YSK'ya tepki: En ufak bir akıl kırıntısı olan herkes...
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, YSK'nın soruşturma geçiren ilçe seçim kurulu başkanları ve seçim müdürlerinin 23 Haziran'da tekrar görev yapmalarına ilişkin olan kararını eleştirdi.
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, YSK'nın soruşturma geçiren ilçe seçim kurulu başkanları ve seçim müdürlerinin 23 Haziran'da tekrar görev yapmalarına ilişkin olan kararını eleştirdi.
Zeyrek, "YSK'nın bizzat hatalı bulduğu, haklarında suç duyurusunda bulunduğu isimlerle yola devam kararı alması insana ister istemez 'bu ne perhiz bu ne lahana turşusu' dedirttiriyor" ifadelerini kullandı.
Deniz Zeyrek'in yazısının ilgili kısmı şu şekilde;
Yazıya Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İstanbul seçimini iptal kararına, “birlikte” gerekçe yaptığı üç kategoriyi hatırlatarak başlayacağım:
1) Başkanları kamu görevlisi olmayan 754 sandık,
2) Oy sayım döküm cetveli (çetelesi) olmayan 18 sandık, oy sayım döküm cetveli (çetelesi) imzasız mühürsüz 90 sandık,
3) Oy kullanmaması gereken ama kullandığı tespit edilen 706 kişi.
Bu kategorilerin üçü de tek başına seçim iptali için gerekçe sayılmadı. YSK kararında bunlar birlikte değerlendirildiği için “iptal”kararı verildiği savunuluyor.
Bırakın hukuk bilgisini, en ufak bir akıl kırıntısı olan herkes, bu üç kategorinin, ancak üst üste çakıştığında birlikte değerlendirilebileceğini biliyor.
Peki bu üç kümenin kesiştiği/çakıştığı bir alan var mı?
Bu sorunun yanıtını grafikte de göreceksiniz ama yazarak da anlatayım:
– Sandık Kurulu Başkanı kamu görevlisi olmayan sandıkların sadece 4'ünde sayım döküm cetveli imzasız. (Diğer bir deyişle sayım döküm cetveli olmayan ya da imzasız mühürsüz olan sandıkların 750'si kamu görevlilerinin olduğu sandıklar.)
– Oy kullanmaması gereken ama kullanan 706 seçmenden sadece 3'ü kurul başkanları kamu görevlisi olmayan üç sandıkta. 703'ü başkanları kamu görevlisi olan sandıklarda oy kullanmış.
Bir başka detay daha var. İmzasız mühürsüz çetelelerde kullanılan 30 bine yakın oyun 8'i hariç hepsi (asıl belge olan sayım sonuç tutanaklarına göre) doğru adrese işlenmiş. 8 oy da AK Parti'ye fazladan yazılmış.
Bütün bunlara rağmen YSK kararını içselleşmek, kabullenmek isterseniz, gerekçeniz herhalde “Kanun kanundur. Kanuna aykırı bir şekilde kamu görevlisi olmayan kurul üyelerinin bulunduğu sandıklar iptal gerekçesidir” olurdu.
Ancak bunu da “sonuca müessir olmak”tan değil, “tam kanunsuzluktan” gerekçe yapabilirdiniz.
Bu durumda, yani YSK'nın bütün sorumluluğu sandık kurullarına ve onları belirleyen ilçe seçim kurullarına yüklediği bir ortamda, beklentiniz ne olurdu?
Tabii ki iptale gerekçe yapılan sandık kurullarının ve ilgili İlçe Seçim kurulu görevlilerinin 23 Haziran seçiminde tamamen değişmesi olurdu.
Peki YSK önceki gün ne yaptı?
Böyle bir değişikliğe gerek olmadığını, haklarında suç duyurusunda bulunduğu ilçe seçim kurulu görevlilerinin 23 Haziran'da da aynı görevde olabileceğini duyurdu. Adli soruşturma sürerken söz konusu şahısların masumiyet karinesine olan inancım tam. Ancak YSK kararı (bir yargı kararı olarak) kesin olduğundan ve o kararda o kurullar kesin bir şekilde hatalı bulunduğundan seçim hukuku açısından masumiyet durumu ortadan kalkmıştır.
YSK'nın bizzat hatalı bulduğu, haklarında suç duyurusunda bulunduğu isimlerle yola devam kararı alması insana ister istemez “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirttiriyor.