Yılmaz Özdil'den Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a: 'Özrü kabahatinden büyük'
Yılmaz Özdil katıldığı programda "Ve yaptığı açıklamada da, bence hani derler ya “Özrü kabahatinden büyük” filan diye, Atatürk’ü dua edelim filan diyor. Dua etseydin o zaman." ifadelerini kullandı.
Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Bizim TV’de Lale Özan Arslan’ın sorularını yanıtladı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, Ayasofya’daki hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sözlerine değinen Özdil, şu ifadeleri kullandı:
* Ben köşemde de anlatmaya çalıştım. Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okuma nankörlüğünü yapan tarihte 3 kişi var. Yani bunlardan bir tanesi Mustafa Sabri, Vahdettin’in şeyhülislamı; diğeri de Dürrizade Abdullah, Vahdettin’in şeyhülislamı. Bu ikisinin ortak özelliği bir tanesi Mustafa Kemal Atatürk ve Kuvay-i Milliye hakkında idam fetvasını yazan kişi. Diğeri de idam fetvasını yayınlayan kişi.
“ATATÜRK’Ü HUTBELERDEN ÇIKARAN SENSİN KARDEŞİM”
* Bunun yanı sıra, üçüncü bir lanet okuyan kişi ise şu anki Diyanet İşleri Başkanı oldu, maalesef. Dolayısıyla bunların manevi mirasçısı olduğunu düşünüyorum ben. Ve yaptığı açıklamada da, bence hani derler ya “Özrü kabahatinden büyük” filan diye, Atatürk’ü dua edelim filan diyor. Dua etseydin o zaman.
* Atatürk’ü hutbelerden çıkaran sensin kardeşim. Ve burada işte Ayasofya’da, tekrar müze halinde olan Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin verdiği o coşkuyla anladığım kadarıyla, artık zamanı geldi diye düşündü herhalde. Ve ağzından bunlar döküldü.
“10 KASIM’DA BİR FATİHA’YI OKUMAYI ÇOK GÖRDÜLER”
* E tabi burada şöyle bir hazin durum var, bu aslında yıllardır özellikle son 10-12 senedir yaşadıklarımızın bir başka hamlesi aynı zamanda. Bir 5 dakika vaktimiz varsa, bende böyle bir kronoloji var, kabaca onları hem size hem de izleyen yurttaşlara hatırlatmak isterim. Çünkü hepsi aslında gözümüzün önünde oluyor doğrusunu istersen.
* Şimdi bu Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okunmasına kadar gelen süreyi şöyle bir gözümüzün önünden geçirirsek, bir az önce söylediğim gibi Atatürk’ün ismini camilerde okutan hutbelerden çıkardılar. Ne 23 Nisan’da ne 19 Mayıs’ta ne de 29 Ekim’de Atatürk’ten bahsetmediler. 10 Kasım’da bir, 10 Kasım Cuma hutbesinde bile bir Fatiha okumayı çok gördüler. 19 Mayıs törenlerini yasakladılar. Yani stadyumlarda törenleri yasakladılar. 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi törenlere, “Hastalandım” bahanesiyle katılmadılar.
“SUUDİ KRALINA TAM 10 KASIM’DA DEVLET ŞEREF MADALYASI TAKTILAR”
* 10 Kasım törenlerinde, Anıtkabir’deki törene bile “Seyahatteyim” bahanesiyle katılmadılar. Takvimde başka gün kalmamış gibi, bizi sırtımızdan hançerleyen Vahabbi kralını, Suudi kralını tam 10 Kasım’da, devlet-şeref madalyası taktılar.
* Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden Vahdettin’i anma töreni düzenlendi. Çankaya Köşkü’nü akıllarınca tarihten sildiler. Atatürk Orman Çiftliğini katlediler. İçine saray yaptılar, bir bölümünü de Amerikan elçiliğine verdiler. Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasakladılar. Atatürk sevgisini kabahat ilan ettiler. Atatürk anıtına çelenk koyanları, çiçek koyanları kabahatler kanunundan para cezası kesildi bu ülkede.
