Yılmaz Özdil: Çin virüsü bizi asla olumsuz etkilemez

Abone ol

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, köşe yazısında gündemdeki yerini koruyan Çin'den gelen virüsüyle ilgili değerlendirmede bulunarak, hükümetin pişkin açıklamalarına yer verdi.

Yılmaz Özdil, bugünkü "Çin virüsü göründüğü kadar kötü bir şey değil, Allah göstermesin sadece bulaşınca öldürüyor!" başlıklı yazısında hükümetin açıklamalarını ti'ye aldı.

Özdil, "Memleketin yarısı bile bu gripten ölse… “Virüs bulaşmayanlar turp gibi maaşallah” derler, kamuoyunda algı iyi olur. " ifadelerini kullandı.

İŞTE O YAZI

İstanbul'a yağmur yağdı, 31 insanımız boğularak can verdi.

Asrın liderimiz derhal sorumluyu ilan etti, “derenin intikamı” dedi.

Derenin suçuydu yani.

Kadir Topbaş daha bilimsel bir izahatta bulundu.

“Sprey gazları ozonu deliyor, buzullar eriyor, ondan” dedi.

31 insanımız deodoranttan gitmişti!

Balkan harbinden kalma ilkel vagonları “hızlı tren” yaptılar, ilk virajda 41 kişi öldü.

Tcdd genel müdürü “her şey Allah'tan” dedi.

Akp milletvekili “kem gözlerin nazarı” dedi.

Binali beye sordular, “treni ben mi kullanıyorum” dedi.

Neticede “conta” suçlu bulundu.

Edirne'den İstanbul'a giden tren, Çorlu'da devrildi, cinayetten farksızdı, raylar çamaşır ipi gibi havada asılı duruyordu, altında toprak yoktu, çünkü kontrol eden yoktu, kontrol etmesi gereken işçileri işten atmışlardı, bir ay önce yapılması gereken bakım-onarım ihalesini iptal etmişlerdi, yedisi çocuk, 25 insanımız hayatını kaybetti.

“Fena yağmur vardı” dediler.

Boğaz köprülerindeki tamirat İstanbul trafiğini felç etti.

Karayolları genel müdürü “tatil imkanı olan İstanbullular İstanbul'u terkederlerse İstanbullular rahat eder” dedi.

İstanbul, İstanbul'u terketmeyen sorumsuz İstanbullular yüzünden bu haldeydi çünkü!

Soma'da 301 madencimiz katledildi.

“Sorumluluk kime ait” diye sordular, asrın liderimiz anlattı…

“1862 yılında İngiltere'de madende göçük oldu, 204 kişi öldü, Fransa'ya geliyorum, 1906 yılında dünya tarihinin en ölümlü ikinci kazası oldu, Japonya'ya bakıyoruz, 1914 yılında 687 ölü var, gaz ve kömür karışmasının neden olduğu sanılıyor, değerli arkadaşlar Çin'de metan gazı patlaması oluyor, Hindistan'da metan gazı alev alıyor, bakın Amerika, teknolojisiyle her şeyiyle, 1907 yılında 361 ölü var, bunlar olağan şeylerdir, fıtratında var” dedi.

Zonguldak'ta grizu patladı, 30 madencimiz can verdi.

Çalışma bakanı “güzel öldüler” dedi.

Memleketi keneler sardı, Kırım Kongo kanamalı ateşinden ölen öleneydi.

Sağlık bakanımız “pantolon paçalarını çoraba sokun” dedi.

Söndürmeyi beceremediler, Antalya Manavgat bir hafta yandı, şehir büyüklüğünde alan kül oldu.

Orman genel müdür yardımcısı müjde verdi…

“Bu işin tek iyi tarafı ormanlarımızda kene kalmadı” dedi.

Afrika uçuşlarında yeterli önlem alınmadığı için Ebola virüsünün Türkiye'ye bulaştığı ortaya çıktı.

THY genel müdürü yüreğimize su serpti…

“Ebola aslında göründüğü kadar kötü bir şey değil, Allah göstermesin sadece bulaşınca öldürüyor” dedi.

Tuzla tersanesinde kurtarma filikasının denemesini yaparken, kum torbaları yerine işçileri kullandılar, işçileri filikaya oturtup tankerin arkasından denize attılar, üçü boğuldu.

“Filika Çin malıydı, camı kırıldı, Çinlilerin hatası” dediler.

İş kazalarında, işçi ölümlerinde “dünya rekoru” kırdık.

Ekonomi bakanımız “iş kazaları medeniyet göstergesidir” dedi.

Yandaş müteahhitin inşaatında asansör çakıldı, 10 işçi pisi pisine hayatını kaybetti.

Ahmet Kiziroğlu “şehit hükmündedirler” dedi.

“Nükleer santral patlarsa ne olacak?” diye sordular.

Asrın liderimiz “ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine mutfak tüpü bağlatmışsın, riski aynı” dedi.

Enerji bakanımız daha şık izah etti, “ABD'de yapılan araştırmaya göre, bekarların ölüm oranı nükleer santral kazalarında ölenlerden daha yüksek, bekarlık nükleer santrallardan daha tehlikeli” dedi.

Deprem oldu, Van Erciş yerlebir oldu, arama kurtarmada yetersiz kaldılar, insanlarımız enkaz altında bağıra bağıra can verdi.

“Yabancı ülkelerden gelen kurtarma ekiplerini niye kabul etmedik?” diye sordular.

Beşir Atalay “kendi potansiyelimizi görmek istedik” dedi.

İlkokullarda süt dağıttılar, onbinlerce çocuk hastanelik oldu.

Milli eğitim bakanımız “zehirlenme değil, süte karşı hassasiyet” dedi.

Bülent Arınç “çocuklar aşırı dozdan rahatsızlanmış olabilir” dedi.

Diyarbakır valisi “sütten değil, psikolojik” dedi.

Sivas valisi “zehirlenme değil, süt biraz bozuk” dedi.

Konya valisi “zehirlenmediler, etkilendiler” dedi.

Edirne valisi “açlıktan mideleri bulanmıştır” dedi.

Ankara'da su sıkıntısı başgösterdi.

Melih Gökçek “Ankaralılar tatile çıksın, annelerini babalarını ziyaret etsinler, biraz rahatlarız” dedi.

Emeklilerin PTT'deki maaş kuyrukları çileye döndü, kuyrukta ölenler oldu.

PTT genel müdürü “maaş kuyrukları emeklilerimiz için sosyal aktivite, kendi yaşıtlarını görüyorlar, kuyrukta sohbet ediyorlar” dedi.

Ankara'da belediye otobüsü durağa daldı, 12 insanımız öldü.

Sağlık bakanımız “fren boşalması” dedi.

Cephanelik patladı, 25 şehit verdik.

Orman bakanımız “Hindistan'da Pakistan'da olur böyle şeyler” dedi.

“Canlı bombaları niye yakalayamıyorsunuz?” diye sordular.

Ahmet Kiziroğlu açıkladı…

“Hepsinin tek tek isim listesi elimizde ama, eylem yapmadan tutuklayamayız, Türkiye sebepsiz yere insanların tutuklanabileceği bir ülke değil” dedi.

Kilis'te 22 kişi öldü.

Kilis valisi toplumu bilgilendirdi…

“Bu roketlerin buraya düşüyor olması eleştiriliyor, tabii ki düşecek, havada mı kalacak, yerçekimi var” dedi.

Haydarpaşa Garı meşale gibi yandı.

“Kaynaktan” dediler.

Karaköy iskelesi battı.

“Lodostan” dediler.

İstanbul'da fabrika havaya uçtu, 20 insanımız gitti.

İşyeri ruhsatsızdı, işçiler sigortasızdı, vergi kaçaktı, elektrik araklamaydı, bina çürüktü, denetim yoktu.

İstanbul valisi “fabrikanın kazanından” dedi.

Ankara'da yılbaşı gecesi üniversite öğrencisi yedi gencimiz doğalgazdan can verdi.

“Kombiden” dediler.

Başkent doğalgaz şirketinin genel müdürü “biliyorsunuz bugün cuma namazı var, fazla soru almayalım, müsaadenizi isteyeceğiz” dedi.

Konya'da tarikat yurdu patladı, 17 kız çocuğumuz öldü.

“Tüpten” dediler.

Adana'da tarikat yurdu yandı, 11 kız çocuğumuz öldü.

“Kapı sıkışmış” dediler.

Edirne'de kuvözdeki sekiz bebek öldü.

“Klimaya virüs girmiş” dediler.

Manisa'da dört, Kayseri'de sekiz bebek daha öldü.

“Söylemiştik, klima” dediler.

Kırmızı et yiyenler delirerek öldü.

