2020 yılına elveda dediğimiz bu günlerde, Türkiye için geleceğe yönelik stratejik sorunlar konusunda değerlendirme yapalım.
Türkiye’nin, Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonların politik amaçlarını hatırlayalım:
1-PYD/PKK terör örgütünü etkisiz duruma getirmek,
2-Terör koridorunu önlemek,
3-Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli bir şekilde dönüşlerini sağlamak,
4-Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkıda bulunmak.
Her askeri harekat, belirlenen politik amaçları karşılamalıdır. Bu nedenle, askeri hedefler politik amaçları karşılayabilecek şekilde seçilir. Siyaset makamının ortaya koyduğu dört politik hedef, 9 Ekim 2019’da başlatılan ve ABD’nin baskısıyla 17 Ekim 2019’da durdurulan ¨Barış Pınarı Harekatı¨ sonucunda ne yazık ki gerçekleşemedi.
PYD/PKK terör örgütü, 480 kilometre genişliğinde 30-32 kilometre derinliğinde oluşturulacak bir ¨Güvenli Bölge¨nin dışına çıkarılacaktı. ABD ve ardından Rusya ile yapılan anlaşma sonucunda 480’a karşılık, ancak 140 kilometre Türkiye’nin kontrolünde kaldı. Yaklaşık 340 kilometre genişlik ve 30 kilometre derinlikteki bölge, ABD, Rusya, Suriye yönetimi ve PYD/PKK terör örgütünün kontrolünde. Bu bölgede, Türkiye-Rusya arasında Türkiye sınırından itibaren 10 kilometrelik şeritte ortak devriye uygulanıyor.
Türkiye, ABD’nin operasyonu durdurma baskısına hayır diyebilmeliydi. ¨Barış Pınarı Harekatı¨nda planlanan askeri hedefler gerçekleştirilerek, politik amaçlar karşılanmalıydı. Olmadı… Yani, PYD/PKK terör tehdidi azalmamıştır, ABD’nin desteğiyle 60 bin teröristlik bir devletçiğe dönüştürülmüş ve Kuzey Irak’la bütünleştirme adımları atılmıştır.
2011 yılında, Türkiye’nin komşusu Suriye’ydi. Bugün Türkiye, Suriye’de ABD ve Rusya’yla komşu oldu. Birbirlerini tehdit olarak gören küresel güçte iki ülkeyle, ABD ve Rusya’yla komşu olunması, Türkiye’nin manevrasını ve atacağı adımları kısıtlar.
Yapılan araştırmalara göre, bir iç savaş her şey olumlu giderse en az 15-20 yıl sürmekte. Yani, Suriye’deki iç karışıkla en az bir 10-20 yıl daha yaşamak zorunda kalan bir Türkiye olacak. Tabii, her şey olumlu giderse. ABD’nin varlığı, Suriye’deki karışıklığın sürekliliğini sağlamak için küresel bir topuz. Türkiye, Suriye ile 1998’de imzalanan ¨Adana Mutabakatı¨nı aktif duruma getirmeliydi. Olmadı…
Suriye’den gelen sığınmacı sayısı yaklaşık dört milyon. Yüzde 47’si 18 yaşın altında. Günde, yaklaşık 400 Suriyeli bebek doğuyor; yılda 150 bin civarında. Yani, yılda 150 bin yeni Suriyeli nüfusu. Suriyeli sığınmacıların ülkelere dağılımına bakıldığında, dikkat çeken bir tablo söz konusu. Resmi rakamlara göre Türkiye 3 milyon 635 bin, Lübnan 1 milyon, Ürdün 660 bin, Irak 250 bin, Mısır 130 bin, Almanya 530 bin, İsveç 130 bin, Avusturya 50 bin, Kanada 54 bin, ABD 33 bin Suriyeli sığınmacı kabul etmiş.
ABD, Suriye'de terör devletçiği için PKK/PYD terör örgütü eliyle demografik yapıyı değiştirdi, sığınmacıların dönmelerini istemiyor. AB, Türkiye'deki sığınmacıların ülkelerine dönmelerini istemiyor. PYD/PKK terör örgütü de, sığınmacıların dönmelerini istemiyor, çünkü göç ettirdiği yerleri işgal etti. ABD haritayı değiştirdi ama en fazla 33 bin sığınmacı kabul ediyor, Batı ABD'ye destek oldu ama fazla sığınmacı kabul etmiyor. Körfez ülkeleri Suriyeli sığınmacı kabul etmiyor. Bu ülkelerin çoğu, Suriye’nin parçalanmasını ve PKK/PYD terör devletçiğini destekliyor. Savaştan kaçan, Türkiye'ye sığınan Suriyeliler istedikleri ülkeye gidebilmeli.
ABD, Suriye'de işgal ettirdiği alanda petrolü satıp, hem giderlerini karşılıyor hem de PKK/PYD terör örgütüne maddi destek sağlıyor. Petrol gelirini sığınmacılara dağıtsın, sığınmacıların dönüşü için bu parayı harcasın, topraklarına dönüş kolaylığı sağlasın. 10 bin km uzaktan gelip bölgeye, petrole el koymanın amacı ne? Afganistan’dan ders alınmadı mı? Türkiye, ABD ve AB’nin çok açık olan bu göç projesi oyununa gelmemeli.
İdlib, Suriye yüzölçümünün yüzde 5’i kadar. Türkiye (Hatay) ile 130 kilometre sınırı var. İdlib, teröristlerin, radikal unsurların ve muhaliflerin toplandığı tehdit üreten bir coğrafya. BM Güvenlik Konseyi’nin 15 Temmuz 2019 tarihli raporunda, DEAŞ/IŞİD’in bir bölümünün İdlib’e geçtiği belirtiliyor. Raporda, ¨Yabancı terörist savaşçıların en yoğun toplandıkları iki bölgenin İdlib ve Afganistan olduğu¨ yer alıyor. İdlib’in, ¨Yabancı terörist savaşçıları açısından dünyanın en büyük çöplüğü haline geldiği¨ kaydediliyor. BM Raporu, aslında şu gerçeğin altını çiziyor: Türkiye’yle 130 kilometre sınırı bulunan İdlib, Küçük bir Afganistan’a dönüşmüş durumda…
İdlib, gelecekte Türkiye için önemli bir tehdit potansiyelini barındırıyor. İdlib’te, sayıları yaklaşık 30-40 bini bulan radikal terör örgütleri (El Kaide, El Nusra, IŞİD gibi), Türkiye için kayda değer bir tehdit. Küçük Afganistan’la hangi ülke komşu olmak ister?
Kuzey Irak’ta PKK’nın en büyük kampı Kandil’di. Kuzey Irak’taki karışıklık ve istikrarsızlık sonucu PKK, Sincar’a ve diğer bölgelere de yerleşti. Kandil’in Türkiye’ye uzaklığı 180, Sincar’ın 80 kilometre. Sincar, teröristlerin Türkiye’ye daha kısa sürede girip çıkabilecekleri bir yer. PKK, Sincar’ı boşaltmadı. ABD, PKK’yı etkisizleştirme adımlarını attığını söylüyor, ama PKK/PYD terör örgütüne her türlü desteği sağlıyor. ¨Hasan Amca¨yı etkisiz kılarken, ¨Amca Hasan¨ı devletçiğe dönüştürüyor.
Irak’taki istikrarsızlık ve karışıklık, PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin alan kazanması ve yerleşmesi için uygun bir iklim sağlar. Bu da, Türkiye’nin güvenliğini artan oranda olumsuz etkileyecektir. Türkiye, Irak merkezi hükümetiyle bu konuda işbirliği yapmalı. Suriye’nin kuzeyi ve Kuzey Irak’ın bütünleşme adımlarını engellemeli.
Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yetki alanlar yok sayılarak, Yunanistan ve GKRY’nin diğer ülkelerle yaptığı doğal gaz sondaj çalışmaları Türkiye için stratejik sorundur. Doğu Akdeniz’de, 2021’de enerji savaşlarının ve güç mücadelesinin şiddetlenerek devam edeceği beklenmeli.
Türkiye başlangıçta, 2011’de “NATO’nun Libya’da ne işi var” diyerek Libya’ya müdahaleye karşı çıkmış, ancak kısa bir süre sonra altı gemiyle katkıda bulunmuştu. ABD’ye, Fransa’ya ve Batı ülkelerine verilen bu destek stratejik bir hataydı. Türkiye, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 27 Kasım 2019’da imzaladığı anlaşmayla yetki alanlarını yok sayan projeye dur dedi. Ancak, ABD başta olmak üzere, AB anlaşmaya tepki göstermiş ve Yunanistan’ın yanında yer almışlardır.
Türkiye, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklerken, Tobruk merkezli Temsilciler Hükümeti ise yapılan anlaşmayı geçersiz sayıyor. Türkiye’nin karşı cephesinde yer alan Hafter güçlerini, Rusya, Fransa, Mısır, BAE, Suudi Arabistan destekliyor. Türkiye Suriye’de Rusya ile birlikte hareket ederken; Libya’da Rusya’nın karşısında yer alıyor. Türkiye için en büyük risk, karşı cephede yer alan Hafter güçlerinin üstünlük sağlayarak kontrolü ele geçirmesi ve Türkiye’nin yaptığı anlaşmanın geçersiz kılınması. Ya da, Batı ve Doğu cephesinin anlaşarak, Libya’da bulunan yabancı askerlerin ülkeyi terk etmelerinin sağlanması. Türkiye’nin desteklediği UMH içindeki ayrışmalar ve çekişmeler, Türkiye’yi olumsuz etkileyebilir. Libya’da, gün geçtikçe Rusya, Mısır ve Fransa’nın inisiyatifi artmakta.
