Yılmaz Özdil: Merkez bankası denilen bundan ibarettir

Abone ol

Yılmaz Özdil, AKP politikaları için ' Ekonomiden diplomasiye, hukuktan eğitime, insanların duygularına her gün uçak çarpması gibidir.' ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, Erdoğan imzasıyla görevden alınırken Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü yazısında yaşananları ABD'den verdiği örnekle değerlendirdi.

Yılmaz Özdil'in 'Merkez bankası' başlıklı yazısı şöyle oldu:

Zürih'ten havalanan Swissair uçağı Washington'a gidiyordu.
Atlantik üzerindeydiler.

75 yaşındaki first class yolcusu, eklemlerini hareket ettirmek için koridorda yürümeye başlamıştı ki, gizli servis elemanı olan koruması yanına geldi, suratı allak bullaktı, sadece ikisinin duyacağı şekilde kulağına mırıldandı…

“Sayın başkan, iki uçak Dünya Ticaret Merkezi'ne çarpmış!”

Hani, inanılması imkansız şeyleri duyunca, insanın yüzünde “hadi canım” der gibi müstehzi bir ifade olur ya… İşte o ifade oturmuştu mimiklerine.

“Pilot sizinle görüşmek istiyor” dedi koruma…
Kokpite girdiler.
Uçaklar kaçırılmıştı.
İki tanesi New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne çarpmış, biri Pentagon'a çakılmış, biri kayıptı.
Derhal İsviçre'ye dönüyorlardı.
“Kanada'ya inemez miyiz?” diye sordu.
Gergin ses tonuyla “Zürih'e dönüyoruz” diye kestirip attı kaptan pilot.
Emir böyleydi.

Pearl Harbor'dan beri ilk kez Amerikan topraklarına saldırı yapılıyordu. Dünya şoke olmuştu.

Tarih 11 Eylül 2001'di.
O yolcu… Dünyanın etrafında döndüğü dolar'a hükmeden, Amerikan Merkez Bankası'nın efsane başkanı Alan Greenspan'di.

Çaresizce döndü, oturdu yerine.
Koltuğuna bağlı telefona sarıldı.
Nafile…
Hatlar kilitti.
Yerdekiler bile konuşamıyordu, havadaki nasıl konuşsun?
3.5 saat boyunca, kara kara düşündü.
Her gün dört trilyon dolar pompalayan Amerikan ekonomisi, dünyanın motoru, felce uğrayacaktı.
Korku ve dehşet “küresel kartopu” etkisi yapacaktı.

Herkesin bir şey desin diye ağzına baktığı kişi, binlerce metre havada, pencereden dışarıya bakıyordu.

İndiler nihayet…
Ayağı yere basar basmaz “bana çalışır bir telefon bulun” diye bağırdı.
Buldular.
Amerikan Merkez Bankası Başkanı, tarihin gördüğü en büyük kriz hakkında ilk talimatını verecekti.
Herkes nefesini tutmuştu.
Tuşladı telefonu…
Saniyeler adeta seneler gibiydi.

“Andrea iyi misin?” dedi!

Dünya ekonomisinin en önemli adamı, dünya biraz beklesin demiş, herkesten ve her şeyden önce eşini, sevdiği kadını aramıştı.

(Reagan, baba Bush, Clinton ve oğul Bush'la çalışan, dünya merkez bankalarının en şöhretli ismi Alan Greenspan, hayatına dair bu öyküyü “Türbülans Çağı” isimli kitabında anlattı.)

İstersen Swissair'in first class koltuğunda oturan, dünyanın patronu Amerikalı ol, istersen metrobüs koltuğunda oturan, asgari ücretle kıt kanaat geçinmeye çalışan Türk ol… Hissettikleri aynıdır.

İnsana ait duygular, New York'ta yaşadığı için farklı, İstanbul'da Kastamonu'da Hakkari'de Burdur'da yaşadığı için farklı değildir.

Para denilen, merkez bankası filan denilen, aslında bundan ibarettir.

İnsanların sevdiklerini güvende hissetmeleri, sevdiklerinin sağlıklı, mutlu olduklarını bilmeleri, para denilen kavramdan, merkez bankası denilen kurumdan, çok daha önemlidir, çok daha önceliklidir.

Akp politikaları maalesef… Ekonomiden diplomasiye, hukuktan eğitime, insanların duygularına her gün uçak çarpması gibidir.
Her gün korku,
her gün endişe,
her gün gerginlik,
her gün belirsizlik,
“acaba bugün kötü bir şey olacak mı” diye, her gün yürek çarpıntısıdır.

Günah keçisi yapılan merkez bankasının faiz oranları, enflasyonla mücadelesi, dolar rezervi falan değildir mesele…
Bitmek bilmeyen türbülans nedeniyle, Türkiye'de sevdiklerini güvende hisseden, sevdiklerinin huzurlu, mutlu olduklarını düşünen insan kalmamasıdır.

Hüsnü Mahalli: Risk hayal edilemeyecek kadar büyük Medya Uğur Dündar Aziz Nesin'i anlattı: Ne mutlu bana... Medya Emin Çölaşan: Cumhurbaşkanlığı denilen sistem artık çökmüştür Medya 'Bunun adı düpedüz ANDIÇ'tır' Medya