜŞEN ELÇİ
Barış Terkoğlu, yazısında Önhon’un Gezi eylemleri sürerken İstanbul’da olduğunu ve polisin attığı biber gazından etkilendiğini yazdı:
“Suriye muhalefetinin Esad’a alternatif iktidar toplantıları (SUKO) için İstanbul’a gelen Önhon, 30 Mayıs 2013 akşamı Taksim’de bir otelde kalmış:
‘Bir anda, parkın caddeye bakan duvarlarından insanlar aşağı atlayıp benim durduğum tarafa doğru koşmaya başladılar. Arkalarından da polisler geliyordu. Bunları izlerken, benim olduğum yöne gaz bombaları düşmeye başladı. Gözlerim yanmaya ve yaşlar akmaya başladı. İlk şoku atlatınca ben de aşağı doğru koştum, otelin önüne gelip beni bekleyen araca kendimi attım. Beni öyle görünce eli ayağına dolaşan şoförün verdiği şişedeki suyu yüzüme çarptım. Ama o an için en yanlış işmiş. Gözlerim daha da kötü oldu.’
AKP, Esad’a dış destekli terör bağlantılı muhalefeti kabul ettirmeye çalışırken, kendi ülkesinde Gezi’deki barışçıl gösterilere en sert müdahaleyi yapıyordu. "Allah’ın sopası yok" derler ya, Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi, Taksim’de gaz yiyerek bunlara tanıklık etti:
"VIP otobüsüne İçişleri Bakanı Muammer Güler bindi. Ona da olanları anlattım. Hayretler içinde kaldı. Gaz bombası kullanıldığından bilgisi olmadığını söyledi. Yaşananlar hakkında yüz yüze bilgi aldığı ilk görgü tanığı benmişim."
Geçen hafta Esad, insan öldürenler hariç, bütün terör suçlularına af çıkardı. Öte yandan aynı hafta Erdoğan destekli yargı, barışçıl protestolara müebbetlik ceza verdi. Suriye’yle yeni sayfa açmaya hazırlanırken, yaşananlar demokrasi aynasının nasıl durduğunu gösteriyordu.”