Prof. Dr. Burak Doğangün'den yeni kitap: 'Ekran tıpkı madde bağımlılığı gibi'

Abone ol

Bugüne kadar binlerce çocuk ve ailenin yaşamına dokunan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün, önemli bir çalışmaya imza attı.

Ebeveynlerin, bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemine ilişkin tüm merak ettikleri soru ve sorunları Epsilon Yayınevi'nden çıkan "Geneleksel" isimli kitapta yanıtlayan Prof. Dr. Doğangün, ekran bağımlılığı, akran zorbalığı, yeme bozuklukları, disleksi, otizm, çocuklara yönelik cinsel istismar, ergenlikte cinsellik, çocuklarda depresyon ve anksiyete bozukluklar gibi sorunlara yönelik çözüm anahtarlarını bir arada yanıtlıyor. Yazar gelirinin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencilerine burs olarak verileceği ve Gazeteci Mert İnan ile nehir söyleşi şeklinde yayımlanan "Geneleksel" isimli kitapta yapay zeka ve Metaverse'in çocukların ruhsallığına etkisi de ele alınıyor.

"Metaverse platformunda ilerleyen dönemde mikro çipler üzerinden his ve duyulara etki eden sanal gerçeklikle de tanışacağız. Bu, insanların yaşamla olan duygusal bağını bile koparabilir, bağımlılık riskini arttırabilir" diyen Prof. Dr. Doğangün, "Şu an bile ekran ve dijital bağımlılığı inanılmaz boyutta artmışken, Metaverse’nin gençleri ve çocukları gerçek dünyadan koparma riski bulunuyor. Bir çocuk için en tehlikelisi, bebeklik döneminden başlayan ekran maruziyeti ve sonrasındaki dijital bağımlılık evresidir. Bebeklerin ve çocukların biyolojik ve psikolojik olarak matür yani olgun bir yapı olmadığını akılda tutmak çok önemli. Daha olgunlaşmamış beyin ekrana maruz kaldıkça daha kırılgan oluyor" diyor.

Çocukların 4 yaşına kadar ekranlardan uzak tutulması gerektiğine de değinen Prof. Dr. Doğangün, kitapta yer alan bazı dikkat çeken uyarıları ise şöyle:

"Ekranla tanışma yaşının mümkün olduğu kadar ötelenmesini, çocukların dört yaşına kadar hiç ekran karşısında kalmamasını, sekiz yaşında sonra kontrollü internet kullanımı, on iki yaşından sonra da bireysel telefon öneriyoruz. Mümkünse çocuğunuza alacağınız telefon donanım açısından en üst model olmasın. Ekran veya dijitale bağımlılık tedavisi tıpkı madde bağımlılığı tedavisine benzer şekilde ilerliyor."

"Tedavideki temel felsefe bağımlılık yapan nesne veya maddenin kenara çekilmesi, yerine alternatifinin konulması. 'Bırak evladım elinden telefonu. Çok izledin, çok oyun oynadın' demekle sorunu çözmeniz mümkün değil. Yapılacak en önemli aksiyon çocuğunuzu gerçekten ayağa kaldırabilmek, bedensel harekete yönlendirmek."

"Zamanın gereği olarak dijital dünya ile ilişkinin tamamen kesilmesi mümkün olmadığına göre ebeveynlere, ergenlerin alanlarına müdahil olmadan ve pek hissettirmeden gözlemci olmalarını öneriyorum. Ara ara, 'Sıkıntı varsa veya sıkıntı olursa, benlimle paylaş' demek, günün belli saatlerini mutlaka çocuklarla geçirmek, mümkünse onların oynadıkları oyun veya izledikleri mecralara dahil olmak, çok sık takip ettiği bir fenomen varsa 'Merak ettim bana da anlatır mısın, ben de takip edeyim' demek aradaki bağları güçlendirir. Bağların güçlenmesi, çocuğun şeffaflaşmasını sağlar."

"Çocuğunuzun, TV veya dijital cihazlarda gördüğü kareler teknik uyaranlardır. İnsani düzeyde uyaran dediğimiz şey ise karşılıklı jest ve mimikler, özetle beden dilimizdir. Bu dilin bütünü ile oluşan etkileşim önemlidir. Ekranda bir sürü uyaran var ancak hem bebeklerin, hem 2-3 yaşındaki çocukların beyni bu uyaranlara uygun yapıda değildir. Mekanik uyaranlar doğal süreci bozan, hormonlu yiyecekler gibidir. Duyguları bozar."

Kitapta madde tuzağına düşen bir ergenlere de değinilirken, şu bilgiler aktarılıyor: "Örneğin10 mg madde ile karşılaştıktan bir dönem sonra, aynı hazzı elde etmek için 13 mg maddeye ihtiyaç duyar. Biyolojik olarak madde kullanımından sonra değişmekle birlikte bağımlılık riski çarpan etkisiyle katlanır. Her uyuşturucu türü bağımlılık yapar. Gençler arasında, 'Doğal, zarar vermiyor, bağımlılık yapmıyor' denilen maddelerin de bağımlılık yapma riski olduğu asla unutulmamalıdır. Aileler çocuklarının madde tuzağına düştüğünü öğrendiklerinde doğal olarak önce şok halini yaşıyorlar. Suçluluk duygusu yaşayan ebeveyn, bu durumu sindiremediğinde ise sinir ve öfkesini direk yansıtıyor. Böylesi bir durumun ne kadar zor olduğunun farkındayım ancak ebeveynlerin ses tonunu yükseltmeleri bile sorunun krize dönüşmesine neden olacaktır. İlk anda çocuğa hesap sormak değil; birkaç günlük zaman tanımak, anlatmaya hazır olmasını beklemek ve ardından konuşmak gerekir. 'Anlat şimdi...' şeklinde değil, 'Madde kullandığını biliyoruz, merak ediyoruz ne oldu? Bu durumu konuşmalıyız...' biçiminde olmalı.

"Gibi" dizisinin 5. sezon çekimleri başladı Kültür - Sanat Kızıl Goncalar'ın yayın tarihi belli oldu Kültür - Sanat Behzat Ç. ekibi bir araya geldi Kültür - Sanat 43. İstanbul Film Festivali'ne başvurular başladı Kültür - Sanat