ABD Başkanı Trump, Başkanlığı devretmeye bir ay kala, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemi gerekçesiyle, iki yıldır tartışılan yaptırım kararını 14 Aralık 2020’de onayladı. CAATSA, ABD’nin tehdit olarak gördüğü Rusya, Çin, Kuzey Kore, İran gibi ülkelere uyguladığı ¨Amerika’nın Hasımlarıyla (Düşmanlarıyla) Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası¨dır. 12 yaptırım maddesinden seçilen beş madde, diğerlerine oranla daha hafif yaptırımlar. Bu yaptırımlar, ilk kez bir NATO üyesine uygulanıyor. Yani, bu yaptırımlarla Türkiye, ABD'nin düşmanı olarak kabul edildi. Bu da bir ilk...
ABD, Türkiye'nin 1.25 milyar dolar ödediği F-35 savaş uçaklarını da vermiyor. Ayrıca, ABD yaptırımları kaldırmak için 2.5 milyar dolar ödenerek alınan S-400’ün Türkiye tarafından kullanılmamasını koşula bağlıyor. Ek yaptırımlarla da tehdit ediyor. Türkiye, bu yaptırımlara karşılık, sadece kınama açıklamalarıyla yetindi. S-400’ü de henüz aktif duruma getirmedi. CAATSA Yaptırımları ¨Demokles’in Kılıcı¨ gibi Türkiye için bir sorun. Türkiye, S-400’ü kullanmamayı taahhüt eder mi? Şubat 2021 NATO Zirvesi’nde ve Mart 2021 AB Zirvesi’nde bu konu netleşecek gibi…
Türkiye’nin 2021’de yüzleşeceği stratejik sorunlar:
1- BEKA (varoluşsal) sorunu: Coğrafi bütünlüğün korunması sorunu. Çevre ülkelerdeki gelişme ve PYD/PKK terör örgütünün güçlenmesi.
2- İDLİB: Eskiden, PKK bölücü terör örgütü vardı. Şimdi, PKK, PYD, IŞİD, El Nusra (El Kaide) ve FETÖ’yle mücadele etmek zorunda olan bir Türkiye var. İdlib’in konumu ve barındırdığı terör, gelecekte kayda değer potansiyel bir tehdittir.
3- KUTUPLAŞMA SORUNU: Dış cephede başarılı olmanız için, iç cephenizin güçlü olması gerek. Türkiye’de, insanlar kutuplaşmış durumda. Bu denli aşırı kutuplaşma, tehditlere karşı koyarken ve sorunları çözerken Türkiye’yi olumsuz etkiler. Atatürk: ¨Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün milletin oluşturduğu cephedir. Dış cephe, ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe mağlûp olabilir; fakat hiçbir zaman bir memleketi yok edemez. Memleketi temelinden yıkan iç cephenin çökmesidir.¨ der. Dünya savaş tarihinin en büyük strateji ustasının hükmüdür bu söz…
4- LİYAKAT SORUNU: Yaşanan sorunların temelinde Liyakat sorunu var. Kumpas davalarla tasfiye edilen, başta TSK personelinin ve diğer kurumlardaki yetişmiş insan gücünün boşluğu doldurulamadı. Liyakat sisteminin zedelenmesi, doğru kararların alınmasını ve uygun adımların atılmasını mümkün kılmıyor. Dış ve iç politikada atılan yanlış adımlar, gelecekte giderilmesi mümkün olmayan sonuçlara neden olur. Biat değil, liyakat…
Ne demişti Sun Tzu 2.500 yıl önce… “MükemmeIIik, her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır.” Savaş tarihinin değişmeyen ve geçerliliğini koruyan hükmüdür bu… “Sert gücü”, “askeri gücü” kullanmak bir yöntemdir. Ama “yumuşak güçle”, “sert gücü” uygun şekilde kullanmak, “akıllı güç”tür. Hatay’ın Türkiye’ye katılışı, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı dışında kalabilme başarısı, Kıbrıs Barış Harekâtı, 1998’de terörist başının Suriye’den çıkarılması böyle bir “akıllı güç” stratejisinin sonuçlarıdır.
Hedef, stratejinin anahtarıdır. Mantıklı ve tutarlı olmayan hedeflere hiçbir strateji ile ulaşılamaz. Hayalperestlik ve ihtiras ta asla bir strateji olamaz.