“BUNLARIN HEPSİ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE OLDU”
* Otomobiline Atatürk posteri yapıştıranlara trafik cezası kesildi bu ülkede. Atatürkçülere terörist, holigan dediler. Atatürk’ün kalpaklı fotoğrafı yasa dışı ilan edildi. Atatürk ilkelerini, ders kitaplarından çıkardılar. Milli Eğitim Yönetmeliği’ni değiştirdiler. Atatürk devrimlerine bağlı öğrenci yetiştirme prensibine son verdiler. Okullarda Atatürk rozeti takmayı disiplin suçu haline getirdiler. Yani bunların hepsi gözümüzün önünde oldu.
* Antalya, Afyon, Konya, Bursa, Kayseri, Rize, Giresun, Eskişehir, Antakya’daki Atatürk stadlarını yıktılar, Atatürk ismini sildiler, başka isimler verdiler. Sırf devrim alfabesine karşı çıkmak için Türkçe’ye bile savaş açtılar. Osmanlıca’yı zorunlu ders yapmaya çalıştılar. Nutuk’u suç delili yaptılar, Ergenekon davasında. Valiliklerden, Ziraat Bankası’ndan TC’yi sildiler. Ayyaş dediler. Atatürk döneminde, Atatürk Orman Çiftliği’nde bira içiriyorlardı.
“DANIŞTAY KARARI VAR, ANDIMIZI OKUTMAMIZ LAZIM”
* “Atatürk döneminde camiler ahır yapıldı” dediler. “600 yıllık imparatorluğun reklam arası sona erdi” dediler. Bunu AKP milletvekili dedi. “90 yıllık enkazı kaldırdık” dediler. Sabiha Gökçen’i soykırımcı ilan ettiler. “Yüce Atatürk” pankartı açan futbol takımına, Fethiyespor’a tahammül edemediler, ceza verdiler. 10. yıl marşı çalanları fırçaladılar, “Asabım bozuluyor, kapatın” dediler. Bu ülkenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı söylüyor bunu.
* Atatürk’ü çağrıştırıyor diye, “Vardar Ovası” türküsüne bile kafayı taktılar. Bakın andımızı yasakladılar. Mesela şimdi diyorlar ki, Danıştay kararıyla biz Ayasofya’yı cami yaptık. E Danıştay’ın kararı var, andımızı okutmamız lazım, neden okutmuyorsunuz? Andımızı yasaklıyorlar. Türk bayrağı demeyelim, Türkiyeli bayrağı diyelim dediler. Bunu diyenleri akil adam yaptılar bu ülkede. Türk yok dediler, Türk yok diyeni milletvekili yaptılar bu ülkede. “Türkçülük, bölücülüktür” dediler. Türk Kızılayı’nın “Türk”ünü sildiler.
Kemalizmi yerden yere vuran, CIA casusu Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabını, yandaş medyada ballandıra ballandıra bu millete reklamını yaptılar. Atatürk heykellerine saldırılmasına, yakılmasına göz yumdular. “Ulusçuluk hesaplaşma zamanı geldi” dediler. Bunu diyeni Başbakan yaptılar bu ülkede. “Ulus-devlet Allah’ın belası” diyeni akil adam yaptılar. “Anıtkabir’i de yıkarız” diyen elhamdülillah dediler bu ülkede. Anıtkabir ziyaretçi sayısının açıklanmasını yasakladılar. Kaç kişi gidiyor bilmiyoruz, yasaklıyorlar sayıyı.
Atatürk’ün canlı ağaç müzesini sattılar. Devlet nişanındaki Atatürk silüetini sildiler. “Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalışıyor” dediler. İstanbul’un Fethi’ni kutlayıp, elbette kutlayacağız, İstanbul’un kurtuluşunu kutlamadılar. Çanakkale Zaferi’ni Atatürk’süz kutladılar. İzmir Marşı’na “siyasidir” dediler. Bu marş çalınmasın dediler.