“Danadan” dediler.

Beyaz ete dönenler gripten öldü.

“Kuştan, tavuktan” dediler.

Pirinç zamlandı.

Tarım bakanımız “bulgur yiyin” dedi.

Kırmızı et fiyatları zamlandı.

Aynı tarım bakanımız “vatandaşın refahı arttı, refah arttığı için vatandaş bol bol koyun eti inek eti yiyor, bol bol et yenince, etin fiyatı yükseliyor” dedi.

Sebze fiyatları uçtu.

“Marketler vatan haini” dediler.

İşsizlik durdurulamıyor…

Maliye bakanımız “aslında işsizlik artmıyor, sadece daha çok iş arandığı dönemlerde artıyor” dedi.

Biber gazıyla insanlarımızı öldürdüler.

“Biber gazımız tamamen doğal bitki olup, organiktir” dediler.

Asrın liderimiz Avrasya Tüneli'nin açılış töreninde konuştu.

“Günde 100 bin araç hava şartlarından etkilenmeden rahat bir şekilde burayı kullanacak, artık fırtına çıktı, vapur seferleri iptal oldu, sis çöktü, köprüde trafik durdu gibi haberleri geride bırakıyoruz, Avrasya Tüneli sayesinde dışardaki iklim şartlarından etkilenmeden kesintisiz araç ulaşımı mümkün” dedi.

İlk yağmurda Avrasya Tüneli'ni su bastı, ulaşım durdu…

“Hava şartları kötü” dediler.

İstanbul metrosunda, yürüyen merdivenin basamakları koptu, vatandaş içine düştü, yaralandı.

“Tamamiyle kullanıcı hatası” dediler.

Zam yaptılar.

“Zam değil, güncelleme” dediler.

Tbmm'de İmam hatip mezunları derneği'nin dergisi dağıtıldı.

O dergideki makalede, yaz aylarında plajlarımızda sık sık görülen boğulma vakalarına bilimsel açıklama getiriliyordu…

“Herhangi bir kişi, denizde boğulmak üzereyken samimi şekilde dua ederse, kurtulur” deniyordu.

Boğulanlar boğulma anında dua etmedikleri için boğuluyordu, tehlikeli sahillerde önlem almayan yetkililerin herhangi bir günahı yoktu.

Şarbonlu et ithal ettiler.

“Pişirince tehlike yok” dediler.

Halbuki biz direkt ineği ısırıyorduk, bu bilgiyi vermeleri iyi oldu!

Kazdağları'na siyanür döktüler.

“Siyanür zararsız, hatta vitaminlerde bulunan son derece faydalı bir madde” dediler.

12 bin yıllık Hasankeyf, baraj sularının altında kaldı.

Batman valisi “kaybettiklerimizden çok, kazandıklarımız var, mesela bu sayede göl kazandık, şehrimiz göle kavuştu” dedi.

Üniversite oyunları için 100 milyon liraya yaptırılan kayakla atlama kulelerinde heyelan oldu, çöktü.

Erzurum valisi “reklamın kötüsü olmaz, iyi tanıtım oldu” dedi.

En son…

Elazığ'da deprem oldu.

Elazığ valisi “kamuoyunda algı çok iyi” dedi.

Akp'nin içişleri bakanı, Van depreminden sonra depremzede çadırlarını dolaşarak, “koskocaman sarayda oturuyorsunuz, hiç davet ettiğiniz yok” demişti…

Elazığ depreminden sonra yandaş medya muhabiri çadırları dolaştı, bir dakikalık röportajda dokuz defa “mutlusunuz değil mi, mutlusunuz yani değil mi” diye sordu, “insanlar gerçekten mutlular, huzurlular, sobaları yanıyor, çaylarını demlediler, mutlular” dedi.

Dolayısıyla…

Sakın merak etmeyin, Çin virüsü bizi asla olumsuz etkilemez.

Memleketin yarısı bile bu gripten ölse… “Virüs bulaşmayanlar turp gibi maaşallah” derler, kamuoyunda algı iyi olur.

Musalla başında da tabutunuza mikrofon uzatırlar, mutlusunuz değil mi?

Marmaris açıklarında deprem Güncel Elazığ’ı yılların ihmali vurdu Güncel Bağışlar 3 yılda neden 32 katına çıktı? İşte Kızılay gerçekleri... Güncel Deprem bölgesinde inşaatlar durduruldu Güncel